Türk ve İslam Birliği üzerine

  • GİRİŞ19.04.2019 09:36
  • GÜNCELLEME22.04.2019 09:01

Bir fikir ve düşünce akımını temsi eden kelimenin sonunda ''cülük'' ''culuk'', yani; tutuculuk, taassubiyet, at gözlülük, sadece kendilerini doğru ve milat görme miyopluğu olmadıktan sonra ''Türk'', ‘’Kürt’’,’’Arap’’  kelimeleri tekbaşına hiçbir zaman ırkçılığı çağrıştırmaz. Mesala; Balkanlarda müslüman yerine Türk kelimesi kullanılması bir ırkın üstünlüğü olarak anlaşılmaz.Bu milletleri inkar edip yok saymakla da bunlar yok olmaz.

 

 

Kemalizmin ülkemizde yeşermesine zemin hazırladığı ''Arap düşmanlığı’’ bir İngiliz fitnesinden başka bir şey değildi. Asıl ilginç olanı, İngilizlerin Türklerin içine soktuğu bu fitne araplarda da Türk düşmanlığı olarak yaygınlaştırıldı.

19. Asır da İngilizler aynı şekilde  Arapların içinde de ''Türk'' düşmanlığını yayarak müslümanları bir birine düşürmüş, koskoca Osmanlıyı yıkıp, parçalamış ve coğrafyamızı bugünkü acınası duruma getirmiştir.

 

 

Biz 600 yıl Arap, Fars, Gürcü, Abaza, Çerkez, Pomak, Boşnak, Kürt vs. milletlerle birlikte yanyana kardeşçe yaşamış, onlarla kız alıp-vermiş, kültürde, dilde, edebiyatta, sanatta olimpiyat halkaları gibi iç içe geçmiş ve karışmış bir vücut olmuşuz.

Her milletin bizler gibi kendi dilini konuşması, gelenek ve göreneğini, kendisine ait adetlerini ve kültürünü  yaşama ve yaşatması en tabii hakkı olarak görmemiz Selçukluyu ve Osmanlıyı büyük ve ulu bir devlet yapmıştır.

Biz, emperyalist batılıların yaptığı gibi birlikte yaşadığımız milletlerin dillerini, dinlerini ve kültürlerini değiştirmemişiz. Selçuklu ve Osmanlı döneminde bizim sınırlarımız içinde ırkçılık yapılmamış bu Fransız ihtilalinden sonra batıdan gelen bir anlayış ve akım dı.

Dünyada çıkan ve çıkarılan bütün savaşlar genellikle dini ve ekonomik nedenlerden  kaynaklanıyordu. Bu Osmanlının yıkılışı içinde büyük bir rol oynamıştır. Ama Osmanlının yıkılmasının en büyük sebeplerinden birisi, belki de en önemlisi Batılıların islam toplumları içine soktuğu ırkçılık fitnesi olmuştur.

ABD ile başlayan, daha sonra  AB, İngiliz ve Fransız milletler topluluklarıyla 1960 yıllarından sonra bu akım devlet politikası olmaktan çıkmış, aynı hak ve hukuk içinde sınırları sıfırlayan daha farklı bir güç ve kuvvet  odaklarına dönüştürülmek istenmiştir.

Biz de Türkiyenin birlik ve dirliği, coğrafyamızın özgürlük ve bağımsızlığı vatanımızda ve coğrafyamızda yaşayan bütün milletlerin ortak değerlerinde buluşarak, onlarla barışarak, tekrar kardeş olduğumuzu hatırlayarak, hatırlatarak süper güçlere ve emperyalizme karşı ortak bir güç oluşturmak zorundayız.

Birlik ve beraberliğimizi, dirlik ve esenliğimizi, bağımsızlık ve özgürlüğümüzü korumak ve  müdafaa etmek  adına ülkemizde birlikte yaşadığımız tüm insanların, milletlerin dil, din, kültür ve geleneğine eskiden olduğu gibi saygı duymak zorundayız.

İnsanların ortak paydası aynı ülkede, aynı anayasa ile özgürce yaşamaları ve aynı haklara sahip olmalarıdır. Türkün Kürtten, Kürdün Türkten bir üstünlüğü yoktur. Bahçelinin ifadesiyle; ‘’Türk, ne kadar Kürtse, Türkte, o kadar Kürttür.’’

Milliyetçilere göre;''Türk Birliğini'', İslamcılara göre de; ''İslam Birliğini'' kurmak uzun vadeli bir maratondur. Her iki düşünce akımını da hedeflerine ulaşması için zorlu ve çetin bir  mücadele bekliyor. Eğer; her iki akımın da referans kaynağı islam, ruhu milletin birliği ve dirliği, hedefi düşmanlarımıza karşı güçlü bir blok oluşturmaksa o zama hedef ve amaç bir,  gerisi ise;teferrua kalıyor.

Bu iki fikir ve düşünce akımının birbiriyle kavgası ve çekişmesi emperyalist güçlerin ve onların yerli uzantılarının, işine yarıyor. İslam aleminin bir çoğunu ve Türk devletlerinin hepsini gezmiş görmüş ve oralarda yaşamış birisi olarak şunu üzüntü ile söylemeliyim ki,  İslam ülkelerinde de, Türki devletlerde de İslam veya Türk Birliğini düşüncesine sahip olan ve bunu isteyen, bunun için çalışıp çabalayanlar ne yazık ki azınlıkta ve marjinal birer gurup bile değil.

Temel sorunları da bizde olduğu gibi birbirleriyle didişmeleri ve hala emperyalist devletlerin oyunlarını  farkedip kavrayamamış olmaları, ortak düşmanlarına karşı birlikte omurgalı bir duruş sergileyememeleri, ortak bir cephe ve çatı altında bir araya gelememeleridir.

Cumhur ittifakı bir seçim ve iktidara gelme  birlikteliği olmamalıdır. Medeniyet ve kültürümüzü ülkemizde ve coğrafyamızda yeniden diriltecek, ayağa kaldıracak büyük ve kutsal bir misyonu yüklenmelidir. Zamanlarını ve imkanlarını gündelik siyasi polemiklerle, oy hesap ve kaygılarıyla değil, kendi ülkü ve ülkemiz için, medeniyet ve kültürümüzü yeniden ayağa kaldırmak için taş üstüne taş koymalıdır.

Eğer; böyle bir ülküye, ülkeye, medeniyetin inşasına talipseniz milleti ve ümmeti arkanızda bulursunuz.Aksi takdirde dış güçlerin kuklalarıyla, yerli münafıkların fitneleriyle bir ömür uğraşı, kuklacı ile değil kuklayla savaşır durursunuz..

Arif Altunbaş, Haber 7

Yorumlar2

  • Bozkurt 5 yıl önce Şikayet Et
    Cok dogru tesbitler Hocam.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Abdurrahman Gülçe 5 yıl önce Şikayet Et
    İslamı referans ve merkez kabul eden her millet isterse yan yana gelebilir ve dünyanın en büyük gücünü oluşturabilir. Türkiye bunun önderliğini yapmalı ve öteki müslüman milletlere örnek olmalıdır.Kurtuluş ve tam bağımsızlığa giden yol budur. Açık ve net düşüncelerin için teşekkürler Abi.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat