Kader mi?

  • GİRİŞ21.05.2010 09:19
  • GÜNCELLEME21.05.2010 09:19

Bizde insan hayatı ucuz ve ihmal edilebilir bir şey!

Kot taşlama atölyelerinden tutun da, gerekli güvenlik önlemlerinin yeterince alınmadığı tersanelere ve madenlere varıncaya kadar, pek çok insan kaybına şahit olduk.

Halkımız bunlara “kader, elden ne gelir!” diyebilir, ama ben bir ilahiyatçı olarak buna katılmam ve ancak “ihmal ve sorumsuzluğun yoksul insanlara ekstradan faturası” diyebilirim.

Suçu kadere yüklediğimiz pek çok olayı daha yakından incelediğimizde, uzmanların yaptığı değerlendirmelere baktığımızda, gerekli tedbirlerin alınmadığı gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Son maden kazası ile ilgili yorumlar da bu yönde maalesef.

Her şeyi oluruna bırakan pasif tavrımızı bırakmadıkça, kendi kaderimizi bizi pek de umursamayan insanların ellerine teslim etmiş oluyoruz.

Hayat felsefemizde bir paradigma değişikliğine ihtiyacımız var. Aslında İslam gibi son derece aktivist bir dinin nasıl olup da bu kaderci, pasifist anlayışla bağdaştırılabildiğini doğrusu hiç anlayamıyorum. Meşhur bir meseldir, anlatılır:

Hz. Ömer’in bulunduğu bir bölgede veba salgını olmuş ve Hz. Ömer bölgeyi terk etmiş. O zamanın kadercilerinden birisi Hz. Ömer’le karşılaştığında, biraz da esprili bir şekilde “Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun ey Ömer?” diye laf dokundurunca, Hz. Ömer, “Evet, Allah’ın kaderinden Allah’ın kaderine kaçıyorum!” demiş.

İşte meselenin özü bu: Tedbir alınmamış bir ortamda kazaya uğramak ve ölmek de o şartlara göre kaderdir, tedbir alarak kazadan kurtulmak da kendi şartlarına göre kaderdir. Demek ki biz kader mahkumu değiliz, başımıza gelen kaderi kendi ellerimizle hazırlıyoruz.

İnsan hayatına ve yaşam kalitesine sahip çıkmak çok önemli bir sorumluluktur. Her toplumda sosyal ve ekonomik açıdan diğerlerine göre daha avantajlı kesimler vardır.

Bu kesimler kendi standartlarına zaten sahip çıkarlar. İslami açıdan bakarsak, önemli olan, bu standartları dezavantajlı kesimlerin de yararlanacağı şekilde yaygınlaştırmaktır. 

Bu tam da bu günkü şartlarda sosyal adalet kavramıyla iş gören bir sosyal devletin varlığını gerektirmektedir.

Benim bu yazıyı yazdığım (Salı günü) sabah saatlerinde madende mahsur kalan 30 işçiden 28’ine ulaşıldı ama maalesef ölmüşlerdi.

Diğer ikisinin akibeti benim için henüz meçhul. Umutların azaldığı bu saatlerde, aşağıdaki 30 insanı kaybetmemek için baştan beri neler yapılabilirdi acaba diye düşünüyorum. Çünkü sonradan yapılabileceklerin ne kadar sınırlı olduğunu görüyoruz.

Bu yüzden herhangi bir kaza olmasını beklemeden meslek örgütleri ve sendikalar gibi kuruluşların, kamuoyunda bilinç ve duyarlılık oluşturma yönünde faaliyetlerde bulunması gerekiyor demek ki. Bu anlamda iyi bir uygulamadan bahsederek bitireyim:

Yazının devamını okumak için tıklayınız!!!

Yorumlar3

  • Kamil 15 yıl önce Şikayet Et
    bravo sana iyi eğitim almışsın. yazar hanımefendi size ilahiyat fakültelerinde ne okutulduğunu artık gayet iyi biliyoruz,bidat kültürüne öylesine dalmışsınız ki tabiki kaderin ne demek olduğunu bilmeniz de beklenmiyor,verdiğiniz örnekler bile Kuran dan değil oysaki uhud savaşından kaçanlara Rabbimiz ne diyor "evlerinizde otururken ölümün size gelmeyeceğinden nasıl emin olabiliyorsunuz" bizler sadece tedbir almakla yükümlüyüz takdir Allah ındır,biliyormusun ki dünyanın ilk batması imkansız gemisi ilk seferinde batmıştır
    Cevapla
  • mehmet tokat 15 yıl önce Şikayet Et
    BAŞBAKANIN EKSİK VE GEREKSİZ ANLATIM BİÇİMİ. elbette herşey kaderdir. ama orda vurgulaması gereken önemli cümleyi bir türlü söylemez başbakan. o da şu: HER TÜRLÜ TEDBİR ALINIR, HER TÜRLÜ ÖNLEM ALINIR, SON TEKNOLOJİ KULLANILIR, EKSİKSİZ HER ŞEY YAPILIR AMA YİNE KAZA OLURSA BU KADERDİR DEMESİ GEREKİR. sonuçta her şey yapılmamış, önlem alınmamışsa kalkıp hesap vermesi gereken değil, ölen tarafın bu kader demesi gerekir. MAZLUM VE ZARAR GÖREN TARAF KADER BU DER. ÖNLEM ALMASI GEREKEN BUNU SÖYLERSE BU YAKIŞIK ALMAZ. ama başbakanın bu sözleri de onun kaderi.
    Cevapla
  • faran 15 yıl önce Şikayet Et
    bıcak sırttan gelince!. yahu! başbakanın kader kullanımı bağlamı içerisinde oldukca isabetliydi.. ama bir kavramsal bir kelime duymayagörsün bizim sosyologlar..hemen üzerine bir yazı şişirelim diye kalemlerinin şehvetleri kabarıyor..başbakanı dinlerken hah dedim şimdi kalbi istikrarsız olanlar bundan iyi malzeme çıkarır demiştim ve fakat nerden bileyim onlardan önce bizimkilerin davranacağını.. pes yani.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat