Devlet ile dernek arasındaki çizgi

  • GİRİŞ08.07.2016 09:28
  • GÜNCELLEME11.07.2016 07:21

Sorumluluk, süreklilik, ciddiyet, diplomasi, usul ve üsluba riayet etmek devlet yönetiminde öne çıkıyor.  

Sivil toplum yöneticilerinin sırtında yumurta küfesi yok. Devlet yöneticileri ise 80 milyon insanın hak ve hukukunu, bugününü ve yarınını hesap ederek adım atmak, söz söylemek, politika üretmek, stratejik plan programlar yapmak ve ona göre hareket etmek zorunda.  

Sivil toplum yöneticileri keskin, sert, geri dönüşü olmayan ifadeler kullanabilir, desteksiz atabilir, havada uçuşan sözler söyleyebilirler. Heyecan ve öfkelerinin mağlubu olabilirler. Sloganların şehvetine mağlup olabilirler. Ama devlet yöneticilerinin böyle uçarı, nefsi ve hislerine yenik düşerek çıkmaz caddelere girme lüksleri yoktur. Onların arkasında milletin düşleri, düşünceleri, hayalleri ve geleceklerinin tasavvurları vardır. 

Dernekler, vakıflar, sendikalar, platformlar vs. birer sivil toplum örgütleridirler. Sivil toplumun nabzını tutmak, onların haklarını, hukuklarını korumak ve savunmak, özlem ve düşüncelerini uygun bir usul ve üslupla hükümetlerden bağımsız olarak dile getirebilirler.Ama devlet ve hükümetlerle çatışarak, dövüşerek, inatlaşarak, kavga ve zıtlaşıp isyan ederek değil. Onlar devlet ve hükümetlerin yanlış ve hatalı uygulama ve politikalarını uygun bir dil, üslup ve usul içinde bağcıyı dövmeden, fincancı katırlarını ürkütmeden bir netice almak için  yapmak zorundadırlar. 

Yanlışlar; doğru zamanda, doğru ifadelerle, doğruları söyleyerek, dik durarak ama diklenmeden, kabalaşmadan, kabadayılaşmadan uygun bir lisanla söylenirse düzeltilme şansı daha yüksektir. Sen ben kavgasına dönüşen, inatlaşarak sürtüşerek hiçbir mesele maksadına ulaştırılamaz.  

Kimse kendi fikir ve düşüncelerinin, politika ve görüşlerinin mutlak doğru olduğu kanaatinde ve iddiasında bulunmamalıdır. Her zaman bir yanılma payı ve mesafe koymalıdır.  

Dernek yöneticilerinin bilgi, tecrübe ve istihbarat kaynakları hiçbir zaman devlet yöneticileri kadar zengin ve her an her yere  ulaşılabilir olamaz. Devletin bakış açısı, değerlendirmeleri, problemlere yaklaşmaları ağır, vakur ve uzun vadeli, ülkesi, milleti ve bölgesinin menfaatini önde tutan reel politika ve stratejilere yöneliktir. Tabii ki devletin başında kim olduğuna göre bu anlayış değişebilir. 

Derneklerin ve sivil toplum örgütlerinin bakışları çoğu zaman ideolojik, hissi ve doğru da olsa uygulanabilirliği zor, pratikten uzak, uluslararası hukuku göz önünde bulunduramayan politikalardır. 

Devlet mantığı, yönetimi ve politikaları dernek ve sivil toplum anlayışına indirgendiğinde dünyanın şer güçleri sizi bir kaşık suda boğmak isterler. Devletin devlet gibi, sivil toplum örgütlerinin sivil toplum örgütü gibi hareket etmeleri ve kendi sınırlarında kalmaları gerekir. Böyle olursa birlikte birçok faydalı hizmetler yapabilirler. Devlet sivil toplumculuk, sivil toplumlar örgütleri devletçilik yapmaya başlarsa her ikisi de asli görevleri dışına çıkmış olur. Bu kargaşada sivil toplum örgütlerini kuran ve yaşatan, devletin sahibi milletimiz, dolayısıyla ülkemiz ve devletimiz kaybeder 

Nedense bizde cemaatler ve sivil toplum örgütleri biraz palazlanınca güç zehirlenmesine yakalanıyor. İlk takıştıkları da en yakınları ve kardeşleri oluyor. İnşallah İHH böyle bir yanlışlığın kurbanı olmaz. Son özür açıklamalarına baktığımızda meselenin ne kadar ciddi olduğunun farkında vardıklarını gösteriyor. 

Milletin % 50 den fazlasının isteği ile Cumhurbaşkanı olan bir lider ile polemiğe ve kavgaya giren her sivil toplum örgütü bu kavgadan ya ağır yaralı veya melül çıkar. Bunları bile bile inadına bir çatışmaya girenler de ‘’The Paralel cemaat’’ gibi kendi dua ve fatihasını baştan okumalıdır. 

Şunu hiç unutmamalıyız ki zaman kavga ve sürtüşme zamanı değil, birlik ve beraberlik, dayanışma, ülke ve İslam düşmanlarına karşı omuz omuza olma zamanıdır.  

Her şeyin istediğimiz an, istediğimiz zaman ve istediğimiz gibi olmasını istiyor isek, bir millet ve ümmet bilinci içinde hareket ve mücadele etmek mecburiyetindeyiz. 

Arif Altunbaş - Haber7 

arifaltunbas@hotmail.com 

Twitter @arfaltunbas 

 

Yorumlar4

  • Hüseyin 7 yıl önce Şikayet Et
    ''Şunu hiç unutmamalıyız ki zaman kavga ve sürtüşme zamanı değil, birlik ve beraberlik, dayanışma, ülke ve İslam düşmanlarına karşı omuz omuza olma zamanıdır. Her şeyin istediğimiz an, istediğimiz zaman ve istediğimiz gibi olmasını istiyor isek, bir millet ve ümmet bilinci içinde hareket ve mücadele etmek mecburiyetindeyiz. '' Cevap olarak bu yetmez mi Tayfun bey?
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • huseyin 7 yıl önce Şikayet Et
    yahudilerden hristiyanlarda dost olunmayacagini kuran i kerim okuyan herkes bilir.orada Allah uyariyor.ama biz OSMANLI degiliz onlar kadar guclu degiliz siyaset yapilmasi gerekiyor.biz tekrar Islam a yoneldigimizde Allah bizimle olucaktir.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Tayfun 7 yıl önce Şikayet Et
    Arif bey öyle olmaz böyle olmaz da Nasıl olacağını bir söyleyiverseydin
    Cevapla
  • Murtaza Subaşı 7 yıl önce Şikayet Et
    Her kurum ve kuruluş kendi sınırlarını ve haddini bilince işler daha iyi gider. Erdoğan ve arkadaşları bazılarından daha az mı islamı biliyor? Daha az mı Filistin meselesine hassas ve duyarsız? Bekara hanım boşamak kolaydır. Devlet idaresi ön görü, strateji, istihbari bilgiler ve sükûnetle millet ve ümmet yararına karar vermeyi gerektir. Dernekler milletin seçtiği, başa geçirdiği bir Müslüman lideri ihanet, gaflet veya dalalet suçlama hakkına ve lüksüne sahip değildir.
    Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat