'Gâvursuz memleket mi olur?'
- GİRİŞ26.05.2009 06:29
- GÜNCELLEME26.05.2009 06:29
Yanılmıyorsam Profesör Ayhan Aktar yazmıştı daha önce. Geçen hafta katıldığım Konya Sivil Toplum Kuruluşları'nın 'Birlikte Yaşamak' konulu toplantısında da bazı Konyalı dostlar hatırlattı bu sözü.
1915 Ermeni tehcirine karşı çıkan Konyalı Gökbudak ailesinin lideri Mustafa Ağa tepkisini bu sözlerle ifade etmiş: 'Gâvursuz memleket mi olur?'
Çoğulculuğu, farklılıklarla bir arada yaşamayı ve bunu naifçe kanıksamayı daha iyi ifade etmek mümkün mü?
Başbakan'ın Düzce'de yaptığı konuşmayı duyunca bu söz aklıma geldi. Geçikmiş bir özeleştiri niteliğindeki bu konuşmasında bakın ne dedi Başbakan Erdoğan: "Yıllarca bu ülkede bir şeyler yapıldı. Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu. Acaba kazandık mı? Bunların üzerinde durarak bir düşünmek lazım. Aklıselim ile bunların üzerinde düşünülmedi. Bu aslında faşizan bir yaklaşımın neticesiydi. Bu hatalara zaman zaman biz de düştük."
'Yaptıklarımız'ın bir kısmını yaparken Faşizm daha icat edilmemişti, ama milliyetçilik keşfedileli epeyce olmuştu. Tek bir etnisiteye dayanan, 'ötekileri' ya 'temiz'leyen veya asimile eden bir milliyetçilik ve ulus devlet anlayışı sarsıyordu dünyayı. Bu topraklar da en kanlı biçimde yaşadı bu tecrübeyi. Projenin mimarı İttihatçılardı; sonraki dönemde mirasçıları da oldu tabii.
Farklı etnik ve dinsel grupların harman olduğu bu ülke topraklarında 'milliyetçiliğin keşfi' çok kanlı oldu gerçekten. Balkanlar'dan Anadolu'ya ve Ortadoğu'ya neredeyse hiçbir etnik grup masum kalmadı. Herkes herkese kıydı 'kendi etnik/ulusal saf'lıkları ve yücelikleri adına...
Biraz geriye gidince bazı şeyleri bugün adeta havsalamız almıyor; bir İstanbul düşünün, çok değil yaklaşık yüz yıl öncesinin İstanbul'unu, fetihten 450 yıl sonraki İstanbul'u... Bu İstanbul'da Kanun-i Esasi'nin kabulünün ardından 1877'de yapılan ilk meclis seçimlerinde 10 İstanbul temsilcisinden 5'inin gayrimüslim, Ermeni, Rum ve Yahudi olduğunu düşünün... Nasıl? Böyle bir tabloyu bugün kabul etmeniz, hatta hayal etmeniz mümkün mü?
Dürüst olalım, kim aklından; 'iyi ki de şimdi İstanbul'un 70 milletvekilinin tümü Müslüman' diye geçirmiyor? Neredeyse herkes memnun şimdiki 'arılık-duruluk'tan. Başbakan, 'bu hatalara zaman zaman biz de düştük' derken bir itirafta ve özeleştiride de bulunuyor. Dindar ve muhafazakâr kesimlerin bu tür 'arılaştırma' çabalarına destek verdiğini veya sonuçtan şikâyetçi olmadığını dile getiriyor. Dindarlar ve muhafazakârların büyük bir kısmı, ne kadar muhalif gibi dursalar da derinlerde İttihatçı, Kemalist 'ulus-devlet' paradigmasını, farkında olarak veya olmayarak epeyce içselleştirmiş durumdalar.
Diğer siyasal/toplumsal kesimlerin de bu konudaki tutumları çok farklı değil; sosyalistlerin ve liberallerin çok büyük kesimlerinin de 'homojen ulus-devlet'in yarattığı 'türdeşlik'ten şikâyetçi olduğunu sanmıyorum. Kemalistleri zikretmeye zaten gerek yok; onlar 'proje'nin Cumhuriyet dönemindeki takipçileri...
Yani, aslında İttihaçı/Kemalist proje, etnik ve dinsel bakımdan homojen bir ulus-devlet yaratma projesinde önemli ölçüde başarılı olmuştur, yer yer ortaya çıkan ciddi çatlaklara rağmen. Dindarı da, Kemalist'i de, liberali ve sosyalisti de ulus-devlete razıdır, çünkü derinlerde hepsi Türkçüdür.
1914'te Rumların Osmanlı topraklarındaki nüfusu 1 milyon 800 bindir; Ermeni nüfusu da 1 milyon 200... Şimdiki toplamları ise 50 binin altında... Bu topraklar tarihin hiçbir döneminde bu kadar homojen; etnik ve dinsel bakımdan birbirine bu kadar benzeyen insanlardan oluşan bir toplumun vatanı olmadı. Bugün, artık, 'yabancı' ile yaşamayı unutmuş bir toplumuz. O yüzden 'kendi' farklılıklarımıza da tahammül edemiyoruz. Her farklı olanı düşman bellemeye devam ediyoruz. Farklı olan da kalmadı, artık 'biz bize' düşman hale geldik. Çünkü kovduklarımızın ardından 'farklı olanla birlikte yaşamayı' unuttuk.
İHSAN DAĞI - ZAMAN
i.dagi@zaman.com.tr
Yorumlar6
-
Batu Han
16 yıl önce
Şikayet Et
zor. Zaman gazetesinde yazar olmak da zor tabii. Başbakan ne söylerse ertesi gün gazete yazarlarından birkaçı hemen alelacele savunma yapmak, denileni tekrarlamak zorunda....
Beğen
Cevapla
-
Murat UZUN
16 yıl önce
Şikayet Et
şimdi değillse ne zaman?. meğer ne kadar çok benziyormuşuz sovyetler birliği'ne. bu utanç bize birkaç yüzyıl yeter herhalde. lakin, hatasını fark edip bu hatadan dönmek de fazilettir. gelin bir fazilet misali olan bu açılımın altını dolduralım. milletçe günahlarımızı gözden geçirelim. ve resmi kurumların hatalarını onların yüzüne vuralım. bu sadece milletimizin ruh yüceliğini gösterecektir. gün, bu gündür, gün devleti faşizan çete ve çetecilerden arındırma günüdür.
Beğen
Cevapla
-
salih güngör
16 yıl önce
Şikayet Et
..... Cok dogru tesbitler.Son paragraf cidden cok can alici olmus,elinize saglik.
Beğen
Cevapla
-
mehmet tokat
16 yıl önce
Şikayet Et
İhsan Dağı'nın hatalı cümlesi. 70 milletvekilinin de Müslüman
olmasına seviniriz oysa ki...
cümleniz... Rum olur, Ermeni olur
yine müslüman olur. niye
istemeyelim. Dindarlıkla milliyetçilği
niye karıştırıyorsunuz birbirine?
elbette Müslüman olsa daha iyi.
dinimizden, bizden.. ne alaka? biz
ırkçı olmayız ama hatalı
konuşmayın lütfen. yanlış
mantıklarla karşı tarafı kışkırtan
olmayın.
Beğen
Cevapla
-
Haldun Demircialioğlu
16 yıl önce
Şikayet Et
Anadolu'nun İslamlaşması. Ermeni ve Rumlar'ın Anadoludan tehciri kendi davranışlarının ve tarihsel deneyimlerin sonucudur. Farklılıkları zenginlikler olarak gören bir milletiz ancak egemen devletler bizim zenginlik olarak gördüğümüz bu kesimleri himayeleri altına alıp üzerimizde oyunlar oynadılar. Eğer bu gün hala ülkemizde olsalardı ki bence İttihatçıların yaptığı tek doğru budur; egemen güçler daha ne oyunlar oynardı. Başbakan, başbakanlığı döneminde yapabileceği en bahtsız açıklamayı yapmıştır.
Beğen
Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle