Dilimin ucuna kadar geldi...

  • GİRİŞ04.04.2013 08:40
  • GÜNCELLEME04.04.2013 08:40

Geleni hemen yutalım. Sonra arkamızı yaslanalım. Dünyanın çivisi çıkmışken biz çıkanları yerleştirmek mi daha kolay yoksa bir vidaya uğraşmak mı onun hesabını yapmayalım. 

Bir konu olmaya görsün bir de güzel haberler izlenmeye.Nerede o hergün "birbirimize şu güzel haberi duydun mu?" cümlesini sormak. Kim istemez ki? Birbirimizden kaçtığımız ve sanki dünyanın en zengini biz olacakmışız gibi çalışma hırsı...

Ya bir türkü tutturduk gidiyoruz, ya da planlanan şeylerden bizim haberimiz en son oluyor.

Valla geçenlerde bir sohbetin üstüne cuk oturdu. YGS sınav sonuçlarında ilk sıralarda İstanbul'u görmeyince hiç üzülmedim. Demek ki insan çok düşünen bir varlık olunca, sohbet ortasında 

İstanbul'da insan nasıl ders çalışırım sorusunu öncelikli olarak sormuyor. İstanbul'da nasıl gezerim, nasıl keyif yaparım ve paramı nerelerde harcarım sorusuna yanıtlar hatta aranır hale gelmiş durumda. Eğer büyük şehirler gerçekten okunma üzerine kurulu olsaydı bu sonucun beraberinde gerçekten iyi niyet getirdiğini söyleyebilirdim. Lakin gözden kaçar gibi değil sekizbin kişide sıfırı basıyor. Aklada çalıştılar ama başaramadılar cümlesi gelmiyor.Gelmesinde.

En son sizin dilinizin ucuna gelenler kimin ve ne içindi? 

Dilin ucuna kadar gelmişse saklı tutma ve çıkar ağzındaki baklayı derler insana. Onu da geçtim 

İçimize kaçan şeyleri tek tek uygulamaya tek başımıza kalkmayı hayal etsek bile inanın fazlaca yol almıştık. Ama bize özel özellikler taşıyoruz. Aynı aileden farklı takımları tutup o çatı içinde sorun yokmuş gibi yaşayabiliyorsak büyük aile ülkemde de huzur kaçıran manzaraları görmek ve bunu bizden sonraki nesillere aktarmak istemiyoruz. Ahir zaman içine bu kadar hızlı yaklaştığımızı ve bazı şeyleri çok erken kavradığımızı düşünüyorum. Ama aradaki farkedemeyebilen şanssızlara ne diyeceğiz. 

Dilimin ucuna gelenleri ben hemen söyleyeyim içimde kalmasın diyenlerden biri olmak.

Dilimin ucuna gelen iki kelime ne savaş ne de barış...

Hep barış hep barış hep barış...

Bize secereleri verilmiş bir soyağacı çıkartmadı kimse, sen kendin bul Ata'nı, aile köklerini dediler. Gerektiğinde herkes yardımcı olur, bu devirde ve imkanlarda yaşamın her aldığımız nefesi için bile teşekkür boyunlarımıza borçtur aslında. "Çok güzel bir şey öğrendim, öğrenmek ayıp değil ve hani yaşı yok ya!"Beden canlı ruh öldüyse tatil, ruh canlı beden öldüyse ibadettir"...

O zaman bizim önce ruhumuz canlı olacak sonrada paralelinde beden. Ruh baki ama beden fani diyesi geldi şimdide dilimin ucuna. 

Ruhumuzu arındırdığımız şekilde dile gelen notları değerlendirebileceğiz ama ne zaman? 

Ortak akıl havuzunda ne zaman beraber ıslanacak ve yağan yağmurun altında şemsiye olmayı becerebileceğiz?

Birbirimize en azından söyleyemediklerimizin bizde yıllar sonra amansız bir hastalık yapmayacağının garantisini kim verecek?

Her dilimizin ucuna geleni söylediğimizde yıllar önce annelerimiz gibi "senin diline biber sürerim"leri çok sık duyabilecek miyiz?

İşte dilimizin ucuna sadece söylenenler gelmez, bazen yanıt arayan sorular da gelir. Yutkunamayız bile...

Aynur Ayaz
ayazaynur1@gmail.com

Yorumlar1

  • ALAİ KOC 11 yıl önce Şikayet Et
    OLMUYORRR İŞTEEE......... İçimizden neler geçiyor söylemek için..ama olmuyor.ama konuşmaya değil yaşamaya bile hakkı olmayanlara her şey serbest.........Yaşasın ilahi adalet....İyi ki var.....
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat