Zil takıp oynayalım!
- GİRİŞ07.05.2012 10:03
- GÜNCELLEME07.05.2012 10:03
35 yıldır aktif politikada olan ve 2002’den beri sağ hükümetlerde görev yapan daha sonra da 2007’de en büyük hayali olan Cumhurbaşkanlığına seçilen Sarkozy politika hayatına son vereceğini duyurmuştu. Bakalım bu sefer sözünde duracak mı?
Türkiye penceresinden bakıldığında Sarkozy’nin gitmesi neredeyse bayram havasına dönüştü. Nasıl ki Batıda yabancılar olmasa her şey güllük gülistanlık olacak yanılgısı varsa, Sarkozy gidince her şey düzelecek algısı da o kadar yanlış. Bazı gerçekleri hatırlatmakta fayda var.
Elbet Sarkozy açık bir Türk ve İslam düşmanı idi. Bunu ne gizledi ne de belirtmekten çekindi. İlk günler etrafında ona gönül veren (abartmadan söylüyorum) Müslümanlar doluydu. Ama kısa zamanda Müslüman danışmanları, sözde de olsa Müslüman bakanları yok etti. Tüm politikasını yabancılara ve Müslümanlara karşı geliştirdi. Bunun için yalana bile başvurdu. 700 caminin Hollande’a oy kullanmaya çağrı yaptığını tv kanallarında aktardı. Halbuki hiçbir cami siyasi tavır almıyor, alamıyor.
Bizzat, bir çok sefer istediğim halde “bizim cami” ona karşı oy kullanma çağrısında bulunmadı! Ama aynı zamanda Siyonist zihniyetin temsilcisi CRIF başkanı açıkça Sarkozy’e oy vermeye çağırdı. Sarkozy, İsrail’de ki Fransızlar arasında %80’den fazla oy aldı. Bu güne kadar hiçbir Cumhurbaşkanı adayı dış bir ülkede bu kadar yüksek oy almamıştı. Buna rağmen Hollande bir takım insanları kırmama adına bunu gündeme bile getiremedi.
Aslında objektif baktığınızda Sarkozy çok iyi bir kampanya yaptı. İlk günler Hollande’un %55 ila %58 arasında oy alacağı anketlere yansıyordu. Müslüman ve yabancı avı en sonunda farkı %2’e düşürmesine neden oldu. Aralarında ki oy farkı sadece 600 000. Bu kadar başarısız bir Cumhurbaşkanı her şeye rağmen ve liderlerinin oy vermeye çağırmamasına rağmen aşırı sağcıların oyunu alarak büyük başarı elde etti. Aslında Hollande Müslümanların oyu sayesinde seçildi.
Hollande daha önce parti sekreterliği (başkanlığı) haricinde sadece milletvekili olarak ulusal bir görevde bulundu. Ne bir hükümette bakan oldu ne de uluslar arası görevi vardı. Karizması da aslında yerlerde sürünüyor. Sarkozy ile kıyasladığımızda hiç bu göreve yakışmıyor. Dominique Strauss Kahn’ın tecavüz hadisesinden sonra onu destekleyenlerin Hollande’a yönelmesiyle önü açıldı. Özellikle Siyonist grup genel sekreter olan Martine Aubry yerine ki Müslümanlara daha yakındı, onu desteklemesi önünü açmasına neden oldu.
İlk bakışta hayırlı gibi görünen bu olay bizleri asla tedbirsizliğe itmemeli. Tekrar hatırlatalım ki 2004’te okullarda ilk başörtü yasağının yasallaşması solculardan geldi ve Hollande destekledi. 2001’de Ermeni yasası yine solcular getirdi. 2006’da Ermeni meselesini tekrar gündeme alan ve ceza isteyen yine sosyalistler oldu. 2011’de yine Ermeni Meselesi Hollande’un Ermenilere söz vermesi ile Sarkozy’nin önce davranmasına neden oldu.
En son inanılmaz bir şekilde tarihinde ilk defa sola geçen Senato, ilk yasa teklifinden biri başörtülü resmi çocuk bakıcılarının (kendi evlerinde dahi görev yaparken) başörtü takmasını yasaklayan yasa oldu! Hollande tüm Müslüman derneklerin tepkisine rağmen yasayı desteklediğini duyurdu. Şimdi bu yasa yakında tekrar gündeme gelecek, Ermeni meselesi tekrar önümüze çıkartılacak.
Fransa seçimlerinde 2 tur arasında her zaman iki aday arasında bir sefere mahsus televizyon tartışması olur. Sarkozy kendine o kadar çok güveniyordu ki 3 tartışma istedi. Karşı taraf kabul etmeyince bir tek canlı yayında tartışma oldu.
Orada Hollande çok başarılı değildi ama Sarkozy çok daha kötüydü. Müslümanlar ile ilgili bölümümde ise birbirleriyle ben senden daha çok İslam düşmanıyım tartışması yaşandı. Biri ben şu yasayı çıkardım sen oylamadım, hayır ben şu yasağı getirdim sen karşı çıktın gibi tartışmalara girdiler. Sarkozy o kadar bastırdı ki, Hollande en sonunda “benim Cumhurbaşkanlığı dönemimde dinlere özellikle de Müslümanlara hiçbir ayrıcalık tanınmayacak, Laiklikten ödün verilmeyecek, hiçbir okulda helal et verilmeyecek, hiçbir yüzme havuzunda kadınlara özel saatler olmayacak” demek zorunda kaldı. Hollande’un dik durabildiği tek konu, yerel seçimlerde yabancılara oy hakkı verilmesi idi. Sarkozy yabancıların oy kullanması durumunda belediye başkanının Müslüman olacağını ve okullarda helal et zorunlu hale geleceğini savundu. Hollande ise şu anda Fransız Müslümanların oy kullandığını, seçildiği ama asla öyle taleplerinin olmadığını söyledi.
Tabii etrafında bu kadar Siyonist olan Hollande’dan başka bir şey beklemek akılsızlık olur. 10 milyona yakın Müslüman olmasına rağmen seçim kampanyasında onlara göz kırpmadı, onlardan oy istemedi. Biz ise yine kandık ve ona oy verdik. Elbet başka çaremiz yoktu. Sarkozy’nin seçilmesi çok daha kötü sonuçlar doğuracaktı. Beterin beterinden korunduk.
Ama asla tedbiri elden bırakmamalıyız, rehavete kapılmamalıyız. Her parti içinde görev almalıyız, oy kullanmaya devam etmeliyiz. Örgütlü siyasal katılım çalışmalarına destek vermeliyiz.
Türkiye bu konuda büyük çalışmalar yapmalı. Hem yurt dışında yaşayan Türklerden de milletvekilleri seçilmeli, hem de bu insanlara özel statü vererek Fransa siyasetinde aktif olmaları sağlanmalı.
Ateş baruta dayandığında uyanmak çok geç olabilir. Şimdiden Hollande kıskaca alınmalı ve Sarkozy’nin yaptığı hataları tekrarlarsa sonuçlarına katlanacağı gösterilmeli. Ama asla bunu açıktan, medya yoluyla değil, kapalı kapıla ardında yapılmalı.
Ancak böyle yapılırsa güzel günler bizi bekler.
Fatih Karakaya - Haber 7
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol