Bir nefes açılım...

  • GİRİŞ30.03.2013 09:09
  • GÜNCELLEME30.03.2013 09:09

Gündeme bomba gibi düşen açılıma herkesin ihtiyacı var. Nasıl mı? Aynen geçenlerde yenilen bir kuruyemiş kabuklu fıstığın boğazımızda kalması hatta yapışması ile can havli gibi çekişir durumlar oluşturması... Ardından bir parça ekmek yutulması ve alınamayan nefese karşılık biraz ekmek üzeri su ve en sonunda neredeyse burun buruna kalınan ölüm korkusu. Şükürler olsun ki herşey geçiyor ama yavaş ama hızlı. 

En önemlisi bugüne değin nasıl olsa yaşıyoruz, bana dokunmayan kişi bin yaşasın felsefesiydi ya! Lakin aldığımız saniyeler içindeki nefesi düşünmek hiç aklımıza bile gelmiyordu işte.          

Tüm hayati fonksiyonlarımız için gereken en önemli şeydir nefes. 

Ve binlerce kez şükretsek de az değil mi sizce?Burun ve ağızdan aldığımız nefes olmasa? Bir saniyelik bir nefes yaşatıyor...

Allah kimseleri nefessiz bırakmasın duası aslında başa alınmalı, manevi nefesler de önemli, arada geçiştirilmemeli...

Şimdi ilk açılım demek ki alınan nefesle başlıyorsa, ülkemde çok zor kabul edilmeyecek bu açılım kelimesini biz çok sevdik. Ama genlerimizden gelen tez canlılık ve sürat bize zaman zaman yanlış kararlar da aldırabiliyor. O zaman yanlışa düşmeyeceğiz. Açıkçası gündemimize bir olay düşmeye görelim. 

Yazmayan, çizmeden ve en önemlisi ders almayan kalmıyor. Evet önemli mevzu açılım lakin mikrofonu başka ülke insanına uzatmıyoruz ki sürekli kişiler üzerinde bir baskı kurmaya gerek yok. Sanki herkes mikrofona doğru konuşuyor...(Bilemeyiz ki) Uzağa gitmeyelim Çanakkale Savaşı'na zaferine yani yakın çağa bakalım. Hepimiz aynı vatan toprakları içerisinde cephede cesur ve korkusuzca savaşmadık mı? Japonların yıllar önce bize verdiği tarih dersini ne çabuk unuttuk! Sizin gençlerinizde "milli şuur" yoktur, denmesi ne kadar acıydı...O şuur verildi ya da kazanıldı mı? O yıllardan bu yıllara zihince ilerlemiş görünsek de bazı konularda sınıfı geçemiyoruz desem haksız sayılmam. 

İşte o milli şuuru yeniden yakalamak için hakikaten çok büyük bir fırsat. Geçenlerde hepimizin tanık olduğu haberler güzel gelişmeler ve uluslararası arenada İsrail'in özrü. Samimi olsun ya da olmasın özür dilemek bir erdemliktir. Er ya da geç yine kazanan olacak "insanlık"...

Bizim kaybettiğimiz özelliklerimiz sanıyorum eleştiriyi de kabul edememe. Ve yıllar önce bu ülkemde, topraklarımda sadece ikinci sınıf muamele gören insanımız yok muydu? Memleketini bile söylerken çekinen ve aman damgalanacağız bize iş vermeyecekler, vermiyorlar kahretsin diyerek çekip gidenler ya da taşı toprağı altın diyerek tek göz odada bile üç aile kalanlar sabredenler, ekmeğini bölüşenler, bize evlerini kiralamayacaklar diyenler. Hepimizde kabahat o zamanda açılım kelimesi bile diyemedik. Şimdi bırakın açılalım, iyi niyetle düşünelim.Çalışanlara destek verelim. 

Yine geçtiğimiz günlerin bilinci (Çanakkale Zaferine dayanarak) söylemek lazım eğer savaştığımız bir cephede düşmana karşı her iki cephenin ortasında inim inim inleyen bir yaralı askeri kalmış ve düşman binlerce kurşun üzerime yağacak askerimi alamam diyor lakin bizim cephenin askerleri beyaz fanilasını havaya kaldırıp düşmana gösterip, cesurca yaralıyı üzerine binlerce yağacak mermiyi hiç düşünmeden gidip yaralı askeri elleri ile kucaklayıp değil mi ki düşmanın cephesine kadar taşıyor ve bırakıyor. İşte büyük Çanakkalemizde ve yıllarca o gün bu gündür bizim savaşdaki erdemliliğimizi konuşuyorlar, onların tarih kitaplarına işlenmişiz. O zaman bu sonuca göre davranmamız gerekmez mi yani bize yakışan. 

Birbirimize tahammül etmek zorundayız. Hatta ötesi nedenleri ve niçinleri ve şartları düşünmek zorundayız. Açıklaması seferberlikler ve Çanakkale'dir. Fotoğrafı başka açılardan görüp sinirlenmek hatta öfke ile oturup zararlı kalkmamak gerekir. Nefes; diyoruz ya işte Türkiye'nin dünyanın ilgi odağı ve göğsümüzü kabartacak başarılarını yakalamış dünya ülkelerinde benim insanlarım kol geziyorken ben açılım kelimesinin bizim üzerimizdeki yükleri silkeleyebileceğini düşünüyorum diyenlerden olmak. Biraz empati...Gereğince sağduyu.

Ve gereğince oku, gerekiyorsa da kalk araştır. Okumadan, gidip yerinde görmeden önyargı en kolayı ve belki de en ağarı. İşte adres Çanakkale. En güzel hediye ve büyük hala diri ve hala bize bu günleri anlatırcasına görülmeli.

Bu günlerde bir nefes açılım derken, dünyanında yep yeni yol haritası belirlediğini ve dünya siyaset dengelerinin şu günlerdeki sonuçlara göre belireceğini unutmamak gerekir. Bir avuç dünya dar gelmesin bize zaten küçük. Bazen düşüncelerde küçülse bile, kocaman bir okyanus var ötede. İmkanın varsa git ve Çanakkale'yi gör de gel kendine...

Aynur Ayaz - Haber 7

ayazaynur1@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat