Korucu aile olmak kaç para?

  • GİRİŞ09.04.2013 08:17
  • GÜNCELLEME09.04.2013 10:05

Son dönemde vakalar o kadar çoğaldı ki Türk kamuoyu bu konuda daha hassas olmaya başladı. Öncelikle şunu bilmek lazım ki Almanya'da ki mantık çok farklı. Bildiğim kadarı ile Hitler zamanından kalma bir kurum olan Gençlik Dairesi en ufak şüphede çocuğu aileden alıyor.

Sözde çocuğu koruma adına yapılan bu iş hem bir aileyi yok ediyor hem de çocuğun geleceğini karartıyor. Kimliğinden, kültüründen, dininden uzak gençler yetişiyor. Tabii Alman bunu sadece Türkler'e karşı yapmıyor. Daha önce bu köşede Fransız bir ailenin dramını anlatmıştım. Almanya'da yaşayan aile, çocuklarının düşmesi sonucu morluklar oluşmasıyla hayatları kararmış.

Fransız aile fertleri ellerinden alınan çocukları yüzünden yıllarca hayata küsmüşler. Ayda bir kere görebildikleri çocuklarını bir sabah Almanya-Fransa sınırında ki parkta gezerken, akıllı bir davranışla yayalara ait köprüyü kullanarak Fransa'ya geçirmişler. Evlerini barklarını terk ederek yeniden Fransa'ya yerleşmişler. Fransa bu tür konularda kendi vatandaşını koruduğu için de iade olmamış.

 Daha önceden birkaç kez duymuştum. Yine aynı durumda olan bazı Türk aileler çocuklarını kaçırarak Türkiye'ye yerleşmişler.

Biz de şunu iyi biliyoruz ki her ne kadar Almanlar herkese bu zulmü yapıyor olsa da Türklere karşı daha sert oldukları kesin. Gerçi bizim çocuklar da o kadar hareketli ki yerlerinde duramıyorlar. Haliyle de yaralanmalar daha çok oluyor. O koltuk senin, o masa benim zıplaya zıplaya oynuyorlar. Fransız çocukları yanlarında kuzu gibi kalıyor.

Fransa'da her ne kadar aynı şekilde Gençlik dairesi varsa da, Almanya kadar yaygın değil. Üstelik mahkemeye itiraz etme hakkınız var.

Aslında problem medyatikleşen olaylardan kaynaklanıyor. Fransa'da birkaç kez okula gittiği halde ailesinden şiddet görüp fark edilmeyen çocuklar oldu. Bu çocukların hayatını kaybetmesiyle de artık daire en ufak şüphede aileye teftişe geliyor.

Yakın arkadaşlarımdan biri de aynı şekilde sırf ufak bir morluk oldu diye teftiş edilmişti. Allah'tan çocuğun hiperaktif olduğu belli oldu da sorun çıkmadı.

Ancak herkes öyle şanslı olamıyor işte. Ulubaş ailesi de onlardan biri. 7 aylıkken bebekleri ellerinden alındı. Aile içi kavgalar yüzünden dertlerini anlatamadılar. Şu anda 18 aylık olan bebeklerini geri alabilmek için hukuk mücadelesi veriyorlar.

Gel gör ki Fransa'da artan İslam düşmanlığı, başörtüsüne olan hazımsızlık ister istemez davalara da yansıyor. İstedikleri kadar laiklik desinler, bağımsızız desinler yalan söylüyorlar. Onlara göre başörtülü bir anne kötü bir anne.

Ulubaş ailesi de böyle bir hâkimin kurbanı mı oldu bilmiyorum ama işleri gerçekten zor. Hukuk mücadelesi nereye varır kestirmek zor ama bazen insanın tepesi atıyor, alın başınıza çalın deyip kaçası geliyor.

Durum böyle olunca da iş korucu ailelere düşüyor. Bildiğimiz kadarı ile Türk aileler korucu olmaktan çekiniyor. Bunu birçok nedene bağlayabiliriz.

Birincisi böyle bir sistemin olduğunu bilenlerin sayısı az. İkincisi "kendi çocuğuma bakamıyorum, başkasının çocuğuyla uğraşamam" mantığı.

Üçüncüsü dini kısıtlamalar diyebiliriz. Düşünün ki bugün bebek olanlar yarın delikanlı olacak. Evinizde ki öz evladınızla aynı yaşta ise mahrem konusu ortaya çıkacak. Hem size karşı hem çocuklar arası ilişkilerde sınır nasıl belirlenecek?

Dördüncüsü eğitim konusu. Başkasının çocuğunu neye göre, hangi kültüre göre yetiştireceksiniz. Diyelim ki Müslüman bir çocuk aldınız, onu dini bütün yetiştirmek isteseniz bile Gençlik dairesi buna izin verecek mi? Korucu aile çocuğa 18 yaşına ya da bazı şartlarda 21 yaşına kadar bakmakla yükümlü.

Ve tabii ki maddi imkânsızlıklar var. Ancak Fransa bu konuda cömert davranıyor. Bir çocuk için neredeyse askeri ücret kadar maaş veriyor. Bunun yanı sıra aylık harçlık, senelik giyim parası, okul parası, başarı parası, tatil parası uzayıp gidiyor. Bu da ortalama bir çocuk için 1000 € , 2 çocuk için 1900 ve 3 çocuk içinde 2800 € demek oluyor.

Rakamlar yükse gibi görünüyor. Bir dostum diyor ki "öyle olsa bütün Türkler bu "işi" yapar!".  Dur hele o kadar da kolay değil. Bakıcısı olduğunuz çocuğu öyle soğan - ekmekle büyütemezsiniz. Lokantaya, sinemaya götüreceksiniz. Kültürel faaliyetlere, spor ve müzik derslerine kayıt ettireceksiniz. Her sene tatilde eğlendireceksiniz.

En önemlisi de şartlara uyacaksınız.

Koruyucu aile olabilmek için il bölge idaresine (conseil general) başvuru yapıyorsunuz. 6 ay boyunca aileniz hakkında teftiş yapılıyor, ev durumunuza balkıyor, mülakatlar yapılıyor ve 3 ay içinde cevap veriyorlar. Eğer ret ederlerse nedenini de açıklamak zorundalar. Eğer onaylarsa 5 yıl boyunca bu hakkı muhafaza ediyorsunuz.

Evet verilen maaş sayesinde zorlanmazsınız ama zengin de olmazsınız.  Bu konuda istekli olmak, başkasının çocuğuna bakabilme "sevdasına" sahip olmak yeterli. Gerçi manevi kazanç maddi kazancın yanında ne ki? Aile ortamını bozmamak için bakacağınız çocuğun kendi aile ortamınıza, çocuklarınızın yaşına göre ayarlamanız gerebilir.

Bildiğim kadarı ile Almanya'da korucu aile olmak için teşvik programları yapılıyor. Fransa için de aynı faaliyetler yapılabilir.

Bu çocuklarımız kurtarmamız gerekir. Çocuğu olmayan aileler, çocukları ayrılmış büyükler bunu yaparsa çok büyük hizmet etmiş olurlar.

Fatih KARAKAYA - HABER7     

Karakaya.fatih@gmail.com

http://www.twitter.com/fkarakaya

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat