Yumurta siyasası
- GİRİŞ17.12.2010 06:50
- GÜNCELLEME17.12.2010 06:50
“ Yumurta da taşın üstüne düşse,
taş da yumurtanın,
olan yumurtaya olur.”
(Kıbrıs Rum Atasözü)
Geçen hafta Türkiye gündemini üniversite öğrencilerinin yumurtalı protestoları işgal etti. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’nde konuşma yapmak için davet edilen Ak Parti milletvekili ve Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu daha konuşmaya başlamadan bir grup öğrencinin yumurtalı saldırısına uğradı.
Şemsiyeler altında yumurta yağmuruna uzun süre direnen Burhan Kuzu muhtemelen mülkiyeli öğrencilerden bir insaf, izan ve vicdan muhasebesi bekliyordu. Bu olmadı.
Hani sloganlar eşliğinde bir iki yumurta atıldıktan sonra büyük bir ihtimal kendisini dinleyeceklerini ümit etmişti.
Siyasal Bilgiler gibi bir okulda öğrenciler protestonun da bir siyasası olduğunu bilmeleri gerekirdi.
Gösterilerin genel mantığında atılan sloganların geri dönmemesi esastır.
Hâlbuki bu yumurtalı gösteride durum tersine dönmüş, halkın nazarında öğrenciler bilmeden kendilerini protesto etmişlerdir.
Bu kargaşa ve hengâme içerisinde yapılan gösteriden hiç kimsenin bir şey anladığını sanmıyorum.
Burhan Kuzu niçin o gün orada istenmeyen adam ilan edilmişti?
Aynı gün oraya konuşmak için gelip bu hakkı engellenen Süheyl Batum’dan esirgenen yumurtalar neden Burhan Kuzu’nun üzerinde patlatılmıştı?
Acaba hocaları bu öğrencilere kürsüdeki istemedikleri adam konuşmayınca her şeyin daha net anlaşılacağı, bütün problemlerin daha net çözüleceğinin ilmini falan mı öğretti?
Yumurta fırlatmak sözün yerini almışsa söz kendini iptal ve inkâr etmiş demektir.
Öte yandan, fırlatılan kırk çürük yumurtanın tek sağlam yumurta etmediği de bir gerçektir.
Yumurta fırlatma eyleminin zımnında sırıtan bir gerçeklik de yok değildir.
Şöyle ki, yumurta fırlatan genç aslında fırlatmaya müsait can yakıcı ve can alıcı o kadar şey varken insanlık hassasiyetim ve vicdanım daha fazlasına elvermedi demek istemektedir.
Değil mi ki bir şey öfkeyle kopup muhatabın suratına ya da herhangi bir yerine isabet etmiştir, değen şey ne olursa olsun ağırlığı kin ve nefretle katmerleşecektir.
“Maksadım zarar vermek değil” mesajını doğru ve eksiksiz verebilmek için zararın sadece yumurtanın değdiği yerden ibaret olmadığını da akılda tutmak icap eder.
Yumurta ya da kartopunun karşılığı hiç kuşkusuz ki copla, biber gazıyla mukabele etmek değildir.
Fakat bir yerde vazifeler ve mesuliyetler gösteriye dönüşmüşse, herkes kendisini bir başkası üzerinde sergilemeye çalışıyorsa güvenlik güçleri de ister istemez bu kaosa mütevazı bir katkı sağlayacak ve polis gösteriye gösteriyle cevap verecektir.
Hem bu memlekete anarşi ve terör de göstere göstere gelmiş değil midir?
Eğer devlet ricaline her fırsatta pusuya yatarak yumurta fırlatmayı demokratik bir hak olarak görenler varsa yarın bir gün bu hakkı bihakkın kullanmak isteyecek başkalarının da çıkabileceğini unutmamaları gerekir.
Ya bir gün bu öğrenciler tek kale oynadıkları bu oyunu çift kale oynamaya kalkarlarsa böyle bir gidişatı durdurmanın ne kadar güç olduğunu artık siz düşünün.
Mesela Burhan Kuzu’ya yumurtalı protesto yapan gençlere Kuzu’yu oraya davet eden öğrenci grubu karşı koymaya çalışsaydı acaba ne olurdu?
Yurt sorunu, harç meselesi, üniversitelerin özerklik meselesi, adı ne olursa olsun öğrencilerin taleplerini dile getirip bu uğurda mücadele etmesinden daha normal bir şey yoktur. Fakat taleplerin arz edilme mercii olan insanların hangi konuda ne gibi beklentilerin olduğunu iyi anlayabilmeleri için belli bir dinleme müddetine ihtiyaçları vardır.
Talep dinleyenler de talepten vareste olmadıklarına göre isteklerini karşıya duyurabilmeleri için her insan gibi konuşmaya muhtaçtırlar.
Bunu idrak etmiş olan bir genç aynı zamanda eğitsel bir yetkinliğe de ulaşmış sayılır.
Ne yazık ki üniversitelerde öğrenci merkezli vuku bulan manzaraların birçoğu çatısı çöken bir lise öğreniminin üniversiteye kadar uzanan ruhsal enkazıdır.
Hüseyin Akın -
akinakinhuseyin@hotmail.com
Yorumlar2