Birileri bedel mi ödüyor?

  • GİRİŞ12.02.2014 12:23
  • GÜNCELLEME12.02.2014 12:23

Böyle düşünüldüğü için; 7 Şubat'la başlatılan ve herhalde çok daha yıkıcı olması hesaplandığı anlaşılan 17 ve 24 Aralık operasyonlarıyla devam ettirilen süreçte, şu an bulunulan aşamalara da gelinebileceği ihtimali hesaplanmamış ve bu merhalelere gerek kalmadan kendisine karşı mücadele edilen yapının çökertileceği umulmuştu herhalde.

Uzun yıllardır ve belli ki büyük emekler verilerek oluşturulmuş bir yapının, kendisini de ciddi şekilde yaralayacak ve zaman içerisinde ciddi kayıplarına sebebiyet verebileceği kesin olan bir adımı atmaya niyetlenmesi ve sonrasında tatbik sahasına koyması, çok kolay bir şey değildir çünkü... Ama oldu. 

Olup bitenlerin birçok yönüyle devleti ve hem de ciddi şekilde ilgilendiriyor oluşu, meselenin bam teli. Birileri, her ne kadar kesinlikle emin olduklarını söylüyor olsalar da, dile getirilen yolsuzluk ve rüşvet iddialarının ciddiyeti şimdilik meçhul. Mahkemelere intikal etmiş bu dosyalar neticelendiğinde, konu herhalde daha net bir şekilde ortaya çıkmış olacak.

Ancak, bu dosyaların oluşturulma aşamalarında olduğu gibi takibata konulurken yaşanan usulsüzlükler ve bunların takibatını muhakkak belirli isimlerin yapması  gerektiği yönünde gösterilen aşırı gayret, rüşvet ve yolsuzluk olup olmadığı konusunda kafaları karıştırıyor.

Asıl dikkat çekici olan ise, meselenin yolsuzluk ve rüşvetten ibaret olmayıp bambaşka birtakım şeyler olduğu kanaatini pekiştiren gelişmelerin birbirini takip ediyor oluşu. Bu başka şeylerin de, bir yapının menfaatlerini hedefliyor olmaktan çok, ülkemizin menfaatlerini zedelemeyi esas almış olması, durumun ciddiyetini iyice artırıyor.

Türkiye'nin kendisine tanımlanmış daracık bir alanda sıkışıp kalmayı sürdürmesi ve kesinlikle sınırlarını zorlamaması; aksi durumda, bunu yapmaya çalışanlara yönelik bir şeyler yapılmasının kaçınılmaz olduğu şeklindeki yaklaşım, çoğu zaman üstü kapalı ve bazen de açıktan dillendirilebiliyor artık.

Faaliyetlerini ağırlıklı olarak ülke dışında yoğunlaştıran bir yapının, Türkiye'ye birilerinin çizdiği sınırları zorlayan bir iktidara karşı operasyonlar başlatıp, halen de ısrarlı bir şekilde arkasında duruyor olması, bu tavrın ödenmesi gereken zaruri bir bedel olup olmadığı sorusunu da akla getiriyor haklı olarak.

Siyasetin ve siyasi mücadelenin ne olduğu ve nasıl yürütülmesi gerektiği konusunda yüzeysel bir şekilde bilgi sahibi olup, kazanana eklemlenme sayesinde belirli noktalarda mevzilendikten sonra da; 'siyaset denilen mesleğin aslında çok kolay olduğu, dolayısıyla pek tabii ki kendilerinin bu işi de en iyi şekilde yapabilecekleri' zehabına kapılanlar, 30 Mart'ta alınacak neticeleri merakla bekliyorlardır herhalde.

Bu cenahın Yerel seçimlerin neticeleri ile ilgili tahminlerinin ne olduğunu bilmiyoruz ama, beklediklerinin en azından çoğunun gerçekleşmeyeceğini ve yaptıkları hesapların ters tepeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye, özellikle de seçimler söz konusu olduğu zaman, hesaplarını kendilerini merkeze alarak yapanların tamamını, hem de her zaman şaşırtmış bir ülkedir.

Hayra niyetli insanları, biraz da ikrah ettirerek,  birtakım şeyleri yapmaya ikna etmek mümkün olabilir belki; ama o insanları, ödenmesi gereken bedelin bir gereği olarak, hiçbir ortak yönleri olmayan kişilere oy vermeye ikna etmek mümkün olabilir mi?.. Şimdiki en önemli soru, işte bu...

Ekrem Kızıltaş - Haber7

ekremkiziltas@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat