Cuntacılık bir hastalık, tedavisi yargılamak
- GİRİŞ23.02.2010 09:16
- GÜNCELLEME23.02.2010 09:16
Darbe sırasında yurtdışında bulunan Talat Aydemir darbeye katılan arkadaşlarının ikbalini görünce kendisi de iki fiili girişimde bulundu. 27 Mayıs'tan altı ay sonra 14'lerin tasfiyesi de darbe içinde darbeydi.
Komite'deki herkes, diğer grubun kendilerini asacağından korkuyordu. Bir grup erken davrandı, diğerlerini harcadı. İktidarda kalan komitecilerin de başı Silahlı Kuvvetler Birliği denen başka bir cuntayla dertteydi.
İktidarı sivillere devretmeden, bu defa da kendilerine karşı darbe yapılacağı ve kellelerinin gideceği endişesi içindeydiler. Yani cuntacılık hastalığı tüm orduyu sarmıştı 27 Mayıs'ın ardından. 9 Mart girişimi, 12 Mart ve 12 Eylül bu pisliğe bulaşanların eseridir.
Silah zoruyla iktidar ve imtiyaz sahibi olunduğunu görenler akıllarından silememişlerdir darbeyi. 12 Eylül darbecisi Kenan Evren boşuna; 'bugün olsa yine yapardım' demedi. Virüs hâlâ vücudunda. Bu bir hastalık; tedavisi de yargı. Cuntacılıktan ancak yargılanarak arınabilirler.
Balyoz planı da 28 Şubat'ta kanına darbecilik bulaşanların eseri. 3 Kasım seçimlerini Tayyip Erdoğan'ın liderliğindeki AK Parti'nin açık ara kazanması 28 Şubatçıları şoke etmişti. Partisi kapatılan, müstakbel lideri hapse atılan, bütün sosyal tabanı taciz edilen hareket dönüşerek, büyüyerek iktidara gelmişti.
3 Kasım seçim sonuçları 28 Şubat sürecinin iflasıydı. Yargıyı, üniversiteleri, medyayı avuçlarına almışlar, ama Tayyip Erdoğan'ın dönüşünü engelleyememişlerdi. Artık yapılması gereken 28 Şubat tarzı 'post-modern' değil, 27 Mayıs modeli 'fiili' bir darbeydi.
Yazının devamına bu linkten ulaşabilirsiniz
İhsan DAĞI / Zaman
Yorumlar1