Bir asker için barışta ve savaşta, emeklilikte ve görev başında her ne sebeple olursa olsun vatan ve milletinin  tarafında olmamak, düşmanının yanında görünmek veya yürümek onursuzluğun ve karektersizliğin en dibe vurmuş halidir. Bir ailenin, derneğin, hareketin, cemaatin, partinin ve ülkenin başındaki şahsın duruşu onun arkasından gelen birçok insanı olumlu veya olumsuz olarak etkiler.  Yani; lokomatif nereye, hangi yöne giderse; arkasındaki vagonlar da onun onun izini izler.

Türkiye gibi bir asırdır batı emperyalizminin çizdiği yolda  onu taklit etmeyi ilericilik, çağdaşlık, modernlik sanarak sürünen tüm siyasetçi ve devlet adamlarının içine düştükleri en büyük çıkmaz budur.

Devlet adamından siyasetçisine, akademisyeninden bilim adamına, eğitimcisinden gazatecisine, askerinden bürokratına, emeklisinden memuruna kadar yerli ve milli değerler ve çıkarlarına göre milletinin yanında değil de yabancı güçlerin parmak işaretiyle hareket eden liderler ve devletlerin, ‘’Klavuzu Karga olanın burnu pislikten kurtulmaz’’ misali onların da başları bela ve musibetlerden kurtulmaz..

Osmanlıdaki Jön Türklerden Tanzimatcılara, Meşrutiyetçilerden İttihatçılara, oradan Cumhuriyet döneminde sırtını milletine ve öz değerlerine dönen, kıblesini batıya döndüren yöneticiler ve iktidarlar tarafından vatana ve millete ihanet olan darbecilik devletin resmi ideolojisi ve politikası haline getirilmiştir.

Yurt içinde ve dışındaki politikalarda sergilenen bu omurgasızlık milletimize, devletimize, tarih ve kültürümüze, geçmişimize ve geleceğimize karşı yapılan en büyük hakaret ve en büyük ihanet olmuştur. Kim, bu ihanetin neresinde ise; orasındadır.

CHP tek Parti iktidarları zulmü, 1960 darbesi, 12 Mart muhtırası, 12 Eylül, 28 Şubat, ve 15 Temmuz darbeleri, devlet içinde devlet haline gelen batı çalışma gurubu ve Ergenekoncular ve  ve nihayet 4 Nisanda su koyveren amiral bozuntularının darbe çığırtkanlığı  batı emperyalizminin ordumuz, bürokrasimiz, basın ve yayınımız, akademisyenlerimiz, emekliye muvazafları bilim adamlarımız içinde hala mankurtların yaşadığının ıspatıdır.  Batıda yetiştirilip içimize habis bir ur ve virüs gibi sokulan, kabesini Londra'ya, Paris'e, Berlin'e, Washington'a , Moskova'ya  döndüren bu omurgasızlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin bağımsızlığı, özgürlüğünün, milli ve yerli olmasının önünde en büyük engel teşkil etmiş ve hala etmeye de çalışmaktadırlar.

Batı uşağı okumuş cahillerin vatan ve milletin iradesine karşı yaptıkları gece baskınlarının, her ihanetin altından çıkan zehirli yılanların yanında ve merkezinde CHP zihniyeti ve ideolojisinin olması hiçte şaşırtıcı bir durum değildir. Şimdiye kadar Türkiye!de yapılan bütün darbelerin istisnasız bahanesi, ‘’Atatürk ilkeleri ve laikliğin tehlikeye düşmesi’’ iddiasıdır. Ve CHP’ de bu ikiyüzlülerin yanında ve arkasındadır. Milletimizin özünü ve duruşunu, kimliğini ve benliğini, ruhunu ve bedenini teşkil ve temsil eden her türlü milli ve yerli duruşa karşı çıkan İslam düşmanlarının, Amerikan uşağı  NATO’cuların, Moskovacı solcuların, Maocu ataistlerin, Masonların, Sabataistlerin… tüm yabancı şer güçlerin arkasına sığındıkları zırh 1960-82 darbecilerinin anayasası ile dokunulmaz hale getirdikleri, ‘’Atatürk ilkeleri, devrimleri ve laiklik’’ tabusudur. Darbeciler tarafından anayasaya dokunulmaz maddeler olarak konulan ve tabulaştırılan bu kanunların arkasına sığınarak darbe teşebbüsünde bulunanlar, tüm darbe girişimlerine bu anayasa maddelerini dokunulmaz zırhına bürünerek yaptıkları haydutluklara, korsanlıklara ve zorbalıklara meşruiyet kazandırmaya çalışıyorlar.

Darbecilerin arkasına gizlendikleri bu ve buna benzer tabular anayasamızdan derhal kaldırılmadıktan sonra, bu millet ve devlet gelecekte de birçok sünepe, karanlık, ajan-provakatör darbeciler tarafından darbelere ve muhtıralara maruz kalacaktır. Darbecilerin millete, devlete ve anayasal iktidara kafa tuttukları tüm bahaneler anayasadan kaldırılmalı, darbeye katılan ve darbe yapanların son durağının idam sehpası olduğu -tevil ve tefsire ihtiyaç duyulmayacak bir şekilde- yeni anayasada yer almalıdır.

Darbeci mikropların ürediği ve türediği tüm balçıklar kurutulmalı, sığınakları yok  edilmeli, mutosyona uğradığı ortamlar ortadan kaldırılmalı, devletin bunların hizmetine sunduğu tüm imkanlar derhal alınmalı ki, paşa gönülleri istedikleri zaman bu imkan ve silahlarla, devlete ve milletin iradesine kafa tutmasınlar.

Bu ülkede darbeleri yapanlar kendilerini, ‘’Kemalist, Atatürkçü, Laikler, Devrimci ve Solcular… gibi’’  vasıflarla adlandırarak tabuların arkasına saklanarak gerçek yüzlerini saklamaktadırlar. Aslında bunlar; Türk-İslam Medeniyet ve Kültürünün, tarih ve coğrafyasının karşıtı ve düşmanı, yabancı güçlerin piyonları ve kuklaları olan mankurtlardır. Bu bağlamda; CHP zihniyeti ve  politikaları darbecilerin üretildiği bir fitne labaratuarının merkezi konumunda olmuştur hep.

NATO’nun kuruluş günü olan 4 Nisanda, CHP üyesi ve yandaşı emekli amirallerin önderliğinde muhtıracılar listesinde yer alan 104 emekli nankörün,15 Temmuz darbesine 103 gün kala burunlarından soluyarak, gece yarısı darbe çığırtkanlığı yapması, sözde; Amerikan karşıtı görünen, gerçekte; Amerikan kuklası ve uşağı olan basın yayın ve gazetecilerin de bu ihanet çağrısına şakşak tutması, bu işin en arkasında Amerikan kontrollü  bir NATO parmağının olduğunu gösteriyor.

Derin Amerika bir dizine;  FETÖ ve PKK’yı, öteki dizine; CHP ve türevlerini oturtmuş onları besleyip destekleyerek Cumhur İttifakını yıkıp Türkiye'yi teslim almak istediğini en yetkili ağızdan ifade ettiklerini biliyoruz. Biden’in uçak merdiveninde burnu üstü tökezlediği gibi, Türkiye'deki muhtıracı emekli arkadaşlarının da elleri ve ayaklarının birbirine  dolaştığı görüyor, adi bir Amerikan senaryasının bir gece baskınıyla darbeci baykuşlar tarafından oynanmak istediğinin ayak seslerini de duruyoruz.

Bu millet ile oyun oynamanın kuklalara ve kuklacılara çok pahalıya mal olacağını, hafızalarını yitirmiş bunaklara hatırlatmak isteriz. Mazlumun ahı, devirir şahı…

Arif Altunbaş, Haber 7