Etrafımızdaki gerilim stratejileri

  • GİRİŞ15.10.2021 09:43
  • GÜNCELLEME16.10.2021 10:48

Doğumuzda; İran ve Ermenistan’ın, batımızda; Fransa ve Yunanistan’ın gerilim üreten stratejileri üzerine inşa ettikleri politikaların arkasında Fransa’nın emperyalist parmağı vardır. ‘’Osmanlı Fransız ilişkiler’’ tarihini doğru okuyanlar konumuzu daha iyi anlayabilir. Osmanlının Akdeniz’e hakim olduğu zamanlarda bir Akdeniz ülkesi olan Fransa kendisine Kanuni zamanında tanınan imtiyazlarla Osmanlı topraklarında ticaret yapabiliyor,  Akdeniz'de serbestçe dolaşabiliyordu.

İngiltere, İspanya, Portekiz, Danimarka, Belçika, Hollanda gibi Okyanusa kapıları açılan ülkeler ise köle ticareti ve kolonyaliz’me yönelerek tüm dünyayı aralarında yağmaladılar. Osmanlının Karadeniz, Akdeniz, Kızıldeniz, Umman Denizi, Basra Körfezi ve Hint Okyanusunda gemileri Hakim ve belirleyici bir güçtü. İngiltere ve Fransa dünyanın iki süper gücü olarak Osmanlı ile savaşacak bir güce sahip değillerdi. Onlar da çıkarlarını Okyanus aşırı coğrafyalarda aradılar.

Haçlılardan bu yana Selçuklular, Osmanlı ve Cumhuriyet tarihinde batılılarla yaptığımız tüm anlaşmalarda ilk önce bu anlaşmaları bozan ve verdikleri sözlerde durmayıp cayanlar batılılar olmuştur. Çünkü İslam medeniyet ve kültürünün doğasında sözünde durmak gibi bir erdemliliğin ve faziletin bir hayat vardı. ‘’ Sözünde durmak kanundu’’, söz verilince tutulurdu. ‘’Sözünde durmamak münafıklığın alameti’’ idi. ‘’Söz ağızdan çıkınca namustu’’. Sözünde durmayanlar toplum içinde pek itibar görmez soyutlanırdı. Ama batı medeniyetinin ruh yapısında bu durum farklı. Asıl olan söz değil, o günkü çıkar ve menfaatleri neyi gerektiriyor ise onu yapmaktı. Bu yolda, bu mantıkla onların yapamayacağı hiçbir alçaklık, kalleşlik, manevra ve numara yoktu. İslam ümmeti bunları kendi içlerinde İslam coğrafyalarında yaşayan gayri Müslümlerle eş tutarak onlara güvendi ve yanıldı. Netice; İşgal, istila, yağma, talan ve zulümdü.

Osmanlının zayıf düşmesi, Müslümanların kendi içindeki kargaşalıklar, kardeş kavgaları, küçük küçük devletçikler olma ve kurma sevdası İngiltere ve Fransa gibi zamanın süper gücü devletlerin işine yaradı. İslam topraklarını doğudan batıya batılılarca işgal edildi.

Osmanlıyla olan iyi münasebetleri sırasında Fransa’nın Ermenistan, Suriye ve Lübnan Coğrafyasındaki azınlıklar merkezli tarihi ilişkileri Haçlı seferlerine kadar uzanır. Bugünkü; Adana, Mersin, Tarsus ve Toroslarla Akdeniz şeridi arasında hüküm süren Ermeni Kilikya Krallığı Haçlı seferleri sırasında Fransızlara yardım ve yataklık etmiş hatta bazı kalelerini Fransa Kralının emrine bile vermişlerdi. Karşılığında Fransa’nın dostluk ve himayesini kazandılar. Onun için Ermeni Fransız aşkı Haçlı seferlerine kadar uzanır. Milletler kendi tarih, kültür, coğrafya ve anılarındaki neşe ve acılarla birlikte yaşan toplumlardır. Eğer; bir yerde bir yakınlık ve sevgi dumanı tütüyorsa, orada önceden yanmış bir ocağın küllerinden tutuşan kıvılcımlar ve harlamaya hazır kavlar vardır.

Tarih değirmeni nice millet ve devletlerin yürek ve kuyruk acılarını saklayan dipsiz bir ambardır. Asırlık kin ve öfke ile diş gıcırdatıp silah kuşanmaz milletler boş yere. Hiçbir millet diğerine düşman olmaz, düşmanlık yapamaz durduk yere. Ermeni Osmanlı çatışmalarının merkezinde Fransa’nın Kafkaslar, Ortadoğu ve Akdeniz politikalarının rolü küçümsenemeyecek kadar büyüktür. 1.Dünya savaşı öncesi ve sonrası İslam Coğrafyasında İngiltere’nin işgal ettiği bölgelerin dışında kalan bölgeleri Fransızların işgal etmesi tesadüfi değildir. Karabağ işgali sonrası kurulan AGİK’ te sözde arabulucu rol oynayan Rusya’nın ve Fransa’nın sorunun çıkaran ve çözümün üretmeyen 30 yıllık ikiyüzlü tavırlarını düşünün.

Son 20 yılda Türkiye’nin batıya olan bağımlılığının azalması, kendisine yeter duruma gelmesi, bölgesinde ve coğrafyasında belirleyici bir rol oynaması onu bölgemiz ve coğrafyamızda popüler ve söz sahibi yaptı. Kendilerini dev aynasında gören cücelerin bu yüzden Türkiye’den derin rahatsızlık duymaları bölgemizde oluşturulan gerginliği daha da kışkırtıyor. Kafkaslar’ da, Ortaasya’ da, Ortadoğu’ da, Afrika ve Balkanlarda Türkiye’nin varlığı komşu, kardeş ve müttefik diye tanımlayıp bağrımıza bastığımız devletler tarafından tehdit ve kuşatma olarak algılanması da bu gerilimlerin başka bir sebebini oluşturdu.

Aslında yıllarca dört bir yanımızdan sistematik olarak tehdit edilen ve kuşatılan Türkiye olmasına rağmen, ‘’Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış’’ misali bazı sözümona komşu ve müttefik ülkelerin sürekli gerilim ve düşmanlık üretme politikaları Türkiye’nin önünü kesme, onu kuşatma ve gücünü zayıflatma operasyonundan başka bir amaca hizmet etmiyor. Etrafımızda müttefik (!) ve komşu (!) düşman- dostlarımızla (!) kuşatılmış durumdayız.  Hepsi de aç kurtlar gibi etrafımızda dolaşıp durduklarının farkındayız. Bu durumda bu devletler kendi çıkarlarından önce İsrail ve ABD emperyalizmine hizmet ettiklerinin ya farkında değiller veya Fransa’nın burnu büyük kibir rüzgarına kapılıp başlarına bela arıyorlar.

Güçlü bir ABD güçlü bir İsrail demektir. Güçlü bir İsrail ne Yunanistan’ı adam yerine koyar, ne de devlet olarak Fransa’yı kale alır.  İran ve İsrail ise matruşkalar gibi birbirinin içine geçmiş birbirlerinin kan ve can düşmanı iki zıt kutuptur. Türkiye’nin önünü kesmeye çalışanlar ile onların peşine takılan bazı batı kuklası İslam ülkelerinin yöneticileri Türkiye’ye karşı besledikleri kin, öfke ve düşmanlığın ürettiği kronikleşen gerilim politikaları bizi daha uyanık ve zinde tutmaya, her an her duruma hazır olmaya mecbur ettiği için aslında onlara minnettar olmalıyız.

Güçlü bir Türkiye etrafımızdaki bütün parazitleri, içimizdeki ve dışımızdaki Türkiye ve İslam düşmanlarını da her gün biraz daha su yüzüne çıkarıyor. Kara ile ak, batıl ile Hak, düşman ile dost, kurt ile kuzu netleşip belirginleşiyor.

Düşmanlarımızın Türkiye şubesi gibi çalışan, onların nefret politikalarına zağarlık yapan yerli münafıklarla ittifak şemsiyesi altında bir araya gelen bazı partilerin Türkiye ve milletimizin çıkar ve geleceğinin önünde ihanetin Truva atı rolü oynadıklarını görüyor ve biliyoruz. Yenilen ve güreşe doymayan bazı yalancı pehlivanların bugünlerde seçimle yatıp seçimle kalkması, gündem oluşturma çabası üzerimizde tur atan leş kargaları ve akbabaların, etrafımızda fır dönüp gerilim üreten çakalların stratejilerinin bir ürünü olduğuna inanıyorum.

Dışımızda ve içimizde gerginlik politikalarıyla bizi kuşatmaya çalışan tüm ülkelerin hedefi Başkan Erdoğan liderliğinde emin adımlarla parlak geleceğimize yürüyen Müslüman Türkiye’dir. Çok şükür millet olarak bunu biliyor, izliyor ve sakata gelmemek için de her türlü hazırlığımız yapıyoruz. Yarınlar; fitne ve fesat ocağı olan gerilim bezirganları soyguncu ve çapulcuların değil özgürlük, barış, adalet ve insanlığı kucaklayan milletlerin olacaktır. Buna bütün kalbimle inanıyorum.

Arif Altunbaş, Haber 7

Yorumlar1

  • tuğlu... 2 yıl önce Şikayet Et
    eyvallah hocam, çok doğru tesbitler, ancak şu ara fiyatlar milletin çok dilinde, bunu da muhalefet iyi kullanıyor , insanlar dış politika ve savunma gelişmelerinden çok ekonomiye bakıyor...
    Cevapla Toplam 8 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat