Emperyalizmin İngilizcesi…
- GİRİŞ05.03.2021 13:46
- GÜNCELLEME08.03.2021 09:30
Kölecilik, sömürgecilik, emperyalizm ve dünya hakimiyeti plan, program ve çalışmaları denince akla ilk önce eski adıyla Britanya Krallığı, yeni adıyla Birleşik Krallık İngiltere gelir . Daha sonra onu Fransa, İspanya, Portekiz, Hollanda, Belçika, İtalya, Danimarka gibi batılı ülkeler izler… Bu ülkelerin çoğu krallarla yönetilen batı tipi demokrasilerdir (!) . Herkese dokunursunuz ama; asla krallara, onların ailelerine, işgal ettikleri makamlara ve çıkarlarına dokunamazsınız…Sembolik de olsalar o ülkelerin krallarıdırlar. İşte böyle kralların kral gibi yaşadıkları bir demokrasi ülkesine uzanır emperyalizmin ve sömürgeciliğin merkezi…Bundan dolayı bu krallar ve hanedanları o ülkeler için milli, yerli, özel ve el üstünde tutulan kutsal emanetlerdir.
Bizdeki bazı batı kuklası aydın taslaklarının gözünde Osmanlı sultanları vatan satan ve düşman gibi tanıtılan insanlardır. Bunların ve çocukları hakkında yurda giriş yasağı bile koydurmuş, birçoğu gurbet ellerde ölmüş vatanlarına gömülme hakkına bile sahip olamamışlardır. O ülke insanlarının gözünde batının kralları ülkenin kurucu babaları, milletin köklerinin uzandığı kadim şahsiyetlerdir. Hayat tarzı, devlet anlayışı gibi her şeyi ile batıyı kıblesi olarak gören bizim müsvette aydınlarımız milletimizin tarihi gerçeklerini görmemekte olağanüstü hassastırlar. Tarih ve Osmanlı ve hanedanlığı düşmanlığı yapmak Türkiye tipi uzaktan kumandalı demokratik(!) yönetimlerin karekteri haline gelmiştir. Onları batının kralları ve krallıkları hiç rahatsız etmez. Ama; Osmanlı padişahları (Halifeleri) ve Osmanlı devletinin adını duyunca hemen tepeleri atar, cinnet geçirmeye başlar, tarih ve hakikat düşmanlıkları nükseder. Türkiye hariç böyle bir tarih düşmanlığı ve mankurtluk örneği vefasızlık ve saygısızlık dünyanın sömürge altındaki ülkelerde ve eğitim sistemlerinde görülür.
Örnek aldıkları batı dünyası kendi tarihlerini çadır ve aşiret devletleri gibi 19. Asrın başlarında başlatmaz. Taklit ettiklerinin tarihleri binlerce yıllık köklerine ve atalarına dayanır. Bizde ise; tarihimize ve atalarımıza hakaret, küfür, ihanet, geçmişimizi inkar modernliğin, çağdaşlığın, ilericiliğin vazgeçilmez refleksleri olarak ortaya çıkar, sırıtır. Hala Türkiye'de, eğitim kurumlarımızda üniversitelerimizde tarih ve geçmişimize küfredilir, kültür ve tarih düşmanlığı yapmak gelenek haline gelmiştir. Orta öğretim ve Liselerde çocuklarımıza okutulan tarih kitaplarına bakın… Her yerde sömürge tipi bir eğitim anlayışı, utangaç bir tarih bakışı, tek adam mantığı üzerine kurulan ve kurgulanan eğitim ve devlet anlayışı perspektifi tertemiz beyinlere pompalanmaya çalışılıyor. Tarih olarak okullarımızda okutulan, gençliğimize anlatılanların çoğu tarihçilere sipariş verilerek yazdırılan güdük ve yalan söyleyen bir tarihtir. Kadim tarihimizden Selçukludan, Osmanlıdan ve onların kahraman Sultanlarından bahsetmek, gelecek nesillere geçmişimizin ve köklerimizin tarih bilincini öğretmek adeta suç işlemek gibidir.
Tarih kitaplarımızın ve tarihçilerimizin birçoğunun bakışı açısı çok yüzeysel, üstün körü, geçmişten habersiz gelecek ufku olmayan yavan anlayışlardan ibarettir. Kör bir tarih anlayışının elbette ki şaşı bir gelecek ufku olur. Bir asırdır inat ve ısrarla okutulan, aşılanmaya çalışılan kısır bir tarih bilinci işte böyle fikirsiz; X kuşağını, amaçsız ve dijital dünya bağımlı Y kuşağını, dağlara çıkarak askeri ve polisiyle savaşmayı kahramanlık bilen marksist, leninist, ateist terörist kuşakları doğurmuştur.
Emperyalizmin kanımıza canımıza işlediğini malımıza, din, vatan ve milletimize kast ettiğini tam olarak anladığımız ve kavradığımız gün geçmişimiz bugünümüz ve geleceğimizle ilgili sağlıklı köprüler kuracağımız gündür. Evimize, okulumuza, hayat tarzımıza, zihnimize, düş ve düşüncelerimize müdahale eden gelecek tasavvurumuzu, hayat ve hayal dünyamızı işgal ve istila eden emperyalist bir eğitim tarzının genç kuşaklara dayatıldığı başka bir ülke var mıdır acaba dünyada? Bu açıdan Afrika'nın sömürge ülkelerinden hemen hemen bir farkımız yok. Bu durum sadece Türkiye'nin içine düştüğü/düşürüldüğü bir oyun değil, tüm İslam aleminin yaşadığı traji komik bir gerçektir.
Emperyalizmin boyunduruğundan çıkmak, kendi özgürlük ve bağımsızlığımıza, barış ve huzurumuza kavuşmak için tüm mazlumlar ve İslam ülkeleri önce kurtuluş savaşlarını kendi yüreklerinde, ailelerinde, bölgelerinde, ülkelerinde emperyalizmin ağababaları batılı ve doğulu krallara krallıklara karşı vermek zorundadırlar. Yoksa; bu küresel sömürü ve işgaller üzerine bina edilen Firavun düzenlerinin hakimiyeti torunlarımızın torunlarına kadar uzayıp gidecek bir dilamma olarak sürüp gideceği kesin.
Zulmün, sömürünün, işgalin, istilanın İngilizcesi, Fransızcası, Hollandacası… olmaz. Neden, kimden, nasıl ve ne şekilde gelirse gelsin bunlar Kabil soyluların ve milletlerin özellikleridir. Habil soylular kendi hak ve hukuklarını savunmadıkları ve bunlara karşı mücadele etmedikleri sürece zulüm nice binyıllar daha sürüp gidecek…
Köleler; kafaları çalışmayan zayıf, beceriksiz ve aptal insanlar değillerdir. Fakat; efendilerine karşı başkaldırma cesaretini kendilerinde bulamayan zavallı korkaklardır.
Arif Altunbaş, Haber 7
Yorumlar5