İstiklal ve istikbal mücadelemiz…

  • GİRİŞ24.07.2020 09:11
  • GÜNCELLEME27.07.2020 08:59

Dünyanın en stratejik bir bölgesi ve coğrafyasında yaşıyoruz. Bin yıl önce; Orta Asya Bozkırlarından kopup gelen bir fırtına gibi bu coğrafyaya gelmiş, mızrağımızı bu topraklara saplamış, bayrağımızın gölgesinde bu güzel vatanı anayurt ilan etmiş, özgürlük ve bağımsızlığımız uğruna nice canlar, kanlar ve bedeller ödemişiz…

 

 

Coşkun akan nehirler gibi dere tepe demeden yağız Türkmen atlarının sırtında kanatlanıp Fırat'tan, Dicle'den, Kızılırmak'tan, Sakarya'dan uçar gibi geçerek Balkanlara, oradan Tuna ve Adriyatik kıyılarına uzanmış ve Viyana önlerinde sulamışız atlarımızı. Yiğit Osmanlı akıncılarının çocukları olarak bin nice bela ve musibetlerle tanışmış, saldırı ve hücumlara göğüs germiş, iç ve dış düşmanlarımızla dişe diş kapışmış ve kana kan hesaplaşmışız.

Tarihimiz; sırtımıza en büyük sorumluluğu yüklemiş, coğrafyamız; bizi kardeş gibi kucaklamış ve bağrına basmış, hep birlikte; mücadele etmiş ve hep birlikte toprağa karışıp bir millet ve bir vatan olmuşuz.

 

 

Bin yıldır Türkü, Arapı, Kürtü, Gürcüsü, Abazası, Kafkasyalısı, Afrikalısı,Tatarı, Boşnakı ve Pomakıyla bu bayrak altında aynı dinin, kültürün, sanatın ve edebiyatın, devletin ve milletin destanını yazmışız. Düşmanlarımız; düşmanımız, dostlarımız; dostumuz ve kardeşlerimiz; kardeşimiz olmuş, hep birlikte Selçuklu, Osmanlı ve Türk milleti olmuşuz.

Başta; birliğimize, dirliğimize ve kardeşliğimize karşı ihanetten ihanete koşan yerli münafıklar olmak üzere, daha sonra; Bizans soylu Haçlı çocukları  bizim bu yürüyüşümüz, duruşumuz ve gücümüz karşısında ta Kabil’den bu yana uzanan kin, öfke ve nefretlerini kuşanarak her fırsatta bizden intikam almaya çalışmışlar. Biz unutsak ve umursamasak bile; onlarda bize karşı olan bu düşmanlık ve nefret bir türlü bitmemiş kronik bir hastalığa dönüşmüştür.

Doğuda; Çin’in Seddi'ne, Batıda; Viyana önlerine ve Adriyatik’e, Güneyde Yemen’e ve Hindistan’a, Kuzeyde; Altay Dağları, Kafkaslar, Kazan ve Moskova önlerine bu milleti götüren güç İslam medeniyet ve kültürünün bilinci idi. Milletimizin özü ve mayası idi bu. Biz, bu gücü ne zaman kuşansak dünyanın bütün şer güçlerini her zaman karşımızda bulduk. İçimizdeki kardeş bildiğimiz  Kabil soyluları hep düşman ile birlikte hareket eder gördük. Bunlar istiklalimiz ve istikbalimiz için her zaman en büyük, en sinsi, en kalleş düşmanlarımız oldu. Bugün de, aynı tarihi hakikati tekrar yaşıyoruz.

Bizi öteki milletlerden ayıran özelliklerin ve güzelliklerin kaynağı İslam ahlakı, kültürü ve medeniyetidir. Eğer; biz İslamdan kopar ve ayrılırsak ne dini, ne de milli değer ve ölçülerimiz kalır. Dinimizi terk edersek; dilimizi, tarihimizi, kültür ve medeniyetimizi de unutur, bu dünya değirmeninde öğütülür, un ufak olur düşmanlarımızın sofrasında onlara yem oluruz. Bugün; Ayasafya'nın zincirlerinin kırılıp 86 yıl sonra yeniden ibadete açılması bize nasıl büyük bir sevinç ve neşe veriyor ise, bu toprakların fitne otu olan yerli münafıklara ve Bizans soylu deve dikeni alçaklara da derin bir üzüntü veriyor. Sevinenlere ve üzülenlere bakarak dinimizin ve milletimizin gerçek dostlarını ve düşmanlarını kolaylıkla ayırt edebilirsiniz.

Bize, ‘’Milli Eğitim’’ diye iki asırdır dayatılan ve yaz boz tahtası haline getirilen Eğitim sistemimizin sömürge tipi bir beyin yıkama sistemi olduğuna ve batıya ücretsiz köle yetiştiren bu tezgahın zincirlerinin de bir an önce kırılması gerektiğine, bunun; milletimizin istiklali, istikbali ve bekası için hayati bir önem ve öncelik taşıdığına inanıyorum.

Bize din yerine; dinsizlik, millet yerine; kozmopolitlik, Kültür yerine; cahillik, tarih yerine; kendi tarihine düşmanlık, özgürlük ve bağımsızlık yerine; kölelik ve tutsaklık eğitimi veren bu yobaz ve gerici din ve millet düşmanı anlayışın ‘’Çağdaş Medeniyetler ’’ sosuna batırılarak gençliğimize bir ihanet projesi olarak sunulmasına artık bir son verilmelidir. Çocuklarımızı Avrupa ve Amerikanın ahlak ve kültürüne, din ve medeniyet anlayışına göre yetiştirmek bu millete yapılacak en büyük düşmanlık ve ihanettir. Derhal Osmangaziler, Fatihler, Yavuzlar, Kanuniler, Abdulhamit'ler… yetiştiren gerçek ‘’Milli Eğitimimize’’ dönmek zorundayız. Bunu başarabildiğimiz gün Anadolu ve İstanbul bir daha fethedilecek, Bizans bu topraklarda bir daha yenilecek, istiklalimizin, istikbalimizin ve bekamızın kurtuluş savaşını bir daha kazanacağız Allah'ın izniyle…

Ayasofya'nın zincirlerinin kırılması uyuyan Türkiye devinin ellerindeki zincirlerin, ayaklarındaki prangaların kırılması demektir. Ülkemizdeki bazı siyasilerin bu açılışa inatla katılmaması ve karşı olması onların Bizans'a olan sevgilerinin ilanı, mankurtluklarının da açık bir ifadesidir.

Önce; her alanda özgür ve bağımsız bir Türkiye, sonra; geleceğe hükmetmektir millet olarak görevimiz.İstiklali olmayan bir milletin istikbali olmaz.

Arif Altunbaş, Haber 7

 

Yorumlar3

  • maya 3 yıl önce Şikayet Et
    Kaleminize,yüreğinize sağlık.Muhteşem bir yazı olmuş.Tebrikler...
    Cevapla Toplam 8 beğeni
  • Abdullah güçlü 3 yıl önce Şikayet Et
    Kaleminize sağlık Ümmet vurgusu artık ırk telafuzunun önüne geçmelidir
  • MERYEM 3 yıl önce Şikayet Et
    Ne kadar güzel söylemişsiniz hocam; ''İstiklali olmayan milletin istikbali olmaz'' Sağ olun, var olun!Kaleminize kuvvet yüreğinize sağlık...
    Cevapla Toplam 10 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat