Devlet ve yönetim üzerine…
- GİRİŞ26.02.2021 12:57
- GÜNCELLEME01.03.2021 09:36
Benim düş, düşünce ve fikir dünyamın çatısı devletimdir. insan için var olan, onu kucaklayan ve kuşatan, koruyan ve gözeten, aleme nizam ve sistem sunan ulu bir gönül devletidir benim devletim.
Her hususta ve alanda olduğu gibi devlet; insanların hayatında, pratikt ve teoride hizmet üreten bir araç değil de insanı köleleştirmeye ve sömürmeye çalışan bir amaç olmaya başlayınca, dev gibi bir zulüm makinası haline gelir. Yöneticiler insanı yaratılış gayesinden kopararak kendisine kul ve köle etmeye başlar. Vasıtalar amaç, amaç da vasıta haline gelir. İnsanın ve insanlığın onuru da köle pazarlarında öldüm fiyatlarına satılsa da, bir alıcı bulmaz. Onursuz devlet ve omurgasız yöneticilerin elinde insan sonbaharda yerlerde sürünen kurumuş yapraklar gibi hafif bir rüzgarın tesiriyle sağa sola savrulur.
Devletin kuruluş ve yönetim felsefesi temel taşları adaletsizlik, sömürü ve zulüm olan totaliter ve otoriter bir yapıya büründüğünde insanı Allah'ın alemdeki halifesi olarak değil kendi hizmetçisi ve kölesi olarak görür. İnsana Allah’ın yeryüzündeki halifesi ve emaneti gözüyle bakan bir devlet anlayışı onu engin bir gönülle kucaklar ve sıcacık bir atmosfer ile kuşatır. Böyle soylu bir devlet ve yönetim anlayışını ancak İslam'ın devlet ve müslümanların yönetim pratiğinde bulabiliriz.
Antik Mısır, Pers, Yunan ve Roma'daki gibi insanı devletin veya devleti yöneten otoritelerin kölesi ve uşağı gören Firavuni bir anlayışın İslam’ın devlet ve yönetim anlayışında asla yeri yoktur. Devlet; insana hizmet ve hürmet eden, onu; her türlü tehlike ve zulümden koruyan, ona insanca yaşama hakkı tanıyan bir güç ve otoriteyi temsil ediyorsa o benim gönlümün sırça köşküne taht kuran yüreğimin efendisi, gönlümün devletidir. Milletimin inançlarını, kültür ve medeniyetini, ahlak ve maneviyatını, hayat tarzı ve dünya görüşünü red ve inkar eden, onlara karşı mankurtlar gibi savaşan, inkarcı ve bozguncu bir anlayışıyla yönetilen bir devlet benim devletim olamaz.
Hak ve hakikat çizgisi ve mantığının dışındaki bütün devlet ve yönetim anlayışları hangi çağ ve zamanda olursa olsun, hangi ismi taşırsa taşısın Hz. İbrahim'i ateşe atan Nemrut’un, Hz. Musa'yı öldürmek isteyen Firavun’un, Hz. İsa’yı çarmıha geren Roma devlet despotizminin, Hz. Muhammed’e isyan bayrağı çeken putperest Ebu Cehil ve Ebu Leheb’in birer çağdaş temsicileridirler. Bunlara karşı mücadele eden her Müslüman; put kıran bir İbrahim gibi bir ümmettir, her inanan; çağdaş sihirbazların korkulu rüyası bir Musa'dır, Allah'ın izniyle ölü ruhları dirilten bir İsa'dır. Nihayet peygamberler önderi Hz. Muhammed yolunun yolcusu ve fedaisi bir müslümandır.
Müslüman olmak, kendi iradesiyle küfrü red ve İslam'ı kabul işidir. Onun devleti tepeden inme darbe ve velayetle gelen, başımızda boz pişiren bir devlet olamaz. Zorla zorbalıkla, baskıyla zulüm ile kendi otoritelerini ayakta tutmaya çalışan Nemrutların ve Şeddatların devlet ve yönetim anlayış benim devlet anlayışımla bağdaşmaz.
Adı, ünvanı, manifestosu ne olursa olsun Allah'ı cc, onun gönderdiği peygamberleri, onların getirdiği kitapları inkar ve reddeden, onlarla savaşan, kırışan, didişen Ebu Cehil anlayışı ve mantığının üzerine kurulan bütün devlet anlayışları ve yapıları, mantık ve felsefeleri şeytanın kara bayrağını dalgalandırmak için mücadele ettiğine inanıyorum. Bugün insanlık kulağa hoş gelen birçok isimlerle süslenen demokratik bir devlet ve insan hakları sosuna batırılan içi başka dışı başka ikiyüzlü yönetim anlayışlarının ve çağdaş pagan inanışlarının kurbanıdır.
Devlet ve devleti yönetenler kuzu postuna bürünmüş bir kurt, ayı postu giydirilmiş vahşi bir hayvan, kanun ve hukuk tanımayan bir eşkiya gibi davranamaz. Devlet ve onun yöneticileri insana insanlık duygu ve düşüncelerini kazandırmak ve insanı yaşatmak için vardır. Dini, dili, rengi, sınıfı ve ırkı ne olursa olsun insanlara adaletli, şefkatli, merhametli bir baba gibi davranmak, bir anne gibi onları bağrına basmakla sorumludur devlet ve devlet görevlileri. Hakka ve hukuka dayanmayan, adalete uymayan devlet ve yönetimler insanlık tarihinin yüzkaraları, devlet geleneği ve göreneğinin geçmişteki ve şimdiki zamandaki en berbat örnekleridir.
Benim düşündüğüm ve düşlediğim devlet ve yönetim anlayışının referans kaynağı beni yaratan Allah’ın kelamı Kur’an ve O’ nun insanlığa müjdeleyici ve kurtarıcı olarak göndediği Hz. Muhammedin izlediği vahiy yoludur. Bu çizginin insanlığın biricik kurtuluş ve mutluluk kaynağı, barış, kardeşlik ve esenlik yolu olduğuna inanıyorum. Kim ve hangi toplum bu yolda yürürse; kurtuluş sahiline ulaşır. Kim ve hangi devlet bu yoldan başka bir kurtuluş yolu ararsa aydınlıktan uzaklaşır, karanlığa mecbur kalır. İman ve küfür arasında bocalayan ve yol arayanlar inkarcıların ta kendileridir.
Benim devletim; aslını inkar eden haramzadelerin, milletimi bölmek ve parçalamak isteyen bölücülerin, inkar bataklığına batmış sapkınların, kıblesini Moskova’ya, Pekin’e, Paris’e, Londra’ya ve Washington’a çevirmiş şaşkınların devleti değildir.
Benim devletim: milletimin gönlünde taht kuran bir dinin, inanışın, ahlakın, kültür ve medeniyetin ve hayat tarzının meyvesi olarak milli ve yerlidir; yabancı değil soyludur; soysuz değil… Bende olduğu gibi aynen milletimin gönlünde, kalbinde, umut ve hayallerinde de bugün ve yarınlarımızın garantisi olan yüce bir devlet anlayışı vardır. Biz ölüp toprak olsak da, o anlayış ölmez. Zamanı gelince mezarlarımızdan fışkırıp milletimizi ve insanlığı kucaklayıp kuşatır inkarın, küfrün ve emperyalizmin her türlüsüne başkaldırarak o yüce gönül devletini milletimin yüreğine sultan, başına taç eder.
İnsanların umutlarını ve hayallerini çalarak iktidara gelmek ve devleti yönetmek isteyen politikacılar organize olmuş en büyük yüzsüzler ve en alçak hırsızlar çetesi, en yalancı ve iftiracı sahtekarlar ordusudur.
Arif Altunbaş, Haber 7
Yorumlar10