Kim bu diktatörler?

  • GİRİŞ16.04.2021 09:47
  • GÜNCELLEME17.04.2021 09:28

Diktatör  tanımı (Latince: dictator; emir veren, dikte ettiren), tek başına sınırsız bir otoriteye sahip olan yöneticilere verilen sıfattır. Türkçeye Fransızcadan geçmiştir. Bir ülkede tüm siyasi gücün bir liderin iki dudağı arasında olduğu; yargı, yürütme ve kanun yapma yetkisinin bir kişinin elinde toplandığı tek adam yönetim tarzına diktatörlük denir. Bu rejimin başında olan kişiye de diktatör denilir.

Diktatörlük ilk defa, MÖ 210-259 yılları arasında hüküm sürmüş ilk Çin imparatoru olan Qin Shi Huang döneminde görülür. Türk akınlarına karşı sınır boylarındaki kaleleri birleştiren Qin Shi Huang kendisini imparator ilan  ederek 1 milyon kişinin ölümüne mal olan  Çin Seddini yaptıran adamdır. Çin'de Konfüçyus öğretisi gibi 100 kadar felsefe ve ahlak okulunu kapattırıp kitapları yaktırır, sözünün üstüne söz söylenemeyen bir diktatör olarak tarihe geçer.

Roma'daki şekliyle diktatör; devletin başı olan imparatordur. Bu kişi en varlıklı zenginlerden ve askerlerinden oluşan Roma Senatosu tarafından seçilir. Antik Roma döneminde görülen bu yönetim tarzı batı kültür ve medeniyetinin temellerini oluşturur. Roma imparatorluğu gelenek, kültür, yönetim ve siyasi anlayışı taklit edilerek zamanımıza uyarlanan bu ikiyüzlü kaypak anlayış çağdaş (!) ve modern (!) batı medeniyetinin anası, ateist soytarı antik yunan medeniyeti de bu medeniyetin babasıdır.

Diktatörler; daha çok Avrupa’da, onların sömürü ve kolonileri olan Ortadoğu, Asya, Afrika ve Güney Amerika ülkelerinde görülen, batının el üstünde tuttuğu ve yücelttiği, en çok değer verdiği sömürge bölgelerindeki modern kolonyal valileridirler.

Bu anlayışın çağdaş yansımaları; Almanya’da Adolf Hitler faşizmiyle tek parti diktatörlüğünde, İtalya’da Benito Mussolini iktidarlarında görülmüştür. Bu iki diktatör 1. ve 2. Dünya savaşlarında Avrupa'da 50 milyon insanın ölmesine ve Avrupa'nın yerle bir edilip harap olmasına sebep olmuştur.  Bu iki kafası kırık deli gibi; İspanya’da; (1936-1939) Francisco Franco, Portekiz'de; 1933-1974  António de Oliveira Salazar, Rusya’da (Sovyetlerde) ;Joseph Stalin, (1924’ten 1953), Yugoslavya’da; Josip Broz Tito (1892 - 1980), Fransa’da; Mareşal Philippe Petain (1940’tan 1944), Romanya’da; Nikolay Çavuşesku (1969 - 1989), Polonya’da; Wojciech Jaruzelski (2014) , Bulgaristan’da; Todor Jivkov (1998),Yunanistan’da; Georgios Papadopoulos (1999) Avrupalı diktatörlerden sadece birkaçıdır.

Batı medeniyeti; Romalı fıtratı gereği diktatör üreten bir medeniyettir. Diktatörlerin yönettiği rejimlerin ‘’Cumhuriyet’’, ‘’Demokrasi’’ veya ‘’Demokratik’’ olarak  adlandırılması onu insani bir rejim yapmaz. Batı medeniyetini gözünde, ‘’Bir kişinin ölmesi trajedidir; fakat, bir milyon kişinin ölmesi sadece bir istatistiktir’’ (Josef Stalin)

İslam ülkelerinde diktatörler daha çok siyasi, askeri ve sivil darbelerle veya babadan oğula geçen iktidarlarla yönetimin; 'tek adam’ı, 'milli şef’i, 'tek önder’i, en büyük lideri, milletin atası… olurlar.  Bizim tarihimizde; İsmet İnönü tek parti diktatörlüğü, 27 Mayıs 1960, 12 Mart,12 Eylül, 1980, 28 Şubat NATO destekli askeri darbeleri döneminde yaşadığımız gibi… Araplarda ise, Mısır’da; Cemal Abdunnasır, Enver Sedat, Mübarek, Sisi, Irak’ta; Saddam Hüseyin, Suriye’de, Baba ve oğul Esad, Libya’da; Kaddafi, Tunus’ta; Burgiba, Cezayir’de; Buteflika, aşiret yönetimleri olan çadır devletlerinde; krallar, emirler, sultanlar, prensler…adıyla batı emperyalizminin kuklaları olarak Amerika ve batının, zaman zaman Rusya'nın yazdığı senaryoları oynadıkları gibi...

Batı emperyalizmi modern kolonyalizm ve sömürü sistemlerini, işgal ve istila girişimlerini ‘’cumhuriyet, demokrasi ve demokratik rejimler (!) ’’ adı altında  kurdurduğu, oralarda iktidara getirip kontrol ettiği ve yönettiği diktatörlerle sürdürüyor. Kim, bu sömürü çarklarına ve sistemine karşı çıkarsa; (sağcı solcu, Hıristiyan, Müslüman, ateist fark etmez) herkes, diktatörlükle suçlanıyor, global diktatörlüklere başkaldıranlar algı operasyonlarıyla iktidardan indirilmek için ekonomik, siyasi ve askeri darbelerin bombardımanına tutuluyor.

Bu bağlamdan, Güney Kore Lideri Kim Jong-Un, Rusya Lideri; Vilademir Putin, Venezüella Lideri; Nicolás Maduro, İran Cumhurbaşkanları  ile milletin oyu ile seçilen ilk Türkiye Cumhurbaşkanı, Başkan Recep Tayyip Erdoğan, başta ABD ve Fransa, İtalya, Hollanda, Danimarka… gibi eski kolonyalist, yeni sömürgeci batılı ülkeler tarafından  diktatörlükle suçlanıyor. Faşist yuvası, doğduğu ve büyüdüğü bu ülkelerin Türkiye temsilcilikleri olan diktatörlerin partisi CHP ve HDP’nin aynı  papağan gibi suçlamaları tekrar etmesi düşmanlarımızın cephesine gönüllü silah taşımak, düşmana ahmakça askerlik yapmaktan başka hiçbir işe yaramıyor.

Herkes şunu iyi bilmeli ki; Türk- İslam Medeniyet ve kültürünün DNA’sı diktatörlüğe, diktatörlere  ve diktatör sevicilere geçit vermez. Diktatörler ve diktatörlük batı medeniyet ve kültürünün umumhanede doğurduğu nesebi belli olmayan gayri meşru bir çocuktur. Bizim; aile, mahalle, millet, devlet, ümmet kültürümüzde ve geleneğimizde gayri islamiliklere asla yer yoktur. İslam; diktatörlerle ve diktatörlükle bağdaşmaz.

Arif Altunbaş, Haber 7

Yorumlar1

  • Melek A. 4 yıl önce Şikayet Et
    Emeğinize sağlık hocam saygılarımla hayırlı cumalar
    Cevapla Toplam 8 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat