Türkiye'nin İstanbul ve Çanakkale, İranın Hürmüz boğazına, Mısırın Süveyş kanalına sahip olması enerji yollarının kilit noktasını oluşturan bu üç devletinde stratejik önemini arttırıyor.

Büyük ve genç nüfusları, kalabalık orduları, askeri, siyasi olarak bu üç devlet Ortadoğudaki etki alanlarıyla bölgede dikili duran üç uludağ gibi.

Bu üç devlet işgalci emperyalist batı dünyasının ve İsrail'in önünde devasa engeller olarak durdukça onların uykuları kaçıyor.

Şer güçler ya bu ülkeleri birbirleriyle savaştırarak zayıf düşürmeye, bölüp parçalamaya, ya da iş birlikçi yerli münafıkları vasıtasıyla kontrol altın tutmaya çalışıyor.

Ancak bunu yapamıyorlarsa bu ülkeleri karşı karşıya getirerek savaştırmaya çalışıyorlar. Daha sonra bölüp parçalayıp yutmak için.

Türkiye PKK savaşı Türk Kürt savaşına döndürülmeye çalışıldığı gibi. Gezi olaylarıyla Türkiye'nin faşist darbeler zincirine bir darbe daha eklemek istedikleri ve kukla bir yönetim başa getirmek istedikleri gibi.

Tehditler, ambargolar, iç huzursuzluklar, dış baskılarla İranın sindirilmek istenmesi, etkisiz hale getirilmesi gibi.

Diktatör Enver Sedat, Mübarek rejimi her şeyi ile Amerikanın kuklası durumda iken Mısır bölgenin uslu, akıllı çocuğu idi.

Ne zaman devrim oldu. Halk kendi iradesiyle 5000 yıllık Mısır tarihinde ilk defa özgürce kendi başkanını seçti. Ne oldu ise, o zaman oldu. Mısır bir kaşık suda boğulmak istendi.

Çünkü devlet başkanı Mursi ne İsrailin, ne Amarikanın emir ve tavsiyelerine uymuyor, Mısır-Gazze sınır kapılarını açıyor, Türkiye ile Mısır arasına şimdiye kadar örülen suni duvarları kaldırıyor, Ortadoğuda oynanan oyunlarda as oyuncu olarak ben de varım diyordu.

Gerek Şah zamanında, Gerekse AK Partiden önce, Mübarek döneminde bu üç ülkenin orduları Amerikanın kuklası devletin zirvesinde tek söz sahibi idi.

Şahtan sonra İranda, Erdoğan ile birlikte Türkiyede bu ordular Amerikanın eyalet orduları konumundan çıktı. Halkları ve vatanlarının orduları olmaya başladı. İşte bu ülkelerle Amerikanın sorunları o zaman başladı.

Amerika her yıl Mısır ordusuna 1,5 milyar Dolar yardım ederek orduyu ve üst kademelerini kontrolü altında tutuyor, Mursiye karşı orduyu da bir sopa olarak kullanıyordu.

Devlet Başkanı Mursinin kendi taraftarları olmadığı kesindi. Ne pahasına olursa olsun oradan gitmeliydi. Ve ordunun darbe ile yaptığı da işte tam bu oldu.

Çünkü Türkiye, İran, Mısır üçgeni arasında İsrail nefes alamaz hale gelmişti. Bu Siyonist lobilerin emrinde olan Amerika ve Avrupa ülkeleri içinde olağan üstü rahatsız edici bir durumdu. Bu devletlerin hepsi boşuna göbeklerinden Siyonist sermayeye bağlı değil idi.

Önce Türkiyede, sonra Berezilyada ve en son da Mısırda başlatılan uluslararası sermaye destekli huzursuzluk ordunun darbesiyle başarıya ulaştı.

Halkın oyu ile başa gelen Mursi görevinden alındı ve şimdi nerede olduğu meçhul.

Demokrasinin beşiği denilen Amerika ve Avrupa devletleri ‘'Demokraside her şey seçimden ibaret değildir'' diyerek ‘'Demokrasi memokrasi hepsi hikâye, asıl olan bizim çıkarlarımızdır'' demek isterken hiçte yüzleri kızarmıyordu.

Şimdi Mısır iki cepheye ayrıldı. Demokratik oyla başa gelen İslamcılar ve onları destekleyenler bir tarafta, darbeci ordunun yanında diktatör sevici ulusalcılar, Sosyalistler, Hıristiyanlar, batı işbirlikçileri bir yanda.

Gasıp Arap Kralları, Emirleri, Amerika, Avrupa Birliği, İsrail, Esed bir yanda Türkiye, İran, Mısırda ve dünyadaki İslama duyarlı Müslümanlar bir yanda.

Şimdi Amerika ve İsrail ya Mursi taraflarını dize getirip kendilerine kul köle edecekler veya İsraili ve Süveyş Kanalını kontrollerine almak için Mısırı ikiye bölmeye çalışacaklardır. Tek amaç; İslamcıların bu ülkelerde iktidar olmaması…

Mısırda olaylar gittikçe tırmanıp gerilir ve ülke sathına yayılırken Genaral Sisi Amerikadan aldığı bir emirle şimdiden Süveyş Kanalı boyunu askeri birliklerle kuşatmış durumda

Mısır ordusunun kendi ülkesini işgal etmesinden en çok mutlu olan İsrail ve Amerika ya istediklerine ulaşıp İsrailin güvenliğini garantiye alacaklar veya Mısırı bölmek isteyeceklerdir

AB ‘ni mi soruyorsunuz? Onlar bu ruh ikizinden müsaade almadan ne tuvalete gidebilir, ne de sesini biraz yükseltebilir.

Arif Altunbaş - Haber 7
arfltnbs@hotmail.com