Ayrıştırma, kamplaşma ve düşmanlık üzerine kurulan batı güdümlü düzen ve sistem, Türkiye’de milletimizi ilkesiz ve ülküsüz bir toplum haline getirmeye çalışıyor.

Siyasi liderler başta olmak üzere meydandaki tüm aktörler bu ithal çarpık sistem ve düzenin kotlarını belirleyen batı emperyalizmine öykünen, onu referans olarak alan, onlara hizmette kusur etmeyen, en azından onların baskı ve zulümlerine karşı dilsiz şeytan rolü oynamalarını istiyor.

Batılı dost ve müttefikler dediğimiz blok ikiyüzlü, sömürgeci ve işgalcilerden oluşuyor. Bunların Türkiye ve İslam ülkelerinde çıkarları adına devirmedikleri çamlar, kırmadıkları bardaklar, yıkıp yakmadıkları ülkeler kalmadı.

Emperyalizmin işgal, istila ve sömürü politikaları insanımızın ekmeği, aşı, işi ve kaderiyle oynadı ve hale oynamaktadır. Tarih ve coğrafyamıza, geçmiş ve geleceğimize zincirler vurarak hala bizi kendilerine mahkum ve mecbur etmeye çalışıyorlar.

Siyaset millete hizmet etme aracı ve alanı olarak değil, milletten ve milletin maddi ve manevi değerlerinden öç ve intikam alma vasıtası olarak kullanıldı ve yine  kullanılmak isteniyor.

Bunun için nice darbeler yapıldı/yaptırıldı, nice hükümetler yıkıldı/yıktırıldı, milletimizin özgürlük ve bağımsızlığının önüne sözde demokrasi ve cumhuriyeti koruma ve kollama adına nice yalanlar, yanlışlar, yasalar ve yasaklar konuldu.

Milletimizin evlatları kendi din, ahlak, kültür, tarih ve medeniyet değerlerinden koparılarak emperyalist batılıların gönüllü askerleri haline getirildi, alçak ve inkarcı bir ideolojinin kurbanı oldular. Bunlardan bir kısmı kendini, milletini ve ülkesini inkar eden soysuzlar haline geldi/getirildi. Küresel dış güçler bu konuda kısmen de olsa başarılı oldular. Milli ve yerli olmayan İslam ve Türkiye düşmanı azgın, şirret bir azınlık meydana geldi/getirildi.

Batılılaşma, yabancılaşma ve soysuzlaşmanın baş aktörü Cumhuriyet Halk Partisi ve onun İslam düşmanı ideolojisi ülkemizin işgal ve istilasında bir Truva atı gibi kullanıldı. Bu ithal, yabancı ideolojinin devlet içinde devlet olma çabaları, Avrupa ve Amerikan güdümlü derin devlet karargahları Türkiye’ yi yarı bağımlı bir Amerikan kolonisi haline getirdi.

Emperyalist batı politikaları ve çıkarları doğrultusunda ülkemizin yönetilmesi ve yönlendirmesi için batıda ve batı mantığı ile yetiştirilen ve daha sonra da devlet kadrolarının yetkili ve etkili makamlara yerleştirilen bürokratlar emperyalizmin ileri karakolları, uzantıları ve figüranları olarak kullanıldılar.  Türkiye politikası, ekonomisi, ticareti, yargısı, eğitimi, öğretimi, askeri, polisi ve istihbaratının başına çöreklenmiş zehirli köryılanlar milletimize yıllarca biricik kahramanlar ve kurtarıcılar olarak takdim edilip tanıtıldı.

Hainleri görüp teşhis eden, ülkenin gidişatından memnun olmayan Anadolunun saf ve temiz evlatları yerli münafıkların saltanatını siyaset meydanında devirdiler. Yerli ve milli kadrolar iktidara gelinceye batı taşeronu CHP zihniyeti ve onun Amerikan patentli darbeleri, darbecileri kabadayılık ve zorbalıklara teşebbüs ettiler. Meşru iktidarlar yıkıldı. Batı uşağı darbecilerin her dedikleri kanun, hukuk, sistem ve anayasa oldu. Devletin tepesine tayin ettikleri leş kargaları ve kuzgunlar vasıtasıyla ülkemiz kısa zamanda soyup soğana çevrildi.

AK Parti iktidara gelince emperyalizmin mankurtları yerine bu ülkenin yerli ve milli değer ve kutsallarına bağlı milli kadrolar göreve geldi. Devlet aparatı el değiştirmeye başladı. Teker teker engeller aşıldı Zulüm ve sömürü düzeni yavaş yavaş tarihin çöplüğüne atılmaya başlandı. İşgal, sömürü ve ihanetler önlendi. Devletin kıblesi batıya doğru değil, milletin özüne doğru yönlendi. Emperyalistleri ve yerli münafıkları en çok rahatsız ve huzursuz eden, yerli münafıkları Erdoğan’a karşı can ve kan düşmanı haline getiren esas ve temel sebep budur.

Emperyalizm durmadı. Ülkemizdeki dinsizi imansızı, iti çakalı, alçağı seviyesizi, ajanı provakatörü, uşağı ahmağı, eşkıyayı lejyoneri, solcuyu sağcıyı, nerede ne kadar ahmak ve hain buldu ise hepsini bir zillet masası etrafında bir araya getirmeye çalıştı.

ABD ve Avrupa ülkelerinin koordine ettiği bu ihanet ittifakı, emperyalizm yılanının zehrini ‘’Yine baharlar gelecek’’ sloganıyla bal kaymak diye tescilli bir yalancının eli ve diliyle milletimize yutturmaya çalışıyorlar.

Başkan Erdoğan’a karşı başlatılan yalan, iftira ve linç kampanyasının ihalesini CHP aldı. Türkiye’de yandaş medyası ve trolleriyle birlikte CHP ve ortakları bir ihanet tiyatrosu oynuyor. Ebu Cehil’ in çocukları bilmiyorlar ki; ’’yalan ve imanın bir arada bulunmaz.’’  Müslüman bir ülkenin başına hain, münafık, yalancı ve sahtekar fırıldaklardan oluşan bir iktidar ve cumhurbaşkanı olmaz.

Batılı patronlar ve taşeronlar 14 Mayısta bu gerçeği son kez bir daha görecekler ve öğrenecekler. Bu seçim; özgürlük ve bağımsızlık aşığı Müslüman Türkiye ile emperyalizmin uşakları yerli münafıklar arasında geçecek, tarihin dönüm noktası bir mücadele olacaktır. NOKTA.

Arif Altunbaş, Haber 7

Not: Tüm okuyucu dost ve kardeşlerimin Mübarek Ramazan Bayramlarını kutlar , milletimiz ve insanlık için hayırlara vesile olmasını dilerim.