Türkiye için en büyük tehlike bizden görünen, ama batılı şer güçler tarafında yer alan, onların propagandalarını yapan politikacı, iş adamı, yazar, çizer, medya ve haber organları, akademisyen ve aydın bozuntusu aramızdaki İsraillilerdir.

Haksızlık ve zulümlerine rağmen çıkardıkları gürültü ve patırtılar haklılardan ve mazlumun ah ve vah’ından daha fazla çıkıyor.  Zehirli kör yılanlar gibi, renkten renge girerek rahatça aramızda dolaşıyorlar. Tarih boyu gafil avlanıp sırtımızdan yediğimiz hançerlerin acı ve yarasından, bizden görünüp bize karşı savaşan münafık ve hainlerin verdiği zarar ve ziyanlardan hiç mi hiç ders almamış gibi davranıyoruz. Bu vurdumduymazlık ve aymazlıklar bizleri tekrar tarihi yanılgı, kayıp ve hezimetlerimize götürebileceğini ne zaman fark edip gerekli önlemleri alacağız?

Şefkatli ve merhametli olunması gereken yerde sert ve acımasız, tedbirli ve tavizsiz olunacak yerde gevşek ve tutarsız davranıyoruz. İnsanlara hak ettiği gibi davranmazsanız ortalığı zulüm, işkence ve kan götürür. Kendinizin ve mazlumun hakkının savunamaz, koruyamaz hale gelirsiniz. Ülkenizde güven, dayanışma ve huzur kalmaz.

Zalim işgalci, emperyalist Roma’nın hukukuna, kahpe Yunan’ın ahlakına göre; hırsızı, namussuzu, şerefsizi, vatan hainini, katili… bir müddet hapishanede misafir edip, besleyip daha sonra da aynı suçu işleyebileceği toplumun içine salıverirseniz, o toplumda Hak ve hukuktan, adalet ve emniyetten, güven ve huzurdan eser kalmaz.

Hayatın her kesiminde Haktan hukuktan sapmış, kıblesini batıya çevirmiş, yabancılaşıp yozlaşmış insanların yalan ve iftira ile millete ve devlete zarar verdiğini görüyor -maalesef- onları ( Batıya şirin görünmek için) aramızda barındırıyoruz.

Dini, kültürü, tarihi, kimliği ve ahlaki değerleri milletimizden farklı olan bir hukuk sistemi ve yasaları tercüme edip bünyemize alarak…‘’ yok batı demokrasisi ve özgürlük anlayışı, yok batının insan hakları ve hukuku, Avrupa müktesebatı ve Kopenhag kriterleri… vs. gibi ’’ batılıların bile kendilerinin uymadıkları kendi ölçü ve kriterleri milletimize dayatırsanız ortalık zulüm, pislik ve kokudan geçilmez. Gücün güçlüyü ve zalimi savunduğu, güçsüzü ve mazlumu ezdiği bir dünya düzeni haksızlık hukuksuzluk ve zulüm düzenidir. Bunu kabullenmek insanlık değil barbarlıktır. Medeniyet değil vahşettir. Bugün Amerika, AB ve İsrail’ in Gazze ve Ortadoğu’da uyduğu ve uyguladığı sistem budur.

Bir milletin din, tarih, kültür, gelenek ve göreneklerine, ahlak ve manevi değerlerine uymayan bir anayasa, hukuk sistemi ve kanunlarla o milleti yönetmeye kalkmak barbarlık, zulüm ve vahşettir. Millet olarak biz İsrail’in Filistinlilere yaşattığı işgal, baskı ve zulmü faşist tek parti dönemlerinde en acımasız ve baskıcı bir şekilde yaşadık. Türkiye’nin kurtuluşu içimizdeki ve aramızdaki İsrailliler ve yerli münafıklardan kurtulmadan mümkün değildir.

Filistin ve Gazze üzerine ağıtlar yakmadan önce sen, kendi vatanında yabancı ve sığıntı haline gelen perişan haline bak ve acı. Ağlayacaksan düşmanına benzeyen ruh ve beden haline bak ve ağla.  Ülkendeki Amerika’dan fazla Amerikancı dönme barbarları, Batılılaşan münafıkları, yozlaşıp yabancılaşan, mankurtlaşıp İsraillileşen alçakları tanı. İyi tanı ki, her yerinden ve her şeyinle batı emperyalizmi tarafından işgal edilmiş, lime lime olmuş ruhsuz bir ceset haline gelen kendine ve ülkene bak ve acı.

Kanunsuzluğun kanun, hukuksuzluğun hukuk, adaletsizliğin adalet haline geldiği ve getirildiği toplum ve ülkelerin geleceği karanlık çıkmaz sokaklardır. Milletimizin değerleriyle savaşmayan bir anayasa ve hukuku, sistem ve nizamı, sosyal ve kültürel düzenlemeleri yapmak için tepemize inecek Amerikan ve İsrail bombalarını mı bekliyoruz.

BM’ si, NATO’ su, IMF’ i, AB’ ı, Siyonistleri ve Haçlısıyla içimizdeki ve dışımızda ehli küfür bir millettir. Onlarla bizim aramızda meydana gelen ve gelecek olan her husus ve olayda hepsi birden Türk’ü, Arap’ı, Afganlı’sı, Pakistan’lısı, Malezya’lısı, Afrika’lısı ayırt etmeksizin şimdiye kadar bir millet olarak hareket ettiler. Şimdi de aynı şeyi yapıyorlar. Keşmir, Filistin, Kıbrıs, Bosna, Afganistan, Somali, Irak, Suriye, Lübnan, Libya ve Karabağ meselesinde her zaman Müslümanlara karşı düşmanca ve düşmanla birlikte hareket etmediler mi?

İslam düşmanları (Ermeni-Rum-Yunan-İsrailli-Amerikalı- Avrupalı) haksız da olsalar işgalci, katil ve zalimler Amerika’sı Avrupa Birliği, İngiltere’si, Almanya’sı ve Fransa’sıyla aynı tavrı ve ağzı kullanmadı ve kullanıyorlar mı? Çok değer verdikleri, demokrasi, hukuk, insan hakları, kendi icat ettikleri kriterler ve medenileşmenin hepsi boş bir palavradan ibaret değil miydi?

Eğer biz, başta Türk milleti ve tüm Müslüman milletler ve devletler olarak bu gerçekleri göz ardı eder, unutur ve tekrarlar isek, unutmayalım ki tarih yine tekrar eder. Orta Asya, Kafkaslar, Balkanlar, Afrika ve koskoca coğrafyamız kendi yurtlarında yine yabancı ve mülteci durumuna düşebilirler.  Asla, Kıbrıs ve Karabağ, Filistin ve Gazze örneğini unutma!

Sen, ölümü içlerinde öldürmüş yiğit Kıbrıs ve Karabağ, Gazze ve Filistinli şehitler için değil, ölüm korkusunun ruhsuz bir ceset haline getirmiş zavallı kendi hal ve durumuna bak ve ağla.

Gerçek Müslüman ve milliyetçiler; ailesini, milletini, vatanını ölüm pahasına da olsa işgalcilere ve emperyalistlere karşı yiğitçe savunanlardır. Zalimlerin yanında ve tarafında olanlar ise; hainler, şerefsizler, namussuzlar ve alçaklardır.

Arif Altunbaş, Haber 7