Ne yüzyılmış!

  • GİRİŞ07.09.2013 11:33
  • GÜNCELLEME07.09.2013 11:33

Bizde ve bizim kültürümüzde, inancımızda derdi ile dertlenmek vardır. Umut etmek vardır. Bolca dua etmek vardır. 

Şimdi at üzerinde kimyasal silahlara ecel gelmeden ölmeyeyim diyerek bir başka komşunun yakınına gelmek var. Geliyorlar. Üç beş tane eşya bile denmeyecek şekilde doldurarak, yeni doğmuş bebeleri alarak sınırdaki varsa akraba yoksada kalu beladan beri kardeş olanların yanına sığınmaca. 

Allah devletimize zeval vermesin. Allah korusun ama kimseyi Allah yerinden ve yurdundan etmesin. Ancak başına gelen bilebilir, bilir, biliyorda. Çocukların en masumların başına gelenler nasıl anlatılabilir? Karnı burnunda, eli kulağında doğumu bekleyen anne adaylarının hüzün dolu, psikolojilerini ve yitik hikayelerini kim anlayabilir? Çoluğunu çocuğunu kör kurşunlarda, atılan bombalar arasında, kimyasallar arasında kaybeden bir anneyi kim durdurabilir?

Bu durumun, yaşanılanların bizce, bence dünya üzerinde hiçbir açıklaması dahi olamaz. 

Göz göre göre ölüme terkedilenlerin ve durumdan zevk almanın zevkini çıkaranların vay haline! Hz.Adem'den bu yana tarih nelere şahit olmuştur. Allah dilerse herşey olur. Duanın gücü hep vardı ama biz anlamakta belki zorlanıyorduk. Şimdilerde ise dua edelim, daha çok dua kelimesini işitir olduk. 

(Olmalıyız)...

Tarafı ve görüşü ne olursa olsun insanın yaratılışı içindeki dua sistemi büyük güç.

Allah merhameti bol kullarından etsin inşallah bizleri. Merhamet duygusu gelişmemiş ve kendini merhametini törpülememiş her gözün görüş alanına girmekten Allah bizleri korusun. Merhametin olmadığı ve oluşmadığı ortamlar yeniden gözden geçirilmeli. 

Bugün en yakından Suriye geliyor topraklarımıza ve içimize. Belki yarın bir başka komşu ya da komşulardan gelecekler, bilemeyiz. İç politikayı dinlediğimiz kadar dış politikayı da dinlemek lazım. Çocuklarımıza neden sınırdan ülkemize geldiklerini iyi anlatalım lütfen. Anlatalım ki neden geliyorlar demesinler. Diyemesinler. İzahatını ve açıklamayı özellikle yapalım.

Biz iyi anlatırsak onlarda iyi birer dinleyici olurlar. Zaten araştıran bir kuşak oluştu, birazda dinleyen, izleyen ve gözlem yapan olsun. Sonra bana ilerleyen yıllarda annemle, babam anlatmadı demesinler. Herşeyi gördüğümüz, yaşadığımız şekillerde ve herşeyi en ince noktasına kadar anlatalım.  "Herşeyi okuyoruz ama bunu bize anne ya da babamız anlatmadı" cümlesi tam bir sıkıntı. İşte yanlış anlaşılmışlar arasındaydı bir dönem, geldi geçti ama hafızalarda kaldı. Örneğin bir dönem çocuklarımızın isimleri arasında Devrim, Cumhur, Barış ve Savaş yoğun olarak kullanılmadı mı..! Bu yüzyılda beklenen isimler arasında konuşulanlar arasında ise Diren, Gezi, Duygu, Umut, Ümit isimleri revaçta olabilir. Buna takılmamak lazım yine. İnsanoğlu olarak taşıdığımız isime kadar mesul oluyoruz bazen. Taşıdığı isim ve hikayesi herkesin ayrı. Gerçekten saygılı olmak yeter.  

Bu yüzyıl en çok ortak akıl sloganları atıldı, toplum bilimciler özellikle kullandılar lakin şimdilerde ortak değerler üzerine sanki daha çok düşülmeli. Kimse aile içinde savaş olsun istemez, hiç kimse 90'lar da yakın geçmiş yıllarındaki duyguları anımsamak bile istemezken en iyi uzlaşma dil. Ortak dil şu sıralar yine kanıtlanmış müzik. Müzik ama yine de yeterli değil. Ortak dil dua... 

Dua; zulme karşı direnenlere,

Dua; ölen masum melek bebelere, çocuklara, ihtiyarlara, Müslümanlara ve inananlara 

(dünya üzerinde önce insan olana)

Dua; Kibirsiz, ıslah olmaya çalışan ve farkındalığı artanlara,

Dua; hakkıyla çalışanlara, emeği ve ekmek parası için didinenlere,

Dua; vaktinin her saniyesini hizmetlerle geçirenlere,

Dua; aklınıza gelenleri sıralayın

Dua; hazinesi bol yaradandan isteyin,

Dua; sevgi bütünlüğü,

Dua; ilahi adaletin en kısa sürede tecellisi için

Ve Dua; gerçekten inanırsak "dünya barışını" yeniden kazanmak adına.

Umutla, güzel edilen dualarda buluşmak ümidiyle...

Aynur Ayaz - Haber

twitter.com/@aynurayaz  

aynurayaz1@gmail.com 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat