Binlerce Türk akılsız mı?
- GİRİŞ04.09.2012 09:56
- GÜNCELLEME04.09.2012 09:56
2007’den beri 80 bin öğretmen kadrosunun iptal edildiği Fransa, Milli Eğitimde tarihinin en kötü dönemini yaşıyor. Her eğitim yılında onlarca sınıf yetersiz öğrenci yüzünden kapanıyor. Bir çok yerde ayrı seviyeli sınıflar ortak hale getiriliyor.
İşsizlik oranının rekor seviyelere çıktığı bu zamanda eğitim süresi de yükseliyor. Artık diplomasız iş bulmak imkansız hale geldi. Bu durumda tek çare daha yüksek okula gitmek.
Peki Türkler eğitim konusunda en alemde?
Fransa’da 500 ile 600 bin Türk’ün yaşadığı biliniyor. Maalesef Cumhuriyetin Jakoben yapısı yüzünden ne kadar Türk var, ne kadarı Fransız vatandaşlığına geçmiş, ne kadar okuyor bilmiyoruz. Çünkü Fransa için herkes Fransız vatandaşı, herkes Fransız yurttaşı. Dolaysıyla kökeni hiç o kadar önemli değil.

Biz tam rakamları bilmesek de genel manada Fransalı Türklerin okul durumundan bahsedebiliriz. Tahmin edebileceğiniz gibi durum hiç açıcı değil. Gençlerimiz okulu çok erken yaşta bırakıp vasıfsız işlerde çalışmaya başlıyor. 3 yaşında başladıkları okul hayatını en geç 20 yaşlarında bırakıyor.
Halbuki eğitim sistemi her imkanı sunar. Eğitim parasızdır ve lise yıllarından itibaren burs hak edebilir. Doğumundan itibaren kreşe gidebilir. Kreşleri ya belediyeler ya da özel sektör işletir. Ancak sayıları az olduğu için özel bakıcılar devreye girer. 3 yaşından itibarenler için de her mahallede en az bir anaokulu ve ilkokulu vardır. Bunlar da belediyeye bağlıdır, özel okullar da devreye girebilir. 3-6 yaş arası anaokulu mecburi olmamasına rağmen, buradan geçmemiş bir çocuk 6 yaşında ilkokula başladığında zorlanır. Anaokulu çocukları ilköğretime hazırlar.
6 ila 11 yaşında ise 5 yıllık ilkokul dönemi başlar. Herkes için aynı eğitim verilir ve koleje hazırlanılır. 11 yaşından itibaren 4 yıllık da kolej eğitimi başlar. Burada da eğitim ortaktır. Ancak bazı okullarda öğrencinin seviyesine göre farklı opsiyonlu sınıflar olabilir. Ortaokul son sınıfta ise öğrenciler hem sınav ortamına hazırlanmak için hem de ilk başarılarını elde edebilmek için bağlayıcı olmayan sınavı geçer. Burada bile bir çok Türk sene boyunca ders çalışmadığı için bu basit sınavı başaramaz.
Yine ortaokul son sınıfta tercihler başlar. Burada puan sistemi yoktur ve öğrenciler genel lise, teknik lise ve meslek lisesinden birini tercih etmek zorundadır. Tercihine göre öğretmenleri onay ya da ret verir. Buna rağmen öğrenci ısrar ederse yine tercih ettiği okula gider. Sadece bazı okullarda sınırlı sayıda yer olduğu için sene boyunca alınan notlara bakılır.
Bir öğrencinin hayatında ise en önemli yıllar lise yıllarıdır. Çünkü ilerde seçeceği alan lise seçimi ile belirlenir. Bir alandan başka bir alana geçiş zor ve uzundur. Sadece düz lisede okuyanlar ve özellikle de bilim dalını (scientific) alanlar istedikleri alana gidebilirler.
Lise 1’de 16 yaşına gelen genç isterse okulu bırakabilir. Çünkü Fransa’da 16 yaşına kadar eğitim mecburidir. Dikkat edin okul değil eğitim mecburidir. Bir anne baba çocuklarını ister özel öğretmenle eğitebilir isterlerse kapasiteleri varsa kendileri verebilir.
Fransız gençliğinin en önemli sınavı ise lise son sınıftadır.BAC denen bu sınavı geçmeden üniversiteye gidemez. 20 üzerinden 10 ve üstü puan alan diplomayı alırken 8 ila 10 arası not alan kişiler de istedikleri 2 ders sınavını yeniden geçerek notlarını yükseltebilir.
İşte Türk gençlerinin başarısızlığı burada başlar. Bir çoğu ilk sene BAC sınavını alamaz. O anda zaten okulu bırakır. Yeniden denemek isteyenlerin sayısı çok azdır. Başaranlar ise o kadar zorlanır ki, meslek hayatına en çabuk ulaşılabilecek BTS diploması tercih eder. Kısa zamanda işe başlasın ki, araba alsın, ekonomik özgürlüğüne kavuşsun, anne babasına muhtaç olmasın!
Zaten başörtülü kızlar okulu bırakmayı tercih eder ya Türkiye’de veya Avrupa’nın bazı ülkelerinde Kur’an Kurslarına gitmek zorunda kalır.
Erkekler ise genelde bilgisayar, kızlar da sekreter-muhasebe bölümünü seçer. Onda bile başarılı olamaz, mesleklerini tam öğrenemezler. Bize Staj için bize gelen Türkler tam dayaklık öğrencilerdir!
Hiçbir heyecan, merak, inisiyatif yoktur. İnanın robot gibiler. Alanlarında kendilerini geliştirmedikleri gibi, sorumsuzlukları had safadadır.
Bunun bir çok sebebi vardır:
1- Anne - Babaların dil sorunu: Genelde Türkiye’den gelen anne veya baba Fransızca bilmemektedir. Dolaysıyla hiçbir şekilde ödev derslerine yardım etmemektedir. Onların gelişmesine yardımcı olamamaktadır. Ancak yeni nesiller bu konuda daha sorumlu davranmaktadır.
2- Örnek alacakları ağabeyleri yoktur: günümüzde gençleri motive edecek, örnek olacak başarmış ağabeylerinin sayısı çok azdır. Medya sürekli milyonlar kazanan futbolcu, şarkıcı ya da artistlerden bahsetmektedir. Yıllarca okuyup 3 kuruş kazanmaktansa daha karlı işler ilgilerini çekmektedir.
3- Ufukları dardır: Gençlerimiz ileriyi görememektedir. Okumanın önemini kavrayamamıştır. Sabah sınıfa gelip saatlerce ders çalışıp öğretmen dinlemek ağrılarına gitmektedir. Sanki onlar için bir zaman kaybıdır. Bu aynı gençler yarın iş hayatlarında da başarısızdır. Çünkü patrondan emir almak, çalışmak ağrılarına gitmektedir.
4- Anne - Babalarının sorumsuzlukları: Maalesef batı dünyasında gençler serbestliğin son safhasındadırlar. Ancak buna rağmen bir yerde sorumluluklarını hatırlayıp işe koyulurlar. Bizim gençler ise bu özgürlük karşısında dengesini sarsar, kendini boşlukta hisseder. Bu boşluğu doldurmak için de diskotek ve barlarda zaman harcar. Aile ile ilişkiler gergin hale gelir. Evden kaçma tehditleri karşısında veliler çaresizdir ve alttan almalar başlar. Ama bu sorunu çözmez.
Tabii sosyal etkenler, maddi durumlar da devreye girer. Tüm araştırmalarda işçi bir ailenin çocuğunun başarması daha zordur. Babası ya da annesi doktor olan bir genç okulda daha başarılıdır.
Halbuki bizim gençlerimiz daha akılsız değildir. Sadece anne babaların onları iyi yönlendirememesi, sorumluluk vermemesi, geniş çaplı düşünememesi başarısızlığı ortaya çıkarmaktadır. Veliler ne pahasına olursa olsun her akşam çocukları okuldan döner dönmez en az 45 dakika ders çalışmalarını zorlamalıdır. Yoksa hiçbir şekilde başarılı olamazlar.
Son olarak ta yaygın olan diğer bir sorun da ırkçı öğretmenler sorunudur. O kadar okul hayatımda hiç ırkçı öğretmene rastlamadım. Ama önümü kesmek isteyen öğretmen çoktu. Ortaokulda düz liseye gideceğim dediğimde bana sen meslek lisesinde daha başarılı olursun demişlerdi. Allah’tan kabul etmedim ve hayallerimin peşinden koşmuştum. Onları dinlesem şimdi ne yapıyor olurdum bilmiyorum.
Bu nedenle veliler çocuklarına güvenmeliler. Teknik ya da meslek liselerine yönlendirmemeliler ya da bu doğrultuda ki tavsiyeleri dikkate almamalılar çünkü bu tür liseler değersiz liselerdir.
Eğer çocuğunuzun okumasını istiyorsanız ona “benim zamanımda hiçbir şey yoktu, sizin neyiniz eksik, niye okumuyorsunuz” demeyin. Bu tür çıkışlar verimli olmuyor. Günümüz gençlerinin de kendilerine göre sorunları var: sivilceleri çıkmış, facebookta yeterince arkadaşı yok, sevgilileri ile kavgalılar!
Şaka bir yana bu çocuklar hayal bile kurmasını bilmiyor, kolay yoldan para kazanmak hayal kurmak değil. Yüksek okullarda okumayı akıllarına bile getiremiyorlar.
Çocuğunuza bu hayali aşılayın, en yüksek okullarda okumayı hak ettiğini bilinç altına yerleştirin. Eksik olduğumuz alanlara yönlendirin. Fransa’da bir tane bile Türk noterin olmaması bizim bilinçaltına yerleştirilen bir şey mi: O meslekler Yahudiler’a ait algısı mı? Ya da bir tane bile Hakimin olmaması, tanınmış bir siyasetçinin olmaması kaderin kötü bir oyunu mu?
Hayır bana göre değil. Sadece biz hedefimizi yükseltecek cesareti bulamıyoruz. Halbuki biz en iyisine layığız, bizler çağ açmış bir medeniyetin torunlarıyız o halde hedeflerimiz de çok büyük olmalı prensibini benimsesek çok şey değişir.
O zaman göreceksiniz ki okuma oranı artacak ve başarılı gençlerimiz çoğalacak. Çoğalacak ki onlar da örnek olup başkalarına vesile olacak.
Tabii bunun için de burada yaşayan dernek, cemaat, kurum ve kuruluşlar en kalabalık öğrenci biz de, en iyisini biz okuturuz yarışına girmektense, 100 tane işe yaramaz çocuğa masraf yapmaktansa aralarında gerçekten okuyacak bir tanesine yatırım yapsalar o gün işte “üzüm üzüme baka baka kararırmış” diyebiliriz.
karakaya.fatih@gmail.com
http://www.twitter.com/fkarakaya
Yorumlar6
-
Hakikat
13 yıl önce
Şikayet Et
utanır insan biraz. türk ailelerin erkek çocuklarını nasıl yetişrdikleri kimseyi ilgilendirmez. bakın işinize ya.
Beğen
Cevapla
Toplam 1 beğeni
-
Hakikat
13 yıl önce
Şikayet Et
bilimsel içerikli makaleler yazarken etnik belirtmeyelim. bütün işini gücünü bırakıp şu türkler den de dahi çıkabilir mi acaba yarabbi? diye düşünüp kafanı bunlara mı takdın? einstaın a kalmadı bu dünya. yüzyılın son dahisi olarak gösterilen apple ın sahibine kalmadı. türkler de de isteyen kendi yetenek tecrübe beceri ve niteliğine göre ve diğer faktörleri de düşünüp torpillerini de ayarlayıp tabiki yolunu çizecekdir.
Beğen
Cevapla
Toplam 1 beğeni
-
zehra yavuz
13 yıl önce
Şikayet Et
her zaman yüzlerce cocuga sans verilmeli, birkac eliti her toplum yetistirebilir, matah birsey degil. mümkün oldugu kadar bircok cocukla ilgilenilmeli...
Beğen
Cevapla
Toplam 7 beğeni
-
zehra yavuz
13 yıl önce
Şikayet Et
müslüman türk kizlarinin da örnek alacak ablalari yok, ama onlar türk erkekleri gibi degiller.. neden? aile cünkü oglan cocuguna her türlü dengesizligi yapma sansi taniyor.
Beğen
Cevapla
Toplam 7 beğeni
-
zehra yavuz
13 yıl önce
Şikayet Et
türk erkek cocuklari fazla simartiliyorlar yazmamak icin, binbir dereden su getirilmis. bütün yazi tek cümlede toplanabilir: türkler erkek cocuklarini cok seviyorlar, erkek cocuklarini cok simartiyorlar. "cocuklar" degil "erkek cocuklari" serbestligin had safhasindalar!!!
Beğen
Cevapla
Toplam 7 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle