2013-2015 yalan rüzgârları

  • GİRİŞ05.11.2015 09:40
  • GÜNCELLEME05.11.2015 09:40

Birbiri ardından belediye seçimleri, cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler yapılacaktı. O tarihte 10 yılı aşan AK Parti iktidarından rahatsız olanlar bu devri kapatıp yeni bir devir açmak için ellerinden geleni yapmaya ve bunun için her türlü yöntemi kullanmaya karar verdiler. Yalan, iftira, şiddet; kamuflaj, montaj, şantaj ve hatta teröre destek… Ne pahasına olursa olsun Erdoğan devrilmeliydi ve bunun için yabancı devletler ve yerli uzantıları yalan rüzgârları estirdiler ve sonunda bunu fırtınaya dönüştürdüler. 

Algı operasyonunu kim icat etti 

Siyasilerin ve devletlerin yalanı bir silah olarak kullanması oldukça eskiye dayanır. Ancak bunu kurumsallaştıran ilk devletin hangisi olduğunu yıllardır Türk kamuoyunu Batı hayranlığına alıştırmış olan küreselciler tahmin bile edemez. Ama siz okuyucularım anladınız. 
Yalanı kurumsallaştıran ilk devlet ABD’dir. Bunun emrini veren lider de sözde insan hakları ve küçük milliyetçiklerin savunucusu Başkan Woodrow Wilson’dur. Kamu bilgi komitesi adlı kuruluş ABD’nin savaşa girmesi için kamuoyunu etkilemek amacıyla yalan, çarpıtma ve abartmaları birbiri peşi sıra imal etmiştir. 

Psikolog Freud’un  bu kurumda çalışan yeğeni Edward Bernays ABD için  algı oluşturma metotları geliştirmiş, daha sonraki dönemlerde Stalin, Hitler ve benzeri diktatörler işte bu liberallerin metotlarından yararlanmışlardır. Nazi lider Goebbels yalancı liberallerin iddia ettikleri gibi kara propagandanın mucidi değil, işte Bernays’ın basit bir uygulayıcısıdır. 

Yalan pazarlamacıları 

Sadece politikanın ve askeri saldırının ülkesi olmayıp aynı zamanda paranın imparatorluğu olan ABD’de Bernays’ın algı oluşturma metotları derhal özel sektör tarafından satın alındı ve pazarlamada kullanıldı. Bu metotların patentini alan ünlü zengin Rockefeller bir yandan kendi imajını parlatıyor, bir yandan da ürünlerini satıyordu. Örneğin aynı fabrikada imal edilen deterjanı iki ayrı pakete ayrı markalarla doldurup reklam programlarında hangisi daha beyaz yıkar yarışması yaptırmak onu oldukça keyiflendiriyordu. Tıpkı ABD’deki Demokrat ve Cumhuriyetçi partiler gibi. 

Batı’nın egemen güçleri bu biçimsel demokrasi macerasını İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Yahudi katliamıyla kapattılar. 1946’dan itibaren dünyada Batı demokrasisi değil, Batı Teknokrasisim hakim oldu ki buna yalan endüstrisi denir. Bunun yöntemlerini Palo Alto konferansında belirlediler ki bu ayrı bir yazının konusudur. Bu endüstri bir sacayağı tarafından yönetilir: İstihbarat örgütleri ‘Think tank’ adı verilen düşünce kuruluşları ve küresel medya. 
Yalancının kralı ise Birleşmiş Milletler kürsüsünden elinde içi dolu beyaz toz dolu bir torba sallayarak haykıran ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell olmuştur. Powell “işte” diyordu, “Irak’taki kitle imha silahlarının kanıtını bulduk.” Oysa o naylon torbada sadece tebeşir tozu vardı. 
Yalan ithalatçısı Türkler 

7 Haziran’da CHP, 1 Kasım’da HDP, her iki partinin liderleri de yalan konusunda uzman oldukları halde kendilerine güvenemediler ve aynı Amerikalı pazarlama şirketiyle (Benenson Grup) anlaşarak yalan ithal ettiler. Bu grup otomobil, bira, Latin Amerika ülkelerinde diktatör, ABD’de siyasetçi pazarladığı gibi Türkiye’de de Kemal Bey ve Demirtaş’ı pazarladı. 

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat