Beyaz, sarı, kızıl, siyah, esmer hangi ırktan ve renkten olursa olsun insan, aynı insandır. Hepsi bir anne ve babadan olma Hz. Ademin ve Havva'nın çocuklarıdır. Hiçbir ırk, renk, statü ve durum kişiyi diğerinden üstün kılamaz. ‘’Üstünlük ancak; Allah'a yakınlık ve Takva elbisesini giymekledir.

Özellikle, (1789-1799)  Fransız ihtilalinden sonra başlayan milliyetçilik hareketleri, onun aşırı ucu ırkçılık;’’ milletlerin birbirinden üstün oldukları’’ iddiası birçok imparatorlukları bölerek küçük devletcikler haline getirdi. Amarika'nın keşfi sonrası bakir toprakların işlenmesi için insan gücüne ihtiyaç duyuluyordu. Bu durum işgalci avrupalıyı köle ticaretine sevk etti. Afrika'nın siyah derili insanlarına karşı başlatılan  barbarlık ve soykırıma varan zulüm Nemrut, Firavun, Antik Mısır, Yunan, Maya, İnka, Aztek, Çin ve Hint medeniyetleri de dahil olmak üzere hiçbir uygarlık döneminde yaşanmayan bir vahşete ulaştı. Afrikalı esirler ırkı ve renklerinden dolayı bit pazarında satılan 2. el eşya gibi öldüm fiyatlarına esir pazarlarında Amarikan işgalcileri avrupalı toprak ağalarına satıldı. Beş dolar karşılığı siyahi afrikalıyı satın alan beyaz avrupalı onu ölünceye kadar bir hayvan gibi boğaz tokluğuna çalıştırdı. Ve onların alın teri, kanı, emekleri üzerine bugünkü zenginliğe ulaştı.

Medeniyetin, demokrasinin ve özgürlüklerin beşiği diye anılan İngiltere, Fransa, Portekiz, İspanya, Belçika, Hollanda gibi batı ülkeleri Hıristiyan din adamlarının himayesinde tarihin hiçbir döneminde görülmediği kadar insan onurunu ayaklar altına alıp çiğnediler. Amerikanın işgalinden sonra Azdek, İnka, Maya, Kızılderili ve Aborcinlerin evlatlarını domuz avlar gibi öldürerek onları toplu katliamlara tabi tuttular.  Avrupalı tarihin en büyük, en acı ve en vahşi soy kırımlarını Amerika, Afrika ve Avusturalya'da gerçekleştirdi. O zamandan bu zamana kadar sadece kağıt üzerinde değişen kanunların dışında ruh ve anlayış olarak beyaz adamın zihnindeki işgalci, köleci, barbar ve sömürgeci ‘’Batı uygarlığı’’ anlayış hiçbir zaman değişmedi. Bu uygarlık kan, kin, nefret, işgal ve sömürü anlayışı üzerine kuruldu. Ve halen böyle devam etmektedir.

Batılıların gözünde Türkler ve Müslümanlar hep barbar, Afrika kökenli siyahiler ise, hep hayvandan daha aşağı iğrenç mahluklar olarak görüldü. Halen bu barbarca anlayış köle tüccarlarının zihninde bir virüs gibi canlı olarak yaşamaktadır. Avrupa, Amerika, Avusturalya kıtalarında müslümanlara ve onların ibadethanelerine karşı yapılan saldırıların ve katliamların arkasında kilise destekli bu faşist zihniyet bugün de yaşıyor.  Amerika'daki Afro- Amerikalılara ve Amerikan yerlilerine karşı olan  beyazların ayrımcılığı, protestaları siyahi amerikalıların öfke patlamasına yol açtı. ABD’ deki ırkçı baskı, zulüm, nefret ve şiddetine karşı dünyada yükselen ‘’Nefes alamıyorum’’ seslerine birçok beyaz da katılarak adeta evrensel bir isyana dönüştü. Bu protestolar sadece ABD’ de değil tüm dünyada insanların ırkçılığa karşı batılıların faşit anlayışına bir başkaldırıdır. Bu başkaldırı bir gün bütün dünyayı baştan başa sararak yakacak, bütün dengeleri değiştirecek bir kıyama dönüşebilecek potansiyele sahiptir.

Beyazların faşizmine karşı yapılan bu kitlesel gösterilere rağmen ABD, Danimarka, İsveç, Almanya gibi batı ülkelerinde asker, polisler, akademisyen ve bürokrasi içindeki bazı ırkçı gurupların varlığı, ayrımcılık ve şiddet uygulamaları devlet adamları ve politikacıların da bunlara karşı açıkça; ‘’Dur’’ dememeleri batı uygarlığının nasıl bir barbar medeniyet olduğunu gösteriyor. Daha 1960‘lara kadar ABD’ deki hoteller, restorantlar, kafeler ve sinemaların kapılarında buraya, ‘’Köpekler ve zenciler giremez’’ yazılıydı. Bu levhalar bu duvarlardan kaldırıldı ama; zihinlerdeki ırkçılık duvarları hala yıkılamadı. Almanların, “Deutschland Deutschland über alles!” diye haykırarak 2. Dünya savaşını başlatmaları, 60 milyon insanın ölümüne sebep olmalar bir şehir efsanesi değil, daha dün Avrupa'nın yaşadığı çok acı gerçeklerdir. Bugün Avrupa yine aynı körlükle ve duyarsızlıkla ırkçılık uçurumuna doğru koşuyor.

Tüm diktatörler, Faşistler, ırkçılar, şiddet yanlıları beyaz adamın doymak bilmeyen iştahına, hırsızlığına, zulmüne, işgalciliğine ve sömürgeciliğine uşaklık ve kölelik ettiğini birçok insan hala anlayamadı. Uşakların dini, dili, ırkı ne olursa olsun batılılara göre farketmez. Asıl olan onların çıkarları, menfaatlerine hizmet edilmesidir. Bu yeni bir şey değil, Haçlı seferlerinden bu yana asırlardır sürüp gelen bir işgal ve sömürü düzenidir.

Batılı ve Batı uygarlığı denilince bize hep; ‘’Özgürlük ve bağımsızlıktan, adalet ve eşitlikten’’ bahsedilerek yalan söylendi. Hep madolyonun bir tarafı gösterildi. Hiçbir şey batılıların çıkarlarından daha önemli olmadığı, Hristiyan olmayan Türklerin de Kızılderililer, Aborcinler ve Afro- Amerikalılar gibi nefret edilen insanlar olduğu anlatılmadı.  Bu gerçekleri batı emperyalizmine sevdalı olanlar Almanya Möln de ırkçı faşistler tarafından anne baba, çoluk çocuk demeden ailecek diri diri  yakılan Türklerden, bombalanan camilerden, her gün biraz daha yükselen İslam düşmanlığından sonra bile anlamadılar. Aklın ve mantığın ölçülerini zorlayan her türlü hayranlık, sevgi ve bağlılık her aşırılık gibi tehlikeli, gönüllü bir kölelik ve mankurtlaşmadır. İslam; her türlü köleliği ve köleciliği kaldırmıştır. Yeni Türkiye ufku ‘’Kim olursa olsun, insanı merkez alan bir anlayışın temelleri üzerinde’’ yükselmektedir. Bu ülkemiz, bölgemiz ve insanlık için ümit verici ve alkışlanması gereken bir gelişmedir.

Arif Altunbaş, Haber 7