Çağdaşlaşma anaforu

  • GİRİŞ29.01.2021 09:33
  • GÜNCELLEME30.01.2021 13:06

Frenkleşme veya garblılaşma denilen batılılaşma hareketi bizde fes ve sarık yerine şapka giymek, milli ve yerli değerler yerine Avrupa kültür ve anlayışına  bürünmek, her hal ve hareketimizle batıyı taklit edip Hıristiyanlara benzemek… şeklinde anlaşıldı ve anlatıldı. Kendi özümüzde kalmak, kendimiz olmak, bilim ve teknolojide yükselmek hedeflerinde değil…

Batılılaşma Osmanlının gerileme devrinde başlayan bir arayıştır. Daha sonra bu şaşkın arayış yerini şaşılığa ve körü körüne taklitçiliğe terk etti. Bu kör, sağır ve duygusuz anlayış insanımızı yalnızlaştırma, yabancılaştırma, yozlaştırma ve  soytarılaştırma şeklinde  bizi kendi kimlik ve benliğimizden kopararak bugünkü benlik ve kimlik krizine, o da; Beka sınırlarına dayandı.

Milletimizin Beka sorunu aslında körü körüne sarıldığımız batılılaşma hareketiyle başlar. Fransız devriminden sonra batıda başlayan milliyetçilik hareketleri birçok imparatorlukları zayıflatıp parçaladı. Bu hareket Avrupa'da güçlü milletlerin güçlü devlet olmasını hızlarken bizde tek devletimiz olan Osmanlıyı parçalayıp böldü ve sonunda yok etti.  Osmanlı sınırlarındaki birçok toplum ve millet güçlü devletlerin kontrolüne girerek kendi kimlik ve benliklerini kaybetti ve onlara boyun eğmek zorunda kaldı. Fransa (Korsika), İngiltere (İrlanda), İtalya (Sicilya), Almanya (Bayern), Avusturya (Burgerland-Süd Tirol), Macaristan (Temeshwar), Sırbistan (Karadağ Hırvatistan Slovenya için kendi içlerinde kıyasıya savaştılar. Araplarda ise; kukla çadır ve kabile devletleri ortaya çıkarıldı.  Batı sağda solda savrulan toplum ve milletleri bir otorite, bir bayrak, bir vatan, bir millet anlayışında bir araya getirdiği sırada, Osmanlı topraklarını da kendi sömürü, işgal ve istila alanı olarak kullandı ve hala kullanmakta.

Avrupalı modernleşme ve çağdaşlaşmadan kendi kimlik ve benliğinden kopmayı değil, bilakis kendi sınırları içindeki ve kontrolündeki toplumları bir otorite altında toplayarak güçlü ve kuvvetli bir devlet anlayışına erişti.  Vatandaşına aş, iş ve ekmek kapısı bulmak, sosyal hayatlarını kolaylaştırmak için ya, denizaşırı ülkelerin zenginliklerini yağmalamak, ya da kendine en yakın ülkeleri işgal ve istila ederek hem ekonomilerini güçlendirdi, hem de hinterlanlarını genişletti. Böylece; ucuz ham maddede kaynaklarına ve pazarlarına ulaştı.

Bilim ve teknolojideki atılımlarla sanayileşme ve üretim yarışı peşinden gelen pazar kavgası 1. ve 2. Dünya savaşlarının fitilini ateşledi. Ortaçağda açlıktan kırılan Avrupa papa II. Urbanın teşviki ve kutsallaştırdığı Haçlı seferleri ile İslam topraklarına saldırarak İslam coğrafyasının zenginliklerini talan etmişti. Papa II. Urbanın Avrupa devletlerini İslam alemine karşı savaşa sevk etme planı batının içine düştüğü ekonomik krize son çare bulmak, zengin İslam ülkelerini yağmalamak üzerine kurgulanmıştı. Kudüs'ü Müslümanların elinden kurtarma meselesinin,  bu savaşlara katılan Hıristiyanların direkt cennete gideceği fetvasının geri planında Avrupa devletlerinin ekonomik sorunlarının derinliği  gizlidir.

Haçlı seferleri Kudüs'ü Müslümanlardan kurtarma savaşından öte, İslam ülkelerinin zenginliklerini işgal ve yağmalama amacı güder.  Müslümanların bu istilacı saldırılara karşı yaptığı savaşları ise Müslümanların mal, can, ırz, namus ve vatanlarını koruma ve kurtarma savaşından ibarettir. İslam'da bunun adına cihat denir. Bundan dolayı Hıristiyan aleminde ‘’Cihat’’ kelimesi hep sevimsiz olarak anılır ve anlatılır. Bugün de aynı durum batılı emperyalistlerce İslam ve Müslüman düşmanlığı olarak sürekli gündemde tutulmakta, cihat aslı manasından ve hedefinden saptırılarak toplumlara lanse edilmektedir. İşin acı tarafı Müslüman Türkiye'de bile ‘’Cihat’’ terörizmle eş anlamlı olarak görülmekte ve gösterilmektedir.  Buna karşın batılıların işgal, istila ve yağmalama hareketleri ise kutsal veya (Kreuzzug) mukaddes savaş olarak hatırlanmakta ve anılmaktadır. Bizde batılılaşmak her şeyi tersyüz etmek ve aslından kopararak batının dümen suyuna girmek olarak anlaşıla gelmiştir.

Hülasa; Müslümanlar bilim ve teknolojide gerilemeye başlayınca hayatın her alanında da geriye saymaya başladılar. Gerileme psikolojisi birçok Müslümanı hikmetten,  Hak ve hakikatten uzaklaştırdı. Savrulmaları yaşayan İslam alemi, bu anafor içinde yalpalaya yalpalaya yozlaştı. Yozlaşma kültürü insanı İslami ve insani değerlerden kopardı. Kopuş o kopuş…

Aklını ve yeteneklerini Hak ve hakikatin aydınlığında kullanmasını beceren insan başarıların merdivenlerinden tırmanarak yükselmesini de bilir. Dinde yozlaşan toplumların kaybedip de aradıkları arayıp ta bulamadıkları hakikat kendi özlerinde saklıdır aslında. Batılılaşan Müslümanlar gibi kaybettiklerini kaybettikleri yerde değil de başka yerlerde arayanlar aradıklarını asla bulamazlar. Neyi nerede kaybetti isen orada arayıp bulacaksın! Hiç alakası olmayan yerlerde, yani; Paris'te, Londra'da, Washington'da, Moskova'da değil. Kör bir taklitçilik ile düşmanın izini izleyerek ise, asla değil.

İslam dünyasında gerileyen yozlaşan İslam değil, bilakis; kendisi ile İslam arasına duvarlar ören bireyler, insanlar ve toplumlardır. Gerileyen, yozlaşan ve teslimiyetçiliğe kadar uzanan İslam'ın anlayışı ve kendisi değil Müslümanların din ve din felsefesi üzerindeki sakat ve çarpık anlayışıdır.

Her Müslüman Muhammedi İSLAM anlayışı ile yozlaşmış din anlayışının farkına varmadıkça, kendisinin ve içinde yaşadığı toplumun ne oranda gerçek bir Müslüman profiline uyup uymadığını ciddi ciddi sorgulayamaz. Gerçek; hakikat ile hakikat sandıklarımız veya bildiklerimizin yargılanmasıyla değil, bilakis; karşılaştırılması ve sorgulanmasıyla ortaya çıkacaktır. Eğer; peygamberi bir İslam anlayışı ve kavrayışına ulaşmak gibi bir niyetimiz varsa, bunu teker teker her Müslüman olarak yapmak ve kendimizle yüzleşmek zorundayız. Müslüman başkaları adına  değil, kendi adına Müslümandır önce. Önce kendiyle hesaplaşmalıdır fert, toplum, millet ve ümmet olarak… Önce; kendini kurtarmalıdır kurtarıcıların elinden…

İslam aleminin uyanıp ayağa kalkması kurtuluşu ilerlemede arayanlar ile ilerlemeyi hak ve hakikatte arayanlar arasındaki mücadelenin netleşip şeffaflaşmasıdır. Vahyin aydınlığında ve çizgisinde sorunlarımızı halletmeden hiçbir sorunu halletmemiz mümkün değildir.

Batılılaşma ve batılılaşma anaforundan İslam alemi vahiyle dirilecek, vahiyle uyanacak ve vahiyle ayağa kalkacaktır Allah'ın cc izniyle eninde sonunda…

Selam ve dua ile…

Arif Altunbaş, Haber 7

Yorumlar4

  • İbrahim Coşkun 3 yıl önce Şikayet Et
    Sevgi ve selamlarımla kalemine sağlık
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Daim 3 yıl önce Şikayet Et
    Kaleminize yüreğinize sağlık. Allah tesirini halk etsin.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Sadık Torun 3 yıl önce Şikayet Et
    Selâm ve dua ile Arif abicim yüreğine ve kalemine sağlık Allah sağlık sıhhat ve afiyet versin Rabbimiz maşallah
    Cevapla Toplam 10 beğeni
  • Ali Fuat sancak 3 yıl önce Şikayet Et
    Gönlümüzün sesi ve frekansını yansıtmışsınız Teşekkürler.
    Cevapla Toplam 15 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat