Hele bu insan inandığı bir dini, anladığı şekilde anlatmaya, yaşamaya çalışan ömrünü bu işe adamış biri ise durum daha vahim, daha kötü ve daha ciddi vicdan kanatıcı bir olay.

İtibarsızlaşmaya dönük, büyük bir tantana koparılarak apar topar yakalanıp hapse atılan bir din adamının iftiraya uğrayıp bir gün suçsuz olduğu ortaya çıkarsa bu hatayı kim üstlenecek?

Eğer ortada bir komplo varsa bu iğrenç komplonun bedelini kim ödeyecek?

Bu insana çektirilen maddi ve manevi işkencelerin hesabını kim verecek?

Olayın maduru bayanlar Noter tasdikli ifadelerinde, ‘'Böyle bir adamı, görmediklerini, bilmediklerini, tanımadıklarını'' ve ‘'Türkiyede gözaltında iken kendilerine ait olduğu iddia edilen ifadelerin tehdit altında alındığını'' söyleyerek eski ifadelerini reddediyorlarsa ne olacak?

‘'Önlerine sunulan metni imzalamazlarsa bir daha gün yüzü göremeyecekleri tehdidi altında kendi ifadeleri olmayan ve önlerine sunulan hazırlanmış metni baskı altında imzaladıklarından sonra da alelacele memleketlerine gönderildiklerini'' söylüyorlar.

"Bu iki kadın Fas'tan evlendirilmek (veya başka amaçla) Türkiyeye getiriliyor. Bir müddet sonra bunlar bir evde tutuklanıyor. Bilinmeyen bir yerde 45 gün gözaltında tutulup fahişe muamelesi görüyor. Fiziksel ve psikolojik işgencelere tabi tutuluyor, avukat tutma istekleri bile reddedildiğini iddia ediyorlarsa ortaya çıkan manzara hiçte insani değil.

Tabi ki savcılık zorla imzalattırıldığı söylenen ifadeye göre iddia hazırlıyor. Cübbeli Hocayı tutukluyor, hapse koyuyor. Şimdi Hoca 10 aydır içeride çilesini dolduruyor. 

Hocayı tutuklamaya sebep olan şikayet (!) ortada, iddia sahiplerinin hangi şartlarda böyle bir iddiayı imzaladıkları ve şikayeti yaptıkları ortaya çıktı. Şimdi bu senaryoyu yazanlar ve imzalattıranlar, bu iftiraya inanlar kimlerse bu dünyada yargıya öbür dünyada Allah'a bunun hesabını vereceklerdir.

Cübbeliye bu iftirayı kimler yakıştırdı ise onu ortaya çıkarmak ve sorumluları cezalandırmak artık yargının görevidir. İnşaallah ciddi bir şekilde bu işin peşi takip edilir ve adalet yerini bulur.

Böylece Ergenokonvari ayak oyunları ve karalama propagandalarını tezgahlayanlar ortaya çıkarılır ve ifşa edilir. Bu oyunun hangi amaça hizmet etmek için tezgahlandığı, arkasında hangi karanlık ellerin olduğu aydınlanır.

Bundan böyle her önüne gelen istediği adamın ayağını kaydırmak, onu toplum gözünde yerin dibine batırmak için bu tip ayak oyunları yapmadan önce bir sefer değil bin defa düşünür.

Eğer, birileri başkalarının arkasına gizlenerek yalan ve iftiralarla cemaat şovenistliği yapıyorsa, bu tip adiliklere kim alet oldu/oluyor ise ortaya çıkarılır. Bu fitne bir cemaat üzerine yıkılmak isteniyorsa o cemaatte bir töhmet altından kurtulmuş olur.

Özellikle hedef tahtası seçilen cemaat bu olayın faillerinin ortaya çıkarılmasında herkesten fazla gayret sarfetmelidir.

Dikkat edilmesi gerekir ki her cemaat ve grubun içinde ajan-provakatör ve kötü niyetli insanlar bulunabilir. Peygamberimizin arkasında namaza duran münafıkların olduğunu unutmayalım.

Kemalizmi kamuflaj olarak kullanarak Ergenekon terör örgütünü kuran, ülkeyi maddi ve manevi büyük zararlara uğratan 28 Şubatçılar gibi, mezheplerin, ırk ve grupların, cemaatlerin birlik ve beraberliğine kast eden çıkabilir. Peygamberin arkasına sığınarak Mescidi Dırar açmak isteyen münafıklar gibi, Müslümanlar arasında da fitne üreten art niyetli insanlar olabilir. Bunlar mutlaka ortaya çıkarılmalı, ayıklanmalı başkalarına zarar vermemesi için de teşhir edilmelidir.

Bu ülkenin yeni Fadime Şahinler, Ali Kankancılar, Müslim Gündüzler tiyatrosunu seyretmeye tahammülü yok. Müslümanların arasını açmak ve onları öcü gibi göstermek isteyen provakatörlerin yargıyı yanıltma ve yargı ile Müslümanları karşı karşıya getirme oyunlarına da karnı tok.

Adaletin adaletsizlik ürettiği, hukukun kötüye kullanıldığı/kullandırıldığı/yanıltıldığı bir ülkede hiçbir iş yolunda gitmez.

Adaletin güvenirliğini yitirmesi kadar büyük bir felaket yoktur. Yargıçları yanıltmak onlara ve topluma yapılacak en büyük ihanettir.

Arif Altunbaş - Haber 7

Arfltnbs@hotmail.com