Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in gözünden Türkiye'deki eğitimin 'Karnesi'

  • GİRİŞ07.01.2023 09:01
  • GÜNCELLEME07.01.2023 11:42

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Türkiye’de eğitim imkanlarının ve niteliğinin son dönemde nereden nereye geldiğini anlatan, bu konulara ilgi duyan çevreler açısından bir ‘başucu eseri’ olabilecek değere sahip bir kitap çıkardı.

“Türkiye’de eğitimin evrenselleşmesi” başlığı taşıyan kitapta Özer, bakanlık döneminde kendisinin de öncelikli olarak üzerine eğildiği konular arasında yer alan ‘Okul Öncesi Eğitim’ den başlayıp yüksek öğrenime kadar gelen süreçte kaydedilen ilerlemeleri, rakamlar ve tablolar üzerinden anlatıyor. 

Devamında öğretmenlerle ilgili verileri, ilerleyen bölümlerde ise, Uluslararası sınavlarda Türk öğrencilerin artan performansına dair bilgileri paylaşıyor.

Bakan Özer’in kitabını işlerin koşturmacası nedeniyle parça parça okuyabildim.

Şöyle bir bakıp geçmek yerine, tablolara, verilen bilgilere iyice hakim olma adına, acele etmeden okumuş olmam daha faydalı oldu tabi.

Dikkatlerin siyaset ve seçimlere odaklandığı bir dönemde, her dönem için vazgeçilemez öneme sahip olan eğitimle ilgili durumumuzun ve gidişatımızın yakından izlenmesi önem taşıyor.

O nedenle bugün bu yazıda, Bakan Özer’in kitabından alıntılar yaparak dikkatleri bu alana yöneltme niyetindeyim.

OKUL ÖNCESİ EĞİTİME KATILAN ÖĞRENCİ SAYISINDA MÜTHİŞ BİR ARTIŞ OLMUŞ

Okul öncesi eğitime katılım, günümüz eğitim standartları açısından değeri giderek daha da artan bir öneme sahip hale geldi.

Bakan Mahmut Özer kitabında, bu konuda 2000 yılı ile 2020 yılı arasına dair bir tablo paylaşmış. 

Tablodaki verileri kendi ifadeleri üzerinden aktaralım:

“2000/2001 eğitim öğretim yılında okul öncesi eğitime erişen öğrenci sayısı 227 bin 464 iken, 2019/2020 eğitim öğretim yılında bu sayı, 1 milyon 629 bin 720’ye ulaşmıştır. Bir başka deyişle, son 20 yılda okul öncesi eğitime erişen öğrenci sayısı yaklaşık yedi katına ulaşmıştır. Bu artışın bir sonucu olarak okul öncesi eğitimde okullaşma oranları da önemli bir artış göstermiş, 5 yaş grubunda okullaşma 2012/2013 eğitim öğretim yılında %39,7 iken, 2019/2020 yılında %71,2’ye yükselmiştir.”

Bakan Özer, okul öncesi eğitimin ‘kapsayıcılığını’ göstermesi bakımından Hakkari üzerinden bir örnek veriyor. 

Hakkari’de 2012 ile 2020 arasında okullaşma oranı, %23,2’den, %69,5’e yükselmiş.

Gayet iyi bir rakam bu.

ORTAÖĞRETİMDE OKULLAŞMA ORANI: % 44’DEN %85’E

Okullaşma oranı bakımından yine AK Parti hükümetleri dönemine denk gelecek şekilde ciddi sıçrama olduğunu gösteren bir başka örnek, orta öğretimle ilgili.

Burada oran neredeyse iki katına çıkmış.

2000 yılında %44 olan orta öğretimde okullaşma oranı, 2019’a gelindiğinde %85’e kadar yükselmiş durumda.

Kitaptan bir bilgi daha verelim:

Artan okullaşma oranıyla birlikte ortaöğretimde öğrenci sayısı, 2 milyon 362 bin 653’den, 5 milyon 630 bin 652’ye yükselmiş.

ÖĞRETME SAYILARINDAKİ YUKARI YÖNLÜ DEĞİŞİM

Milli Eğitim Bakanı Özer kitabında, “Son 20 yılda tüm eğitim kademelerinde artan öğrenci sayısı ile birlikte öğretmen sayısının artırılması da bir gereksinim haline gelmiştir” ifadesini kullandıktan sonra, öğretmen sayılarının da nereden nereye geldiğine dair verileri paylaşıyor. 

Yukarıda okul öncesi eğitim ve ortaöğretim üzerinden örnekler verdiğim için burada da aynı yerden ilerleyeyim.

Buna göre, Okul Öncesi Eğitim’de görev yapan öğretmen sayısı 2000 yılında sadece 11 bin 896 iken, 20 yıl sonra bu sayı 98 bin 825’e yükselmiş durumda.

Ortaöğretim de ise, 2000 yılında 139 bin 969 öğretmen görev alırken, aradan geçen yıllar içerisinde bu rakam düzeni bir şekilde yukarı yönlü bir seyir izlemiş ve 2019’da 380 bin 631 öğretmen sayısına ulaşılmış.

Hadi ilk öğretimle ilgili de rakama paylaşayım.

2000 yılında ilk öğretimde görev alan öğretmen sayısı 345 bin 015 iken, bu sayı 2019’a gelindiğinde 680 bin 837’ye ulaşmış.

ULUSLARARASI ARAŞTIRMALAR/SINAVLARDA YÜKSELEN PERFORMANS

Milli Eğitim Bakanı Özer kitabında uluslararası sınavlarda Türkiye’nin eğitim sisteminin performansına dair önemli değerlendirmelerde bulunuyor.

Bu konu, basın yayın kuruluşlarında genelde sadece olumsuz tarafından haberleştirildiği, hatta bazen “Bizden adam olmaz” şablonunun içine sokuşturma çabasını belli edecek bir art niyetle bu haberler yapıldığı için, genel algılar da hep olumsuz şekilde seyretti.

Bakan Özer, PİSA ve TIMSS üzerinden bu konudaki ‘karnemizi’ anlatırken, bardağın boş tarafına da değinip, örneğin PİSA’da henüz OECD ortalamasına ulaşamadığımızı vurguluyor.

Ancak bardağın bir de dolu tarafı var.

Ve orada da düzenli bir şeklide yükselen bir performans durumu söz konusu.

Kitapta atıf yapılan iki bilgi:

1-Türkiye, PİSA 2018 performansıyla 2015 döngüsüne göre matematik ve fen alanlarında puanlarını en çok artıran ülke olmuştur. Ortalama puan açısından 2003 yılından itibaren Türkiye’nin performansı genel bir artış eğilimini sürdürmekte.

2-PİSA uygulamalarında Türkiye’nin artan performansı sonucunda özellikle matematik ve fen okuryazarlığı alanlarında asgari yeterlilik düzeyine erişemeyen öğrencilerin oranı azalmıştır.

Yorumlar45

  • aaaa 1 yıl önce Şikayet Et
    öğrencileri daha 2,5 yaşından itibaren annesinden koparmanın neresi doğru.
    Cevapla
  • E.YILDIRIM 1 yıl önce Şikayet Et
    Okul öncesi eğitimi artırınca ne oluyor biliyor musunuz? Çocuklar kemalizme 7 değil, 4-5 yaşlarında maruz kalıyorlar. Kendi çocuğumdan biliyorum. Eğitimin felsefesi ve mantığı değişmediği sürece, ögrenci sayısını artırmakla sadece kemalist,batıcı, seküler CHP zihniyetine daha çok eleman devşirme olanağı sunmuş olursunuz ki bir öğretmen olarak da gözlemim budur. Okudukça kemalistleşip CHP'ye yanaşıyor çocuklar. Aynen katılıyorum
    Cevapla
  • Mustafa 1 yıl önce Şikayet Et
    Nicelik olarak eğitim öğretimde müthiş bir ilerleme kaydedildi fakat olaya nitelik olarak bakacak olursak okullar izbelik gibi oldu adeta.
    Cevapla
  • Gülce 1 yıl önce Şikayet Et
    Liseye gelip de çarpım tablosu ve okuma yazma bilmeyen öğrencilerden bahsetmemiş Sayın Bakan ! İşini dürüst yapsa liselerde sınıfta kalan binlerce liseli öğrenciden de bahsederdi .Bakana şunu tavsiye edin .En yakın meslek lisesine girip sorunlarını bir sormalı. Öğretmen olarak tavsiyemdir ama öğretmenleri pek dinlemedikleri için kendi kendine yazıp çizmeye devam etsin.
    Cevapla
  • Ben de haklıyım 1 yıl önce Şikayet Et
    2-Eğitim Fakültelerinde uygulanan ilk 300.000 içinde olma şartını uygulamadan verilecek bir formasyon eğitimi felaketimiz olacaktır. Öğretmen niteliği dibe vuracağı gibi 5-6 yıl sonra milyonlarca atanamayan öğretmen olacaktır. Bir de EYT'liler gibi örgütlenirlerse her hükümetin başını ciddi olarak ağrıtacaklardır. Bu konuyu herkes acilen gündemine almalıdır.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat