Her din, fikir, düşünce, ideoloji eylem ve söylem bir yere çağırır insanı. Her tarih, coğrafya ve idealin insanları davet ettiği bir hedef vardır.

Ayasofya bizim için; dinimiz, tarihimiz, coğrafyamız, eylem ve söylemimizde hayatımızın bedel ödeyerek yaşadığı pratiğidir.  Alın yazımız gibi, biz gülünce; o gülmüş, biz ağlayınca; o da ağlamıştır.Türkiye ve dünya müslümanları olarak bizler Ayasofyadan hep birer parça idik, Ayasofya da et ve tırnak gibi bizden bir parça oldu. Bizi birbirimizden ayırmak isteyenler olsa  da uğraşları boşa çıktı, hevesleri kursaklarında kaldı.

Hangi sebep ve gaye ile yapıldı ise yapılsın, ona zincir vurmak; İstanbula, İstanbulun Fethine, Müslümanlara, İslama, medeniyet ve kültürümüze zincir vurmak demekti. Amaç, Osmanlı Akıncılarının yerine Haçlı çakallarını, Fatih yerine Jüstinyanus’u, Osmanlı yerine Bizans kadavrasını ayağa kaldırmaktı.

Çünkü; peygamberin övgüsüne layık olan, çağ açıp çağ kapayan kutlu bir komutan ve askerin feth edip Kostantinepolis iken, onu İSLAMBOL yapan fethin komutanına ve askerlerine en büyük hakaret onların emanet ve hatıralarını müze haline getirmekti. Bu din ve tarihimize, kültür ve medeniyetimize, Fatih’in mülkiyet hakkına tecavüz idi. Ayasofyanın tekrar ibadeta açılmasıyla milletimiz tarihi ve siyasi bu utanç ve ayıptan kurtuldu.

Tarih, her milletin derin hafızasıdır.Hiçbir olayı, hiçbir ihaneti unutmaz. Yeri ve zamanı gelince onun hesabının muhataplarından sorulmasına, gasp edilen hakların söke söke geri alınmasına şahitlik eder.Tarihten ders almayanlar ise; aynı hataları defalarca tekrarlayıp dururlar. Ama, ihanetin hiçbir kültür ve medeniyette makul bir izahı ve açıklaması yoktur. Her zaman ve zeminde hain hain veihanet ihanettir.

Ayasofyaya zincir vurarak milletimizi esir aldıklarını zannedenler, milli şairimiz Akif’in ;

‘’Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.’’

ölümsüz dizelerini bilmiyor, duymamış veya bile bile bu işe lades demişlerdir.

Başkan Erdoğan liderliğinde milletimiz batının ve ülkemizdeki batı uşaklarının ellerimize ve ayaklarımıza vurdukları zincir ve prangaları birer birer kırıyor. Bunlara şahit olan içimizdeki ve dışımızdaki Bizans çocukları it gibi ürüyor ve kahırlarından geberiyorlar.

Atalarımızın dediği gibi;’’Arkasından kırk köpeğin havlamadığı Kurt, Kurt değildir.’’ Milletimizin ve ülkemizin birliğine ve dirliğine kast eden fitne üreten odakların yalan, iftira ve propagandalarına rağmen milletimizle ordumuzla hep birlikte kol kola, omuz omuza eğilmeden bükülmeden yürürken, itler ve çakallar da peşimizden havlıyorlar.

Ey milletim! Ayasofya bilinci bizi tanıdığımız ve tanık olacağımız kutlu bir yere çağırıyor, o da;

-‘’Sakın! Fatihin ve Fetih ordusunun yolundan şaşma!’’,

-‘’İstanbul’u Kostantinepolis haline getirmek isteyen Bizan soylu yerli münafıkları iyi tanı! Ve onlara  hiçbir alanda asla fırsat verme!’’ 

-‘’Dinine, Tarihine, Kültürüne, medeniyet ve öz değerlerine, sana bırakılan tüm emanetlere mutlaka ne pahasına olursa olsun, sahip çık!’’

-‘’Haçlı çapulcuları ve dönmelerin yolunuzun üzerinede kurdukları oyunlara, hilelere ve tuzaklara kılı kırk yararak dikkat et!

 ‘’Ayasofya’nın dört minaresinin temsil ettiği Hz. Ebu Bekrin, Hz. Ömerin, Hz. Osmanın ve Hz. Alinin yürüdüğü aydınlık yoldan ayrılma! Mızrak gibi dik dur! Minareler gibi  Hakka hakikate ve gökyüzüne yakın ol ki, sadece Allah’ın huzurunda eğilesin.’’

Kurban; Allaha yaklaşma eylemi, Ayasofya; insanı Allaha yaklaştırma mabedidir. Ayasofyanın açılmasından huzursuzluk duyanlarla sevinenler arasındaki fark; Allaha yakın olmak isteyenlerle Allah düşmanları arasındaki fark kadar açık ve nettir .Bunu da aklında tut, sakın unutma!

Ayasofya’nın milletimiz, tüm müslümanlar ve insanlık için uyanışa vesile olması dileğiyle, Kurban Bayramınızı kutlarım…Selam ve dualarımla…

Arif Altunbaş, Haber 7