Acı çekmek mecburi

  • GİRİŞ09.01.2012 08:17
  • GÜNCELLEME09.01.2012 08:17

Alper Gencer uzun süre biriktirdiği sessizliğini sonunda altı kitapla konuşturdu. Elbette Alper’den böyle bir haber cümlesiyle bahsederek söze girmek istemezdim. Fakat üst üste çıkan şiir kitaplarının heyecanından olsa gerek böyle bir önemli hadiseyle herkesi muştulamak istedim.

Alper Gencer’le öğrencilik yıllarından beri tanışan, şiir paylaşan biri olarak onun dikkat çekici iki yönünü söylemeden geçmeyeyim: Alper içe doğru derinleşen ve dışa doğru her geçen gün yolu uzayan bir şair.

Biliyorum, söylemek istediğimi tam anlatamadım. Demem o ki Alper’in şiiri gün geçtikçe içinden aldığı hızla dışa doğru sorumluluğunu bir kat daha artırıp kuşanan bir şiir. Sadece matbu ortamlarda değil elektronik ortamlarda da onun şiirlerine sıklıkla rastlamak mümkün. Acıları, ıstırapları, haksızlıkları ve zulümleri es geçemeyen bir şair Alper Gencer. Onun için kalemini bir direniş silahı gibi kullanıyor.

Şiirinde şairaneliğe yüz vermediği gibi neden ve ne için yazdığını da gayet iyi biliyor. Başıboş vadilere sapmadan ilerliyor. Sorsak ve desek ki ‘Alper Gencer’e göre şiir nedir?”. Biliyorum çok büyük bir ihtimalle “Şiir: söylemek, demek yani konuşmaktır” diye cevap verecektir. Alper’in şiirlerini dikkatlice okuyan herkes onun şiir tanımının ne denli hayatla uyumlu olduğunu fark edecektir.

İlk Şiir kitabı “Âh” ı tam yedi yıl evvel imzalamış. Ne çabuk geçiyor zaman diye iç geçirip âh çekmemek mümkün mü? O zamanlar ilk okuyuşla altını çizdiğim dizelerle ünsiyetim hâlâ sürüyor. İşte o dizeler: “acıdan kaçtıkça bizden de uzaklaşıyoruz/ sen aşksın sevdiğim, sana binlerce teşekkür!”, “ben senin haricinim, anladım bunu (âh!) / bunca yaşam arasından yalnız ölümdür fer(ah!), “ağzın Akhisar’da, zeytin yiyor gölgede/ çay içmeden bir bıçak yalımıdır sükutun”….

Bu ve benzeri dizelerde bazen aşikâr bazen de eski tabirle tahtında müstetir olarak bir âh sesi işitiyoruz. İçe doğru söylenen âh yankısını dışarıya da hissettirebiliyor.

Kuşkusuz bu şairin söz söyleme kudretiyle alakalı bir durum. 2005 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü’ne layık görülen bu ilk kitaptan yedi yıl sonra şairimiz altısı bir yerde denilebilecek biçimde yeni kitaplarıyla okuyucuyu yeniden selamladı.

İlk kitabı yeniden hatırlayıp atıfta bulunmamın sebebi, şairin yeni şiir kitaplarında bu âhı dışa doğru ne denli çoğalttığını gösterebilmek içindir. Alper ikinci baskısı yapılan “Âh’la birlikte şiir kitaplarını beşlemiş oldu. Diğer şiir kitapları şunlar: ‘Mestane, ‘Ölmek Gibi Sevmek’,Garibin’, ‘Şaha Kalkan Gemiler’.

Altı kitap içinde bir de sürpriz kitap var: Hüseyni Bakış. Bu kitapta Alper Gencer Tıp Fakültesi’nde kendisine hocalık yapmış, hekimlik ve hikmet kitabından sayfalar okumuş olan Hüsrev Hatemi’yi anlatıyor. Gönül yordamıyla, büyüğünün yanında sözün hakkını koruyan ama kararınca konuşan bir şairin kaleminden çıktığını hemen hissettiriyor Hüseynî Bakış kitabı.

“Yakarsa dünyayı garipler yakar” güfteci Ali Tekintüre’nin içinde ahlar barındıran bu dizesiyle okumaya başladım Alper’in ‘Garibin’ isimli şiir kitabını. İçinde “Yedisu Günlükleri”ni de barındıran bu kitaptaki şiirlere çokça aşinayım. Yedisu yanılmıyorsam Bingöl’de Alper’in ilk doktor olarak bulunduğu yer. Yani hayatın tam orta yerinden sesleniyor Alper Gencer. Sonra şairin kalbi o acılar atlasında Gazze’nin yerini bulmakta hiç zorlanmıyor. Şairin Gazze İçin yazdığı iki şiir de aynı şekilde kitapta yer alıyor. Hayatın içinde yürünen hastane koridorları da var: “geçmeyen vakitler uzayan hastane koridorlarına benzer/ boşaltılmış serum şişeleri, giderek sararan benizler/ koyu bir çarşambaya boyanmışsın yine bir vakti uzatmaya/ dilimin çitlerine takılan yabani bir sözsün de”

58 şiirden oluşan Garibin kitabı gerçekten de garibin, gariplerin kitabı denilebilecek özellikte. Yani bu şiirler bize ve bu kitap bizim kitabımız. Biz kimiz diye soranların sessizliğe saldıkları sorunun cevabına gelince, onu da Garibin kitabından alalım: Biz dünyanın kendisiyle dama oynadığı çocuklarız! Nasıl mı? İşte şöyle:

“sevdik mi dolanırız kendimizle ha bire
yalnızlık peyda olur, bin bir çeşit yalnızlık
başlar dama oynamaya bizimle dünya
istemesek de işte kurallıdır elimiz
son taşımız yetmez devirmeye o yari
çünkü dama böyledir, acı çekmek mecburi”

Hüseyin Akın - Haber 7
akinakinhuseyin@hotmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat