Bal gibi yediğimiz domuz etleri ne olacak?

  • GİRİŞ31.03.2012 09:05
  • GÜNCELLEME31.03.2012 09:05
Baklanlık sahte bal satan iki firmayı deşifre etti. Ardından da RTÜK, bal reklamlarının bazılarının yayınını durdurdu. Vatandaşa bal diye glikoz şurubu ile  şeker karışımı yedirdiği tespit edilen 5 firma daha deşifre edilecek.
Halktan gelen yoğun şikeyetlerin ardından harekete geçip “vurguna” kısmen son veren Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın “sahtekarları faş etmesi” gıda sicili alavere dalavereden geçilmeyen ülkemiz adına önemli bir gelişme. 
Millette “Bin derde şifa diye şeker katranı yedirenler” tamam da yüzde 90’ı Müslüman olan bu halkın yemeğine domuz eti, yağı, jelatini katanlar ne olacak?
201O yılında Kırkaleri’nde üretim yapan büyük bir firmayaa “yüzde yüz dana eti” etiketiyle satılan sucuklara domuz eti kattığı için 5 bin 700 TL para cezası kesilmişti. Ama o marka dönemin yönetmenlikleri gereği açıklanmadı ve “yüzde yüz dana eti etiketiyle” üretip satmaya devam etti. 
(Bakınız: Sucuğa domuz eti katan markaya ceza! http://www.haber7.com/haber/20100402/Sucuga-domuz-eti-katan-markaya-ceza.php)
Bu olay münferit olsa iyi. Hazır gıda ve özellikle çekilmiş kıymada domuz eti skandalları geçtğimiz yıllarda ard arda patlerken, denetimlerin sahtekarlıklar karşısında ne kadar yetersiz kaldığımızın fotoğrafı da çekilmiş oldu.
Örneğin;
-2008 yılında Akeniz ve Ege’deki çok ucuz fiyatlara müşteri kabul eden 4-5 yıldızlı bir çok lüks otelin yemeklerine domuz eti kullandığı ortaya çıktı. Kırmızı etin yarı fiyatına mal edilen domuz etleriyle müşterilere tam pansiyonun hizmet ve açık büfe yemekler sunan otellere sadece para cezası kesildi. 
- 2010 yılıda Kocaeli’nin Gebze ilçesinde catring (hazır yemek) üretimi yapan bir firmanın domuz eti kullandığı ortaya çıktı. Sanayi bölgesi olan Gebze’de işçilere domuz eti yediren yemek şirketine sadece 15 gün kapatma cezası verildi. Bu firma ardından yemek pişirip satmaya devam etti.
- 2011 yılında Edirne'nin Keşan ilçesinde 2'nci Kolordu Komutanlığı'na bağlı 4'üncü Mekanize Piyade Tugayı'nda vatani görevini yapan askerlere içinde domuz ve at etinin olduğu ürünlerin yedirildiği ortaya çıktı. Domuz etlerinin sucuk ve sosislerde olduğu saptandı. “K..... A...” markasıyla üretim yapan firmanın binlerce askerin görev yaptığı tugaya 1989’dan beri benzer hazır gıdaları sattığı da saptandı. Markanın sözleşmesi feshedilirken, 22 yıldır o birlikte askerlik yapan vatan evlatlarına ise kimse hesap vermedi!
- 2011 yılının sonlarında ise İstanbul'da bir depoya yapılan operasyonda, piyasaya sürülmeye hazır halde 200 kilo domuz eti ele geçirildi. Polis, depoda, Levent, Kağıthane ve Bayrampaşa'da bulunan bazı kasap ve lokantaların adres bilgilerine ulaştı. En çok güvenmemiz gereken esnafların başında gelen mahalle kasabının bile “domuzluk ettiğini” düşünürsek vay halimize değil mi?
Bu ayrıntı da, bedava sirkeyi baldan tatlı eyleyen halkımıza ithaf olsun: Adı yaygın bir şekilde “domuz etçi markaya” çıkan, sektörün öncü firmasının sucukları ise büyük marketlerde 50 TL’lik alışveriş karşılığında promosyon olarak kilo kilo dağıtılıyor! 
Yukarıdaki örnekleri Google’de 10 dakikalık aramayla yüzlercesine tamamlayabilirsiniz... 
Ülkemizde domuz üretimine geçtiğimiz yıllara kadar resmi izin yoktu. İhtiyaç ise ithalat yöntemiyle çözlüyor gibi görünse de ithal edilenden üç kat fazla olan talebin bir şekilde karşılandığı kaçak domuz çiftliklerini gündeme getirdi.
Yeri gelmişken belirtmek gerekirse... Türkiye’de domuz üretimini ve satışını serbest bırakan mevcut iktidarı domuzu kasaplık et saymakla suçlayanlar ise bu işin denetimsiz cemaziyyel evveline eğilip hiç bakıyor. Geçtiğimiz yıllara kadar; üretim, kesim ve piyasaya sürülme aşaması tamamen kontrolsüz olarak yürütülen domuz çiftliklerinin tamamen kapatılmasını isteyenler de büyük bir yanılgı içerisinde.  Tamam bu hayvanın her türlü mamülü dinimizce haram. Fakat,  bulundukları ülkelerde “koyun ve sığır eti” derdine düşen gurbetçilerimizin düşütüğü durumla empati yapılırsa domuz eti tüketmenin de bir hak olduğu anlaşılır..  Bu imkanı, kontrolünde sağlaması gereken Devletin aynı zamanda “dana eti diye domuz eti” yedirilmesini engelleme sorumluluğu da var. Yukarıdaki skandallar silsilesi bu konuda ne kadar yetersiz kaldığımızı da gösteriyor.
Türkiye’de çeşitli illerde yaklaşık 100 civarında domuz çiftliği olduğu değişik kaynaklarca söyleniyor. Yılda ortalama 1,2 milyon domuz kesiliyor ve yaklaşık 40 bin ton domuz eti elde ediliyor. Yağı, derisi ve kılı da cabası. Domuzların kemiklerinden havyan yemi yapıldığını da hatırlatalatım.
En büyük sorun ise 100 çiftlikten sadece 6’sının ruhsatlı olması. Ruhsat alamayan 90 civarındaki çiftlikteki domuzların kendiliğinden tükenmesi bekleniyor.  Bu da imkansız bir durum. Çünkü domuzlar koyun ve sığırlara güre iki kat hızlı ürüyorlar ve yılda ortalama iki kere doğum yapıp, tek batımda 10 ile 20 arasında yavru doğurabiliyorlar. Yavru domuzlar ise normal besilemeyle 45 günde 100 kiloya erişip kesilmeye hazır oluyor. Bu veriler, domuz yetiştiriciliğinin ne kadar karlı bir iş olduğunu da gösteriyor. Cam dışında ne bulsa yiyen bu hayvanlardan üretilen binlerce tondaki etin gayrimüslim vatandaşlarımızca ya da turistlerce tüketilmesi de söz konusu değil.
Bugün bile Isrtanca dağlarında avlanılan yaban domuzlarının İstanbul’da piyasaya sürüldüğü bir şehir efsanesi olmasa gerek. Kaçak domuz etleri daha çok İstanbul üzerinden sevk ediliyor ve büyük oranda da İstanbul’da eritiliyor. 
Daha önce ürünlerinde domuz eti kullanan ve satan işletmeleri ortaya çıkaran gıda uzmanlarının dikkat çektiği ayrıntı ise Türk halkının tüketim alışkanlığını işaret ediyor aslında. 
Domuz eti ve yağı kullanılan ürünler daha çok ayak üstü satış yapılan yerler. .. Öğrenci ve işçilerin yoğun olduğu bölgelerde yüz gramı, ekmek arasında 1-2 TL’ye satılan et dönerin, kırmızı et maliyet hesabını yapabilirsek, domuz etlerinin helal lokmaları nerlerde haram ettiğini de görmüş oluruz zaten.
Biliyorum çok uzun oldu ama bu konu için bir haftadır çalışıyorum. Ve içimizi dışımıza getirecek sayısızca“domuzluk” var. Mesela, marketten ya da kasaptan aldığınız etin üzerindeki “D.Eti” etiketi sizde ne anlamı çağrıştıryor? Bu etiketle satılan etlerin tahmin edildiği gibi “dana” değil de “domuz” olduğunu Tarım Bakanlığı bizzat açıkladı. 
Marketlerde kasaptan üçte bir daha düşük fiyata satılan hazır kıymaların neden bu kadar ucuz olduğunu sorgulamayanların midesi kalkacak ama bu kıymalar keşke sadece sıyrık et, sakatat ya da tavuk katkısıyla çekilmiş olsa! Fiyatlar o katkıların da maliyetini kurtarmaz zaten...
Okul kantinlerinde gazlı içecek ve patates kızartması satılmasının yasaklanmasına sevindik ama bu işletmelerin cirolarının yüzde 60’ını sağlayan  hazır gıdaların yeterince ve doğru bir şekilde denetlenip denetlenmediğinin peşine düştük mü hiç?
Kimseyi tedirgin etmek istemiyorum ama dana ve sığır etinden yüzde 50 daha ucuza mal olan domuz etleri hamburger, köfte, sosis ve hazır döner gibi gıdalar aracılığıyla piyasaya sürülüyor. Çocukların en çok tükettiği bashi geçen besinlerle ilgili tespiti Tarım Bakanlığı’na bağlı gıda uzmanları da altını çize çize yapıyor... İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencileri, çalışanları ve kreşte kalan personel çocuklarına döner içinde at eti yedirenlerin, domuz eti katmadıkları/katmayacakları ne malum?
Ortaya çıkan ve gözüze sokulan olaylara rağmen özellikle şehirde yaşayanlar olarak “ben domuz eti yemedim” diyebilir miyiz? Yeri geldiğinde ayakta atıştıran, arada da olsa salam, sosis ve sucuk tüketen birisi olarak ben diyemiyorum!
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın sahte balcılara yaptığı gibi, yüzde 90 Müslüman olan bu halka domuz eti yediren firmaları da; büyüklüğüne, marka değerine, halkın gözündeki güvenilir imajına bakmadan deşifre etmesi kaçınılmaz. Ben yakın zamanda domuz eti üzerinden ciddi skandalların patlayacağını ve güvenilir bildiğimiz çok sayıda kuruluşun deşifre edileceğini bekliyorum. Sadece domuz eti değil,  yoğurda margarin, tere yağına patates ezmesi, küflenmiş kaşardan eritme peynir, kaşara palm yağı, zeytin yağına kanola katan o çok güvenilir markalarda deşifre edilmeli. Halklın sağlığıyla oynayanların para cezasıyla kurtulduğu dönemlerin geride kaldığını görmek herkesin hakkı.
Tam bu konun üzerine denk gelen bir girişimden de söz etmekte yarar var. İhlsözlük yazarı bir gurup dikkatleri, mönüsünde domuz eti kullalan restoranlara çekecek bir girişimin hazırlığında. İhlsozluk’çü arkadaşların derdi domuz eti satılması değil.  Müşterilerine domuz eti seçeneğini de sunan tanınmış mekanların domuz eti tüketmeyenlerin hassasiyetlerine saygı duymasını istiyorlar. Gerekçe ise şu: Bu restoranların mutfaklarında domuz eti pişirilen tencere ve tava ile servis edilen tabak çatal kaşık gibi malzemelerin ortak kullanılmaması.
Bu ayrıntı çok önemli. Muhatap olan restoranlar “Temizliyoruz, yıkıyoruz sonra kırmızı et pişiriminde kullanıyoruz” şeklinde makul bir açıklama yapabilir. Fakat, öyle yıkayıp çalkalamakla insanları tatmin etmek Türkiye’nin hijyen siciline aykırı.
Not: Bu yazıyı hazırlarken, BUGÜN Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi Adem Yavuz Arslan’ın ,1999 yılında Aksiyon Dergisi için yaptığı domuz üretimi ve tüketimi konusunu elen “Domuz eti yediriyorlar” başlıklı haber dosyasını da okuma fırsatım oldu. 13 yıl öncesinde özellikle İstanbul’da halka naslı domuz eti yedirildiğini tüm yalınlığıyla anlatan bu haber güncelliğini hiç yitirmemiş. Okumak için tıklayınız... 
http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-5015-26-domuz-eti-yediriyorlar.html

Baklanlık sahte bal satan iki firmayı deşifre etti. Ardından da RTÜK, bazı bal reklamlarının yayınını durdurdu. Vatandaşa bal diye glikoz şurubu ile şeker karışımı yedirdiği tespit edilen 5 firma daha deşifre edilecek.

Halktan gelen yoğun şikeyetlerin ardından harekete geçip “vurguna” kısmen son veren Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın “sahtekarları faş etmesi” gıda sicili alavere dalavereden geçilmeyen ülkemiz adına önemli bir gelişme. 

Millette “Bin derde şifa diye şeker katranı yedirenler” tamam da yüzde 90’ı Müslüman olan bu halkın yemeğine domuz eti, yağı, jelatini katanlar ne olacak?

201O yılında Kırkaleri’nde üretim yapan büyük bir firmayaa “yüzde yüz dana eti” etiketiyle satılan sucuklara domuz eti kattığı için 5 bin 700 TL para cezası kesilmişti. Ama o marka dönemin yönetmenlikleri gereği açıklanmadı ve “yüzde yüz dana eti etiketiyle” üretip satmaya devam etti. 
(Bakınız: Sucuğa domuz eti katan markaya ceza!)

Bu olay münferit olsa iyi. Hazır gıda ve özellikle çekilmiş kıymada domuz eti skandalları geçtğimiz yıllarda ardarda patlerken, denetimlerin sahtekarlıklar karşısında ne kadar yetersiz kaldığımızın fotoğrafı da çekilmiş oldu.

Örneğin;

-2008 yılında Akeniz ve Ege’deki çok ucuz fiyatlara müşteri kabul eden 4-5 yıldızlı bir çok lüks otelin yemeklerine domuz eti kullandığı ortaya çıktı. Kırmızı etin yarı fiyatına mal edilen domuz etleriyle müşterilere tam pansiyonun hizmet ve açık büfe yemekler sunan otellere sadece para cezası kesildi. 

- 2010 yılıda Kocaeli’nin Gebze ilçesinde catring (hazır yemek) üretimi yapan bir firmanın domuz eti kullandığı ortaya çıktı. Sanayi bölgesi olan Gebze’de işçilere domuz eti yediren yemek şirketine sadece 15 gün kapatma cezası verildi. Bu firma ardından yemek pişirip satmaya devam etti.

- 2011 yılında Edirne'nin Keşan ilçesinde 2'nci Kolordu Komutanlığı'na bağlı 4'üncü Mekanize Piyade Tugayı'nda vatani görevini yapan askerlere içinde domuz ve at etinin olduğu ürünlerin yedirildiği ortaya çıktı. Domuz etlerinin sucuk ve sosislerde olduğu saptandı. “K..... A...” markasıyla üretim yapan firmanın binlerce askerin görev yaptığı tugaya 1989’dan beri benzer hazır gıdaları sattığı da saptandı. Markanın sözleşmesi feshedilirken, 22 yıldır o birlikte askerlik yapan vatan evlatlarına ise kimse hesap vermedi!

- 2011 yılının sonlarında ise İstanbul'da bir depoya yapılan operasyonda, piyasaya sürülmeye hazır halde 200 kilo domuz eti ele geçirildi. Polis, depoda, Levent, Kağıthane ve Bayrampaşa'da bulunan bazı kasap ve lokantaların adres bilgilerine ulaştı. En çok güvenmemiz gereken esnafların başında gelen mahalle kasabının bile “domuzluk ettiğini” düşünürsek vay halimize değil mi?

Bu ayrıntı da, bedava sirkeyi baldan tatlı eyleyen halkımıza ithaf olsun: Adı yaygın bir şekilde “domuz etçi markaya” çıkan, sektörün öncü firmasının sucukları ise büyük marketlerde 50 TL’lik alışveriş karşılığında promosyon olarak kilo kilo dağıtılıyor! 

Yukarıdaki örnekleri Google’de 10 dakikalık aramayla yüzlercesine tamamlayabilirsiniz... 

Gelelim domuz yetiştiriciliğine...

Ülkemizde domuz üretimine geçtiğimiz yıllara kadar resmi izin yoktu. İhtiyaç ise ithalat yöntemiyle çözlüyor gibi görünse de ithal edilenden üç kat fazla olan talebin bir şekilde karşılandığı kaçak domuz çiftliklerini gündeme getirdi.

Yeri gelmişken belirtmek gerekirse... Türkiye’de domuz üretimini ve satışını serbest bırakan mevcut iktidarı "domuzu kasaplık et saymakla suçlayanlar" ise bu işin denetimsiz cemaziyyel evveline eğilip hiç bakmıyor. Geçtiğimiz yıllara kadar; üretim, kesim ve piyasaya sürülme aşaması tamamen kontrolsüz olarak yürütülen domuz çiftliklerinin kapatılmasını isteyenler de büyük bir yanılgı içerisinde.  Tamam bu hayvanın her türlü mamülü dinimizce haram. Fakat,  bulundukları ülkelerde “koyun ve sığır eti” derdine düşen gurbetçilerimizin durumuyla empati yapılırsa domuz eti tüketmenin de bir hak olduğu anlaşılır..  Bu imkanı, kontrolünde sağlaması gereken Devletin aynı zamanda “dana eti diye domuz eti” yedirilmesini engelleme sorumluluğu da var. Yukarıdaki skandallar silsilesi bu konuda ne kadar yetersiz kaldığımızı da gösteriyor.

Türkiye’de çeşitli illerde yaklaşık 100 civarında domuz çiftliği olduğu değişik kaynaklarca söyleniyor. Yılda ortalama 1,2 milyon domuz kesiliyor ve yaklaşık 40 bin ton domuz eti elde ediliyor. Yağı, derisi ve kılı da cabası. Domuzların kemiklerinden havyan yemi yapıldığını da hatırlatalatım.

En büyük sorun ise 100 çiftlikten sadece 6’sının ruhsatlı olması. Ruhsat alamayan 90 civarındaki çiftlikteki domuzların kendiliğinden tükenmesi bekleniyor.  Bu da imkansız bir durum. Çünkü domuzlar koyun ve sığırlara güre iki kat hızlı ürüyorlar ve yılda ortalama iki kere doğum yapıp, tek batımda 10 ile 20 arasında yavru doğurabiliyorlar. Yavru domuzlar ise normal besilemeyle 45 günde 100 kiloya erişip kesilmeye hazır oluyor. Bu veriler, domuz yetiştiriciliğinin ne kadar karlı bir iş olduğunu da gösteriyor. Cam dışında ne bulsa yiyen bu hayvanlardan üretilen binlerce tondaki etin gayrimüslim vatandaşlarımızca ya da turistlerce tüketilmesi de söz konusu değil.

Bugün bile Isrtanca dağlarında avlanılan yaban domuzlarının İstanbul’da piyasaya sürüldüğü bir şehir efsanesi olmasa gerek. Kaçak domuz etleri daha çok İstanbul üzerinden sevk ediliyor ve büyük oranda da İstanbul’da eritiliyor. 

Daha önce ürünlerinde domuz eti kullanan ve satan işletmeleri ortaya çıkaran gıda uzmanlarının dikkat çektiği ayrıntı ise Türk halkının tüketim alışkanlığını işaret ediyor aslında. 

Domuz eti ve yağı kullanılan ürünler daha çok ayak üstü satış yapılan yerler... Öğrenci ve işçilerin yoğun olduğu bölgelerde yüz gramı, ekmek arasında 1-2 TL’ye satılan et dönerin, kırmızı et maliyet hesabını yapabilirsek, domuz etlerinin helal lokmaları nerlerde haram ettiğini de görmüş oluruz zaten. 

Biliyorum yazı çok uzun oldu ama bu konu için bir haftadır çalışıyorum. Ve içimizi dışımıza getirecek sayısızca “domuzluk” var. Mesela, marketten ya da kasaptan aldığınız etin üzerindeki “D.Eti” etiketi sizde ne anlamı çağrıştıryor? Bu etiketle satılan etlerin tahmin edildiği gibi “dana” değil de “domuz” olduğunu Tarım Bakanlığı bizzat açıkladı. 

Marketlerde kasaptan üçte bir daha düşük fiyata satılan Hazır kıymaların neden bu kadar ucuz olduğunu sorgulamayanların midesi kalkacak ama bu kıymalar keşke sadece sıyrık et, sakatat ya da tavuk katkısıyla çekilmiş olsa! Fiyatlar o katkıların da maliyetini kurtarmaz zaten...

Okul kantinlerinde gazlı içecek ve patates kızartması satılmasının yasaklanmasına sevindik fakat bu işletmelerin cirolarının yüzde 60’ını sağlayan işlenmiş etten yapılan gıdaların yeterince ve doğru bir şekilde denetlenip denetlenmediğinin peşine düştük mü hiç?

Kimseyi tedirgin etmek istemiyorum ama dana ve sığır etinden yüzde 50 daha ucuza mal olan domuz etleri hamburger, köfte, sosis ve hazır döner gibi gıdalar aracılığıyla piyasaya sürülüyor. Çocukların en çok tükettiği bashi geçen besinlerle ilgili tespiti Tarım Bakanlığı’na bağlı gıda uzmanları da altını çize çize yapıyor... İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencileri, çalışanları ve kreşte kalan personel çocuklarına döner içinde at eti yedirenlerin, domuz eti katmadıkları/katmayacakları ne malum?

Ortaya çıkan ve gözümüze sokulan olaylara rağmen, özellikle şehirde yaşayanlar olarak “ben domuz eti yemedim” diyebilir miyiz? Yeri geldiğinde ayakta atıştıran, arada da olsa salam, sosis ve sucuk tüketen birisi olarak ben diyemiyorum!

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın, sahte balcılara yaptığı gibi, yüzde 90 Müslüman olan bu halka domuz eti yediren firmaları da; büyüklüğüne, marka değerine, halkın gözündeki güvenilir imajına bakmadan deşifre etmesi kaçınılmaz.

Yakın zamanda domuz eti üzerinden ciddi skandalların patlayacağını ve güvenilir bildiğimiz çok sayıda kuruluşun deşifre edilmesini bekliyorum. Sadece domuz eti değil; yoğurda margarin, tere yağına patates ezmesi, küflenmiş kaşardan eritme peynir, kaşara palm yağı, zeytin yağına kanola katan o çok güvenilir markalar da açıklanmalı. Halklın sağlığıyla oynayanların para cezasıyla kurtulduğu dönemlerin geride kaldığını görmek herkesin hakkı.

Tam bu konun üzerine denk gelen bir girişimden de söz etmekte yarar var. İhlsözlük yazarı bir gurup dikkatleri, mönüsünde domuz eti kullalan restoranlara çekecek bir girişimin hazırlığında. İhlsozluk’çü arkadaşların derdi domuz eti satılması değil. Müşterilerine domuz eti seçeneğini de sunan tanınmış mekanların domuz eti tüketmeyenlerin hassasiyetlerine saygı duymasını istiyorlar. Gerekçe ise şu: Bu restoranların mutfaklarında domuz eti pişirilen tencere ve tava ile servis edilen tabak çatal kaşık gibi malzemelerin ortak kullanılmaması.

Bu ayrıntı çok önemli. Muhatap olan restoranlar “Temizliyoruz, yıkıyoruz sonra kırmızı et pişiriminde kullanıyoruz” şeklinde makul bir açıklama yapabilir. Fakat, öyle yıkayıp çalkalamakla insanları tatmin etmek Türkiye’nin hijyen siciline aykırı.

Not: Bu yazıyı hazırlarken, BUGÜN Gazetesi Ankara Temsilcisi Adem Yavuz Arslan’ın, 1999 yılında Aksiyon Dergisi için yaptığı domuz üretimi ve tüketimi konusunu elen “Domuz eti yediriyorlar” başlıklı haber dosyasını da okuma fırsatım oldu. 13 yıl önce, özellikle İstanbul’da halka naslı domuz eti yedirildiğini tüm yalınlığıyla anlatan haber güncelliğini hiç yitirmemiş gibi... (Okumak için tıklayınız)

Ersin Çelik / Haber 7
ersin.celik@haber7.com
twitter.com/ersinceliq 

Yorumlar12

  • SAMİ KAYA 12 yıl önce Şikayet Et
    yazıklar olsun. internette idealsalam diye arattırın adamlar açık açık domuz eti satıyor.hem de 1968den beri diyor.bitmişiz haberimiz yok.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Nasuh BİLEN 12 yıl önce Şikayet Et
    HABER7 OKUYUCULARI YEMEZ YEMEMİŞTİR. Bizler zaten firma seçeneğiyle alıyoruz.
    Cevapla
  • Yucel Bilir 12 yıl önce Şikayet Et
    İtalya'dan ahçı getirelim.... 2006 da İtalya'da comennius projesi münasebeti ile bulundum. Domuz eti hassasiyetimizi söyleyince vejetaryen yemek yaptılar. Kullandıkları tencere tava gibi mutfak eşyalarını da sıfır kullandılar.
    Cevapla
  • mermus 12 yıl önce Şikayet Et
    Bal gibi yediğimiz domuz etleri ne olacak?. sahtemiii, yoksa değil mi ? önce onu bi bilek.
    Cevapla
  • aydınlık 12 yıl önce Şikayet Et
    Sağolasın Ersin bey.. Öncelikle bu konu hakkındaki hassasiyetinden ve emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Ne yazık ki Türkiyede gıda denetimi çok yetersiz. en kötüsüde suç üstü yakalanan ve insanların sağlığıyla oynayan, aynı zamanda müslümanlarca tüketilmesi haram olan mundar hayvanların etlerini dana eti sahte etiketlerle müslüman halka yediren.aşağılık domuzlara caydırıcı cezaların verilmemesi bu ahlaksız mundarlara cesaret vermektedir.hükümet bu tür ahlaksızlara çok ağır cezalar vermediği sürece de önüne geçilemeyeceği açıkça ortadadır.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat