Asıl Demirtaş’la barış olmaz

  • GİRİŞ19.09.2015 12:33
  • GÜNCELLEME19.09.2015 12:33

Kavrayışımızın polemikten öte, açık ve net olması gerekir. Son yılların gelişmelerine nesnel biçimde baktığımızda terör eylemlerinin yeniden başlamasındaki belirleyici faktörün Demirtaş’ın 2014’ün Ağustos ayında İstanbul sermayesi tarafından angaje edilmesi olduğunu görüyoruz.

TÜSİAD etrafında toplanmış patronlar, bu şahsı Erdoğan’ın etkisizleştirilmesi ve AK Parti-CHP koalisyonu kurulması projesinde kullanmaya karar vermiş ve bu karar teröre kapı açmış, onlarca Mehmetçiğin şehit verilmesine, yüzlerce Kürt gencinin ölümüne neden olmuştur. 

PKK, 2013 yılı başlarında Türkiye’deki silahlı güçlerini çekeceğini ilan etmişti. Gezi Olayları’na kadar güçlerinin yüzde 20 ila 30 kadarını çekti de. Çözüm sonucunda AK Parti iktidarının daha da güçleneceğini ve Erdoğan’ın anayasayı değiştirebileceğini gören tekelci İstanbul sermayesi ‘bana yar olmayacak Türkiye kana bulansın’ zihniyetiyle sadece Gezicilere değil en aşırı ve marjinal sol örgütlere de arka çıktı. Ne var ki HDP’nin eylemlere istenilen desteği vermemesi Gezi etrafında koparılan fırtınanın bir süre sonra dinmesine neden oldu.

 İstanbul oligarşisi bu kez Gezi öncesi ve sonrası düzenlenen provokasyonlarda etkin hizmetlerini gördüğü paralel yapıya yöneldi. Ancak 17-25 Aralık sürecinde paralel tuzak son anda bozulunca Erdoğan karşıtı cephe bu kez 3 önemli seçimin yapılacağı dönemin başlangıcında öncelikle güçlerini tahkim etmeye girişti. Küskünleri barıştırıp, Sarıgül gibi popüler unsurları cepheye sürüp, yerelde CHP-MHP-Paralel ittifakları kurup belediye seçimlerine girdiler, yine başaramadılar. Cumhurbaşkanlığı seçiminde İslami görünümlü MHP adayı etrafında toplanıp, Avrupai sermayenin laik ve ulusalcı taraftarlarını tıpış tıpış oy vemeye zorladılar, olmadı. Artık tek umut kalmıştı o da 7 Haziran 2015 seçimleri. 

Erdoğan Cumhurbaşkanı olmuş ve AK Parti’de yeni bir dönem başlamışken İstanbul dükalığının politik danışmanları Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı oya dikkat çektiler. Yüzde 9,8 oy alan HDP adayı yüzde 10’luk barajı aşarsa, Erdoğan liderliğinden uzak kalan AK Parti’nin göstereceği kötü bir performans amaçlarına ulaşmalarını sağlayabilirdi. Bu nedenle oligarşinin etkileyebildiği kesimi bu kez tıpış tıpış HDP’ye oy vermeye yöneltmek gerekiyordu.

‘Oy verin gitsinler’ ve ‘seni başkan yaptırmayacağız’ sloganlarının anlamı buydu. Cumhurbaşkanlığı seçimi ertesinde o malûm çevre Beyaz Türk özentisi Demirtaş’ı kolaylıkla devşirdi. Demirtaş, finansörlerine ve potansiyel yeni seçmenlerine yaranmak için gereğini yaptı. Çözüm sürecinin başlatıcısı ve özellikle Kürtler için sembol isim olan Erdoğan’ı Kürt düşmanı ilan etti. O anda süreç pratikte politik olarak bitmişti ve sadece bir kıvılcım bekleniyordu. O kıvılcımı da Demirtaş 7-8 Ekim Kobani olaylarındaki kışkırtmalarıyla çaktı ve 60 kişinin doğrudan ölümüne neden oldu. Tabii, bu eylemlerde Türkiye’den ABD adına taviz koparmak için Türk hükümetinin IŞİD’i desteklediği kampanyası açmış olan Batı medyası ve Doğan medyasının payı büyüktü. 

Bu gelişmeler PKK içinde çözüme karşı olan kliğin elini güçlendirdi, silah bırakmak isteyenler geri plana atıldı, seçimlerden hemen sonra İran ve Almanya’nın desteğiyle Türkiye’ye sistematik saldırılar başlatıldı. Terör güçleri devletimizi hazırlıksız sanıyorlardı ama sert kayaya çarptılar. Şimdi yine 2013’e dönmek istiyorlar ama güvenilirlikleri sıfır düzeyinde. 

Yazının tamamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat