Başörtüsü yasağı kalktı ya ambargosu!
- GİRİŞ04.04.2012 10:04
- GÜNCELLEME04.04.2012 10:04
Başörtüsü konusunun dallanıp budaklanmayan tarafı kalmadı ve yasağın kalktığı şu süreçte, bu sayfayı tekrar tekrar açmanın da bir getirisi yok artık. Fakat bu da bir başötüsü yazısı.
Bir gözlemin sabır sonu aslında. Herkesin gözü önünde cereyan eden bir tutumun tespiti...
Yasak, sınavlarda, okullarda ve kısmen de olsa kamuda kalktı. İnanç özgürlüğüne karşı oluşturulan tabular da büyük oranda yıkıldı. Buraya kadar her her şey normal ve görünen de bu.
Ama durum hiç de öyle değil aslında.
Aylardan beri özellikle reklamları takip ediyorum. Hemen her evin ihtiyacı olan ürünleri pazarlayanları bilhassa... Yüzlerce dizi, film ve televizyon programına daha bir dikkatli baktım.
Billboard’ları en ince ayrıntısına kadar inceledim günlerce.
Son araştırmalara göre 20 milyonu geçen başörtülüler muhatap alınmıyor ve müşteri portföyünde yoklar!
Başörtülü bir arkadaşın deyimiyle, "kapitalist sisteme göre hamamböceklerini bile atlamaması gerekenlerin" yıllardır devam eden başörtülü kadın ambargosu hiçbir şekilde sorgulanmıyor nedense...
Aslında bu fırsat kendiliğinden gelmişti.
BMW marka aracı başörtülü programcı test etti diye sponsorluk sözleşmesinin iptal edilmesiyle çıkan gürültü bu sorunu çözecek gibiydi? Ama biz BMW’den inemediğimiz için kuru bir özürle geçiştirilmesine seyirci kaldık.
Tuna Kiremitçi, Esra Elönü, Ertuğrul Özkök arasındaki “dizilerde neden başörtülü karakter yok” polemiğinden de “başörtülüyü kim oynayacak, reytingi olacak mı, başörtülü ikoncanlar kim olacak?” şeklindeki ölü magazin geyiği doğdu!
Peki başörtülüleri potansiyel müşteri olarak görmeyen bu firmalar inançlı kesime karşı mı? “Evet” demek haksızlık olur. Bir kere aralarında çok sayıda Anadolu sermayesi var.
İyi de bu ambargo neden? Akla ilk, Cumhuriyet'in kurulmasıyla birlikte devlet ve özel sektörün kanına işleyen resmi ideolojinin dayatması geliyor.
Tamam, televizyonda neyin nasıl yayınlanacağına karar veren bu otosansürcü zihniyetin de payı büyük.
Yıllarca “Bizimkiler” adlı apartman dizisiyle bu ideolojiyle yatıp kalktık zaten.
Sarhoşun, komünistin, “katil” lakaplı horoz döğüştürücüsünün, para babası işadamının oturduğu koca apartmanda mazbut bir aile yoktu mesela. Rakı sofraları kurulurdu mutlaka. Ramazan ayında oruç tutma rolü ise, sapık Halis’in su tesisatçısı, Alamancı babasına verilmişti.
Gerçi ardan geçen 20 yılda değişen bir şey de olmadı. Şimdinin apartman dizisi ‘Adını Feriha Koydum’da da durum aynı. Burada namazı Feriha’nın kapıcı babası Rıza kılıyor. Diğer taraftan Emir’in babası ise varlıklıdır, paraya para demez ve her fırsatta çapkınlık yapıyor. Bu yüzden de namazı, çapkınlık yapacak parası olmayan, bodrum katta yaşayan kapıcı Rıza’nın kılması gerekir zaten.
Konuya dönersek bazı reklamları özellikle irdeledim…
Mesela;
Hac ve Umre döneminde kutsal topraklara gidecekler için özel kampanyalar yapıp tanıtımlar hazırlayan GSM şirketleri, geri kalan zamanlarda milyonlarca başörtülüyü abonesini hiç yokmuşlar gibi davranıyor.
Ramazan’a özel konseptler belirleyen bir çok gıda markası –özellikle kolacılar- donattıkları iftar sofralarına ise bir tane bile başörtülü oturtmuyor!
Ekonomik istikrarla bir inşaat devine dönüşen ve bulduğu her boş araziye mahalle nüfusunun üç katını alacak bloklar diken pek meşhur işadamının faizsiz satışı anlatan reklamında, yaşam merkezinden ev almış onlarca kadından hiç birisi başörtülü değil.
Doğru panjuru taktıdığı için “akıllı” ilan edilen kadının evinde toplanan gün arkadaşlarından bir tanesi de mi başörtülü olamaz demeden edemiyor insan!
5 milyon poliçeli müşterisi olan sigorta şirketinin reklamında hayatın her alanındaki kadın tipleri gösterilirken “başörtülüler sigorta kapsamı dışındadır" deniliyor resmen!
Tamamen yerli üretimle, mobilyada bir dünya markası olan Anadolu’nun gururu bir firmamız, koltuk takımlarına oturmanın rahatlığını yaşayan onlarca başı açık kadını hangi kıstasla belirliyor acaba? Muhafazakar kimlikteki sahibi, hemen her noktadaki mağazalarından, daha çok orta bütçeli mutasıp ailelerin mobilya aldığını nasıl görmezden gelebiliyor, merak ediyorum!
"Bütün bu işler bir kaç ajans ve yönetmenin elinde" diyenler var. Madem öyle muhafazakâr kesime olan saygısıyla sempati toplayan ünlü yönetmen Sinan Çetin, reklam filmlerinde, başörtülüleri de x markanın değer verdiği kitle içine soksa mesela. Kim karışabilir, reklam verenden başka!
Asla bir ölçü, gösterge olamaz ama iki hafta önce oynanan Fenerbahçe-Samsunspor maçındaki pardösünün altına sarı-lacivert forma giymiş başörtülüler de bir mesajdır anlayana. Onbinlerin içinde, yüz binlerin karşısında duruşlarından taviz vermeden hayatın birçok alanında olabileceklerini gösterdiler.
Yıllarca resmi ideolojiyle şekillenen televizyon dünyası bile büyük bir dönüşüm yaşarken, başörtülüler de reklam verenlere artık ticari risk aldıklarını hissettirmeli bence.
Fakat, "Namazı, varsa evin yaşlısı kılar, orucu yine varsa babaane tutar. Baba akşamları bir kadeh rakı devirir. Annenin tüm arkadaşları başıaçıktır. Çocuklar dini hiç sorgulamaz ve bizim istediğimiz tek tip Türk aile yapısı budur." şeklinde ekran dayatması kimsenin umurunda değil?
Bu dayatma yüzde 60'ı geçen inançlı kesime rağmen, 10 yıllık iktidara rağmen yapılabiliyorsa, demokrasi, insan hakları ve inançlara saygıyı kapsayan bu dönüşüm sakat bir dönüşümdür.
Peki bu firmalara, diziler, sinema sektörü, bilgi yarışmaları daha neyi bekliyor? Emin olun üç beş başörtülü çıkıp tepki koysa; tüketim rüzgarına kapılmaktan kurtulabilse ve “almıyoruz”, “izlemiyoruz”, “tüketmiyoruz” diyebilse yollarına ne güller dökülür, ne cilalı reklamlar çekilir?
Başörtülülerin de kadın olduğunu ve sadece başörtüsü ile tessütür elbisesine ihtiyaç duymadıklarını, onların da annelik yaptığını, çocuk yetiştirğini, güzel güzel mobilyalar beğendiklerini, en tutucusunun dahil eşlerine güzel göründüklerini, bu zamana kadar zorlukla da olsa okuyup makam ve mevki sahibi olduklarını, dizi izlediklerini, tiyatro yaptıklarını da hatırlatmakta fayda var...
Ersin Çelik / Haber 7
ersin.celik@haber7.com
twitter.com/ersinceliq
Yorumlar15