Ortadoğu'nun kaderi

  • GİRİŞ24.06.2016 09:52
  • GÜNCELLEME25.06.2016 10:03

İnsanlık tarihinden bahsedilirken belki önce buradan başlanılması gerekir söze. Kelimeler buradan kurgulanmalıdır cümlelere, paragraflara buradan başlanmalıdır, yazar buradan hareket etmelidir maksadını anlatmaya.

Semavi kitaplarda adı geçen peygamberlerin doğduğu, yaşadığı, vahyi kuşanıp insanlığı yaratıcının yoluna davet ettikleri kutsal bölgelerdir buraları. Yani insanlığın doğduğu ve dünyaya yayıldığı bölgeler, insanların paylaşamadığı beldeler.

Irak, Suriye, Lübnan, Filistin gibi coğrafyalarda bitmek tükenmek bilmeyen huzursuzluklar, işgaller, sömürüler ve istilaların da ana nedeni bu beldelerin kutsallığı ve paylaşılamaz olmasıdır.

Bu konu üzerine yüzlerce doktora çalışması, binlerce yazı yazılsa yine de bu coğrafyanın tarihi adına çok söylenmiş sayılamaz. Ortadoğunun tarihi bir bakıma insanlığın da tarihidir çünkü. İnsanlığın alın yazısının kâğıda dökülmesi hikâyesi denilebilir buna belki de.

Hz. Âdemden, Habil ve Kabil’den başlarsanız söze… İbrahim’den Nemrut’tan, Musa’dan Firavun’dan, Ad’tan Semut’tan, Calut’tan Talut’tan, Süleyman’dan Belkıs’tan, Yakup’tan Yusuf’tan…  derin ve ucu görünmeyen bir okyanusa dalar nereye gideceğinizi kestiremezsiniz. Nereye baksanız vahyin sönmez ışığı ile parıldayan aynı ufku görürsünüz çünkü karşınızda.

İşte Ortadoğu böyle aziz, böyle soylu, böyle kutsal ve insanlığın destanının yazıldığı mübarek topraklar. Bu topraklar bizim. Bu topraklara ayak bastığımız tarihten buyana biz de bu topraklarda asırlardır varoluş savaşı veriyoruz.

Bugün gerek Ortadoğu, gerekse yurdumuzda ve çevremizde ayakta ve hayatta kalma savaşı verdiğimiz bu topraklar birçok ülkenin ve milletin tarih boyu ilgi alanı durumda.

Tarihi kökleri ve coğrafi konumu olarak çok önemli ve o kadar da stratejik bir yerde bulunmamız dolayısıyla her zaman uyanık, her türlü düşmanlığa ve saldırıya karşı tetikte, hazır olmak zorundayız. Eğer; barış ve özgürlük içinde bağımsız olarak yaşamak istiyor isek bunun başka bir izahı yok.

Antik çağda yapılan savaşlar, eski Yunanlılarla Persliler arasındaki savaşlar, İskender’in dünyayı istilası, Hititlilerle Mısırlıların mücadelesi, Romanın ve Kartacaya karşı acımasız saldırıları, Emevilerden Abbasilere, Selçuklulardan Osmanlılara kadar olan savaşlar, Haçlı savaşlarından 1. Ve 2. Dünya savaşlarına kadar bütün savaşların ana nedeni insan egosunun ötekileştirdiği insan üzerinde hâkimiyet kurma, onu emir ve kontrolü altına alarak sömürme ve köleleştirme mücadelesidir genellikte.

Bugün vahşi batı medeniyeti ve onun temsilcileri ABD, Rusya, Avrupa Birliği gibi ülkelerin başta Türkiye’ye ve İslam ülkelerine yaptıkları ve yapmak istedikleri aynen budur. Osmanlının yıkılışından sonra bir asrı geçkin bir zamandır da yaptıkları topraklarımızı işgal ve istila etmek, yer altı ve yerüstü kaynaklarımızı sömürmek, kendi vatanlarımızda bizleri köle ve esir gibi emir ve kontrolleri altında tutmaktır.

Artık tarihin akrep ve yelkovanı kurulmuş bir saat gibi çalışmıyor. Köleler köleliklerinin farkına vardı özgürlük ve bağımsızlık istiyorlar. Kendi ayakları üstünde durmak ve eşit şartlar ve zeminde hayatlarını sürdürmek istiyorlar.

Türkiye ellerindeki paslı zincirleri ve ayaklarındaki kanlı prangaları kırdıkça batının keyfi kaçıyor. Düşmanlarımız ve rakiplerimiz Türkiye’yi iyice hedef tahtasına koyup bizi ve islam alemini hep birlikte boğmak istiyorlar. Çünkü Türkiye’nin ayağa kalması tüm İslam âleminin ayağa kalkması demektir. Onlar bunu biliyor ve bundan tedirgin oluyorlar.

Türkiye’nin dik durması Balkanların, Kafkasların, Ortaasyanın, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın uyanması ve ayağa kalkması demektir. Bu da istilacı, işgalci batı emperyalizminin çanlarına ot tıkamak, ses ve soluklarını kökünden kesmek anlamına geliyor.

Arif Altunbaş - Haber7

arifaltunbas@hotmail.com

Twitter @arfaltunbas

Yorumlar1

  • Hakkı Karataş 7 yıl önce Şikayet Et
    ''Türkiye’nin dik durması Balkanların, Kafkasların, Ortaasyanın, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın uyanması ve ayağa kalkması demektir. Bu da istilacı, işgalci batı emperyalizminin çanlarına ot tıkamak, ses ve soluklarını kökünden kesmek anlamına geliyor.''
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat