Galatasaray'ı bu kadar sevdiğimi bilmezdim
- GİRİŞ19.07.2011 09:04
- GÜNCELLEME19.07.2011 09:04
80'li ve 90'yı yıllarda, talebesi olduğum Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nin bahçesinde, Burak adında bir şizofren dolaşırdı. Sonradan ihtisas yapacağım psikiyatri kliniğinde yaşardı. Gelen geçenden sigara ister ve Fenerbahçe'nin 1978 kadrosunu sayardı:
''İvançeviç, Cem, Coşkun, Emin, Yenal, Önder, Alpaslan, Şevki, Tuna, Antiç, Cemil.''
Fenerbahçe dışında hiçbir konudan konuşmayan Burak'ın, Fenerbahçe sevgisinden dolayı aklını yitirdiği esprisi yapılırdı. 78'den ileri gidememişti. 90'larda bile kaleci İvançeviç, kaptan Cemil'di. Bazen anakronik tarzda, bu kadroya, Fener'e 10 yıl sonra gelen Rıdvan'ı eklerdi.
Ben sarı lâciverde 1978'de âşık oldum. 9 yaşındaydım. Benim de idollerim İvançeviç ve Cemil'di. Evet, bildiniz, Cemil Turan. Trabzonlu bir ailenin çocuğu olarak Rumelikavağı'nda doğan, beni Fenerli yapan büyük kaptan.
1978'de Arjantin'de dünya kupası vardı. Okullar tatile girmişti. Bir ay boyunca gündüz top oynuyor, maç saati gelince eve koşuyor, kalan vakitlerde de Tercüman gazetesinin spor sayfasını neredeyse yiyordum (İslâm Çupi'yi de galiba o zaman sevmiştim). Arjantin 78'in bütün maçlarını neredeyse dakika dakika hatırlarım. Beyaz Pele Zico'yu, Platini'yi, Dino Zoff'u, Paolo Rossi'yi, Rummenigge'yi 78 Haziran'ında tanımıştım.
Şike söylentilerinin ayyuka çıktığı bir turnuvaydı. Arjantin, Peru'yu en az 4-0 yenemezse, finale Brezilya çıkacaktı. Cubillas adlı golcüsünü ve tuhaf formasını (göğsünde çapraz, kırmızı, kocaman bir bant olan beyaz tişört) sevdiğimiz Peru, Arjantin'den 6 gol yedi. 6-0. Peru'nun müthiş kalecisi Quiroga Arjantin doğumluydu, Arjantin Merkez Bankası Peru hükümetine 50 milyon dolar kredi sağlamıştı ve Arjattin Tarım Bakanlığı Peru'ya 35 milyon dolarlık hububat göndermişti. Bahane hazırdı: Peru'nun 1978'de yaşadığı tabiî âfet.
Finalde Arjantin Hollanda'yla oynadı. Hepimiz Hollanda'yı tutuyorduk. Bütün dünya Hollanda'yı tutuyordu. 1970'lerde kâinatın en iyi takımı Hollanda'ydı. Cruyf futbolu bırakmıştı, ama bir Rensenbrink vardı ki sahada ayak basmadık yer bırakmıyordu.
1974 finalini Almanya'ya kaybeden Hollanda, 1978 finalini Arjantin'e kaybetti. Finalde de gol atan Kempes gol kralı oldu.
Sonbaharda gözler Şampiyon Kulüpler Kupası'ndaydı (Şampiyonlar Ligi'nin o zamanki adı buydu).Fenerbahçe torbadan Hollanda şampiyonunu çekti: Eski dostumuz PSV Einthoven. İlk maçı TV vermiyordu, radyodan dinledim. O sene transfer olan Raşit (Çetiner) ve Emin'in golleriyle PSV'yi 2-1 yenip bayram ettik. Rövanşta 6-1'le çakıldık. Van der Kerkoff kardeşleri hatırlarım.
Başkan, Allah daha nice uzun ömürler versin, Faruk Ilgaz'dı. Faruk Ilgaz'dan sonra en çok Aziz Yıldırım'ı sevdim. Türkler, Kürtlerin çoğunun aynı anda hem Diyarbakır'ı hem de İstanbul'u başkent saymalarını anlayamazlar. Ben Süleyman Seba'yı da, Faruk Süren'i de, Aziz Yıldırım'ı da bağrıma bastım. Yahya Kemal'in büyük bir muhabbetle 'Aziz İstanbul' demesi gibi, 'Aziz Başkan' lâfını kendisine çok yakıştırdım.
Galatasaraylılar 'Siz hâlâ annenizin liginde mi oynuyorsunuz?' derlerdi. Daha da kötüsü oldu, Bank Asya'nın yolu göründü.
Önce şok, sonra acı... Ama sonra, hepsinden de kuvvetli olan bir duygu: Sevgi. Bank Asya'ya da düşsek, 3üncü amatöre de düşsek biz bu Fener'i sevmekten vazgeçemezdik. Annemizin liginde değil Sultansuyu, Kandıra Gençlik, Çatladıkapıspor, Çırçır, Beştelsiz, Yeldeğirmeni gibi takımların liginde de oynasak bu aşk bu kalpten çıkmazdı.
Geriye sadece Aziz Başkan için duyduğum derin hüzün kaldı. Yahya Kemal'in Aziz İstanbul'una Tevfik Fikret 'Ey bin kocadan arta kalan bîve-i bâkir (bâkire dul)' demişti. Yahya Kemal kirlenmiş de olsa İstanbul'u sevmişti. Ben de Aziz Başkan'ı sevmeye devam edeceğim.
Müstakbel Bank Asya günlerine kendimi alıştırmaya çalışırken, korkunç bir gerçek beynime yıldırım gibi düştü:
Seneye hayatımızda Galatasaray yok!
Ve birden Galatasaray'ı ne kadar sevdiğimi anladım.
Asıl fecî olan Galatasaraysız kalmak! Bank Asya'da oynamak değil...
Sürekli didişen, itişen, kakışan, hattâ tekme tokat birbirine girişen, ama bir türlü birbirlerinden vazgeçemeyen sevgililer vardır. Ben şimdi, ümitsiz bir kara sevdâ ile bağlı olduğum vefâsız sevgilimden ayrılmış gibi oldum.
Bu ayrılık, kavgaların tahammülfersâ hale gelmesiyle olmadı maalesef. Bizim pavyona düşmemizle oldu.
Galatasaray'ın dünyasında artık sadece Beşiktaş olacak. Galatasaray'ı Beşiktaş'a kaptırdık.
İffetimizi kaybetmenin bedelini, hüzün ve utançla, Galatasaray ile Beşiktaş'ın sevişmesini seyrederek ödeyeceğiz.
Filmlerimizin meşhur sahnelerindendir: Sadri Alışık veya Ediz Hun, sevgilisinden ayrılıp sefâlete düşer, perişan bir meyhaneye dadanıp köpek öldüren şarabıyla karaciğerine bayram ettirmeye başlar. Meyhanecinin adı daima Barba'dır ve ya Faik Coşkun veya Âsım Nipton tarafından canlandırılır.Elleri titreyerek şarabı mezesiz mideye indirirken, plakta muhayyerkürdî şarkı çalar:
Elbet birgün buluşacağız,
Bu böyle yarım kalmayacak.
İkimizin de saçları ak,
Sevgilim ne zaman kavuşacağız?
Dr. Oğuz Tan - Haber 7
oguztan@mcaturk.com
Yorumlar7