Mankurt efsanesi ve tuzlu fıstık

  • GİRİŞ07.05.2009 08:36
  • GÜNCELLEME07.05.2009 08:36

Cengiz Aytmatov, ‘’Gün Olur Asra Bedel’’ romanında Sovyet dönemindeki asimilasyona gönderme yapmak için, bir efsaneden bahseder.

Şöyle ki:

Vaktiyle Juan Juan adında vahşi bir kabile varmış. Mert, yiğit olanları ondurmazlarmış. Gözlerine kestirdikleri obalara baskınlar düzenleyip güçlü kuvvetli gördükleri gençleri kaçırırlarmış. Kaçırdıkları gençlere öyle işkenceler uygularlarmış ki akıllara ziyan.

 Önce, gençlerin kafa derilerini yüzerlermiş. Ardından hemen kestikleri develerin kalın sırt derilerini gençlerin kafalarına sararlarmış. Ellerini ve ayaklarını direklere bağlayıp ıssız yerde bırakırlarmış. Güneşin altında başlarındaki deri kafalarını sıktıkça çığlıklar atarlar ancak kimse seslerini duymazmış. Birkaç gün sonra saçları dipten uzayıp kafalarında sarılı deve derilerini zorlayınca işkencenin acısı dayanılmaz olurmuş. Bu işkenceye dayanamayan birçoğu ölürmüş.

 Ne ki bu işkenceden sağ kurtulanlar, bütün geçmişini unuturmuş. Juan juanlar bir hafta sonra geldiklerinde sağ kalan bir iki kişinin iplerini çözüp alıp götürürlermiş. Beyinleri boşalmış bu kişileri yeniden eğitip vahşi bir canavar haline getirirler, Mankurtlaştırırlarmış. Bu kişilerin gerçekten Mankurt olduğunu anlamak için ise, yeniden aynı obaya baskın düzenleyip ilk önce kendi ana babasını öldürtürlermiş.
 
Dünya değiştikçe, bu mankurtlaştırma daha farklı boyut kazanır. Tarım toplumuna geçilince ortaya çıkan toprak burjuvazisi yeni metotlar bulur. Bu kez, toprak ağaları tarafından zombiler oluşturulur.

Yine efsaneye göre; Uzakdoğu’daki toprak ağaları zombilik kimyasını keşfederler. Adamlarıyla köylere baskınlar düzenleyen Toprak ağaları, köylerden apardıkları insanlara zombilik kimyasını içirirler. Bu kimyasal bileşimi içen köylüler, bütün geçmişlerini unuturlar. Adeta bir bitki konumuna gelirler. Ne söylenirse yapan köleler olurlar.

Çiftliğinde onlarca zombi bulunan bir toprak ağası, bir gün iki haftalık bir iş seyahatine gider.  Çiftliğin yönetimi evin hanımına kalır. O hafta kasabada panayır vardır. Kadın, çiftliklerinde yıllardır çalışan zombilere merhamet eder. Bu insanlar yıllardır sadece çalışıyorlar, şu garipleri bir sevindireyim diye düşünür. Çiftlikteki bütün zombileri panayıra götürür. Zombiler Hanımağa’nın peşinden ayrılmazlar. Hanımağa, şunları biraz daha sevindireyim, düşüncesiyle zombilere tuzlu fıstık alarak dağıtır ve yemelerini emreder.

Meğer içtikleri iksirin etkisi tuzlu fıstıkla yok oluyormuş. Tuzlu fıstığı yiyen bir anda geçmişini hatırlamaya başlar. Kimi anne babasının, kimi çoluk çocuğunun varlığını hatırlar. Bir bir ayrılıp kalabalığa karışırlar. Hanımağa bir müddet sonra ardına bakınca hiç kimsenin olmadığını fark eder.

Bu mankurtlaştırma ve zombileştirme hep devam edegelmiştir. Bu durum günümüzde daha profesyonel ve küresel  bir boyut kazanmıştır. Günümüzde Mankurtlaştırılanlar mankurtlaştırıldıklarını yine bilmiyorlar ancak Mankurtlaştıranların tam olarak kim olduğu bilinmiyor. Üstelik günümüzde mankurtlaştıranların sayısı daha da bir artmış durumda.

Juan Juan’lar döneminde  mankurtlaştırmak için kaçırılan gençlerin ana babaları, oğullarının başlarına ne geleceğini bildikleri için, oğulları kaçırıldığı zaman yerlerini yurtlarını terk ederlermiş. Ama günümüzün ana babaları çocuklarının mankurtlaştıklarını bilemiyorlar. Hatta kimileri çocuklarını kendi elleriyle mankurtlaştırdıkları gibi onlar mankurtlaştıkça özgürleştiklerini düşünüyorlar.

 Günümüzün Juan Juan’larını ve Toprak ağalarını, salt Batı olarak düşünenler de yanılmaktadır. Oysa ki son yüzyıllardaki mankurtlaştırılma ve zombileştirme hareketi, önce Batı’da başlamıştır.. Biraz geçmişe gidersek Batı’da kurban, baş örtüsü gibi mefhumların olduğunu, zinanın suç sayıldığını görmekteyiz. Örneğin 1800’lü yılların sonunda Girit’te zina yapan birinin şehir meydanında darağacı kurularak idam edildiğine kaynaklarımızda rastlıyoruz. Bu açıdan bakınca Mankurtlaştırmanın ilk kurbanlarının Batılılar olduğunu görüyoruz. Dün dindar olan Batı’nın bugün; sapkın düşüncelerin, ahlaksızlığın, Allahsızlığın çıktığı yer olduğunu görüyoruz.

 Dolayısyla günümüzdeki hadise; Mankurtlaşan ve zombileşen İkinci Batı, kendi yandaşlarını çoğaltmak için eylemlerini yeryüzünün bütününe yaymaya çalışmaktadır.. İkinci Batı’nın doymayan burjuvası, kendi insanları da dahil bütün dünyayı mankurtlaştırma ve zombileştirme gayreti içindedir. Bundandır ki Batı’yı topyekün suçlamak hedefi görememek olur. Bugün her şeye rağmen zombileşmeyenler varsa demek ki bundan korunmak da mümkün.

 Aslında bütün çöküşler içte yaşanır. Bu mankurtlaştırma hadisesine kendi içimizdeki Şeytanın el verdiği de bir gerçek.
 
 Şimdi, toplumumuzu modern mankurtlar ve modern zombiler yapılmaya çalışıldığını dillendirerek karanlıkta toprak ağası ve Juan Juan aramaktansa, tuzlu fıstığın ne olduğunu öğrenmekte fayda var. Zira Kabil’den bu yana bu mücadele hep vardı ve Kıyamet’e kadar da var olacak.

 Oysa tuzlu fıstık o kadar yakınımızda ki.

 Tuzlu fıstığın ne olduğu, Birinci Dünya Savaşı öncesi İngiltere Lordlar Kamarası’nda sömürgeler bakanının şu sözlerinde saklı.

 Sömürgeler bakanı, kürsüye çıkıp elindeki Kur’an’ı Kerim’i göstererek; ‘’Bu Kitap Müslümanların elinde bulundukça biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp edip bu Kitap’ı onların elinden almalı, gönüllerinden sökmeliyiz.’’
 
 ‘’Oku, Yaratan Rabbinin adıyla oku. (O) İnsana bilmediklerini öğretendir.’’ (Alak,1. Ve 5. Ayet)

 
Arifhan AKPINAR / Haber 7
arifhanakpinar@hotmail.com

Yorumlar3

  • esma aykun 16 yıl önce Şikayet Et
    .... Söylenecek söz yok.Bizler canımız yanmadan mankurtlaşan yandıktan sonra da bize ne oldu diye ağlayıp,inleyen bir toplum olduk...hayatı bu kadar güzel okuyup yorumladığınız ve bizlere de gösterdiğiniz için Allah razı olsun...selamla
    Cevapla
  • hümmet çiftçi 16 yıl önce Şikayet Et
    sanırım biraz mankurtlaştık. o romanı bende okudum rahmetli Aytmatov un, Kurtulmanın çaresi insanlara önce vicdan ve bu kısa dünya hayatında herşeyin maddiyat olmadığı bir çocuğun yüzüne bir gülünmseme verebilmenin ne kadar haz verici bir şey olduğunu öğretmek olmalıdır.
    Cevapla
  • zekiye nebuhal 16 yıl önce Şikayet Et
    tuzlu fıstık. Söylenecek her şeyi yazmışsınız elinize sağlık. Çok etkilendim. İnsanın, geçmişini bilmesi, kendisini bilmesidir. Dediğiniz gibi; Kabil'den buyana süregelen bir mücadele bu. Allah iyilerin yardımcısı olsun. Selamlar.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat