Önden gidenler, takip edenler ve Ahmet Hakan

  • GİRİŞ24.07.2009 13:31
  • GÜNCELLEME24.07.2009 13:31

Ahmet Hakan, eski bir imam hatipli olarak, bu okulların işlevlerinin sona erdiğini, o yüzden de bu okullarda okuyanların önünün açılmasına gerek kalmadığını söyledi… 

Doğrudur! Bu okullar muhteşem bir dönüşümü başardı. Bundan sonra olamasalar da olurdu. Çünkü bu okulları bitirenler, -kendisi de dâhil- her biri, bulundukları alanda, bir dişi kurt olup, şu milleti, içine hapsedilmiş olan saklı bir Ergenekon’dan dışarıya çıkardılar.  

Halil İnalcık hocaya göre Mustafa Kemal’in ‘mutlak Batılılaşma’ kararı alması,  Avrupa’nın sürekli meydan okumasına ‘dur!’ demek içindi. (bknz. Tarihçilerin Kutbu, “Halil İnalcık Kitabı, Söyleşi Emine Çaykara, İş Bankası Kültür Yayınları, sh,121). Mustafa Kemal; kör siyaseti ve stratejiden mahrum, harîs bir başka Mustafa’nın (Merzifonlu) ihtiraslarıyla, Osmanlı’nın -dolayısıyla Türk milletinin- içine yuvarlandığı çöküşü ve geri çekilişi durdurmak için bu kararı almış!  

Mamafih, gerçekten de, mevcut imkân ve donanımıyla Osmanlı’nın, bilimde ve teknolojide büyük bir sıçrama kaydetmiş Batı karşısında dayanacak gücü kalmamıştı. İşte cumhuriyeti kuranlar, bunu bildikleri için, zahiren başka türlü davranmakla birlikte, Türk milletini, “Batı Kulübü”ne yerleştirmekten başka çare bulamadılar. Buraya kadar yapılanları anlamak mümkün!  Ama bu hacaletli durumu, bize büyük bir muzafferiyet olarak dikte etmeleri, onların niyetlerinin de farklı olduğunu millete gösterdi. O yüzden aklı başında herkes, yapılanları aksül amel ile karşıladı. Çünkü Cumhuriyet idarecileri ve siyasiler, uzun bir müddet, o kulüpte ‘peştamalcılık’ yapmamız, medeniyet ve ilericilik diye bize okuttular.  

Belki gerçekten de Mustafa Kemal’in amacı bu değildi; kendi ayakları üstünde duracak güce ulaşıncaya kadar Türk milletine bir nefes aldırmaktı. Fakat onun takipçileri bu idrakten yoksun olduklarından milleti resmen, Batıya peşkeş çektiler. 600 yıl boyunca o topraklarda hükümran olmuş bir milletin evlatlarına gösterdikleri ufuk, Batının kapısında uşaklık ve sonra da –işçi göndermek ayağı altında- Batıya hizmetkârlık oldu. Onlar bizi aşağılayıp ittikçe, biz yanaştık. Diplomatlarımız, onların masasında oturup bizi azarladılar. İşte benim ‘Saklı Ergenekon’ dediğim bu!  

Bu hal elbette ‘millî/manevi’ hassasiyeti olanları yüreğinden yaraladı. Başta Dr. Rıza Nur, Necip Fazıl, Kadir Mısıroğlu gibi millet sevdalıları, böylesi bir siyasetle içine sokulmak istendiğimiz durumun, bir uşaklık, bir saklı müstemlekecilik olduğunu bize aktarmaya çalıştılar ama sürgünlerden, hapislerden fırsat bulamadılar. 

Sonunda, işte o malum okullar açıldı.  Bu okullarda okuyanlar şu insanlara kulak vermeye başladılar. Ezberlere kanmadılar. 

Cumhuriyet elitlerinin çocuklarını bu okullara göndermesi düşünülemezdi elbette! Bu okullar, onların fasa fiso dediği millet evlatlarının, okumalarına zemin hazırladı. Benim babam, -siz kınayın veya kınamayın, haklı olarak- ‘gâvur olmayayım’ diye beni liseye göndermedi. Ne zaman ki, dinî bilgilerin de verildiği bir okulun varlığından haberdar oldu, o gün kalkıp Gaziantep’e gitti. Ve aynı gün kaydımı yaptırdı. Oğluna, kendisinin dinine, imanına küfretmeden tahsil yaptıracağı bir okul bulabildiği için adeta ayakları yere basmıyordu. 

Ahmet Hakan bugün bunun ne anlama geldiğini anlamayabilir ama gidip bir de babasının yüreğiyle meselelere baksın, bakalım aynı şeyleri söyleyecek mi?  

O tarihe kadar, bu milletin çocuklarına ilkokulda, lisede öğretilen, Atatürk’e tapmaktı! (Bknz. Age, s.26) Millet ise evladının Allah’a tapmasını istiyordu. Evet, Mustafa Kemal milleti büyük bir badireden kurtarmıştı ama bu onun tanrı katına çıkarılması için gerekçe olamazdı. Ama Cumhuriyet idarecileri, Cumhuriyetin okullarını bu hale getirmişlerdi! Tek satır din ve iman öğretilmiyordu. Bütün millî ve hamasî günlerde, hep o “altın saçlı, mavi gözlü ilah”a neşideler söyleniyordu. 

İşte İmam Hatip Okulları, imanî noktadan, böyle boğucu bir dönemden sonra alınmış temiz bir soluk oldu. Evet, bu okullar, Ahmet Hakan’ın gıpta ettiği –ta o zamanlarda belliymiş nerede karar kılacağı- düz liseler gibi donanımlı değildi. Evet, öğrencilerinin tamamı, yazları köyüne gidip karasaban tutan, bağ belleyen, harman döven, kara yağız, benizleri soluk, ceplerinde keyfi kullanabilecekleri tek kuruşları bulunmayan çocuklardı. Ama onlar “milletin efendisi”nin evlatlarıydı. Utangaç, biraz ürkek ama asil ve vakurdular. Okumayı, kendileri ve daha da çok, kıt kanat geçinen ailelerine katkıda bulunmak için istiyorlardı. Hırslıydılar ve önde gidenleri yakalamak için çok çalışmaları gerekiyordu. 

Öyle de yaptılar. Hırsla, gayreti azık, edebi ve hayâyı katık ettiler. Çoğaldılar… ‘Sen giremezsin’ dedikleri yerlere girdiler, ‘sen varamazsın’ dedikleri menzilleri tutular, ‘sen başaramazsın’ dedikleri işleri başardılar. Ama asla, geldikleri yeri unutmadılar. Annelerinin iffetini, babalarının tokluğunu, milletin edebini de beraberlerinde taşıdılar. 

Ve bir gün sistemin efendileri, birden bire fark ettiler ki, köşe başları, Batı uşaklığını reddeden, milletinin vakarını her şeyin üstünde tutan şu millet evlatlarının eline geçmiş. İşte bu, hazmedilemezdi! Batılı efendilerine izah edilemez bir durumdu! Hatırlarsanız Başbakan Davos’ta ‘one minute’ restini çektiğinde bizim eski diplomatlarımız korkudan … edeceklerdi! Çünkü onlara öğretilmiş olan, uşaklıktı!  Bunlarsa onu reddediyorlardı. 

O yüzden hemen önünü kestiler, adeta kapattılar. Şimdi yeniden bu okulların önünün açılması gündeme geldi. Hâlbuki bin yıl açılmayacaktı o okullar! Bu gösteriyor ki, o okullarda okuyanların düzenleyip yola koyduğu kervan yürüyor. Eh kervan yürürken birileri de yapması gerekeni yapacak… 

Ben de Ahmet Hakan gibi, bu okulların misyonunu tamamladığına inananlardanım… Cumhurbaşkanı ve Başbakan o okullardan mezun! Sistemi evirmeyi, rejimi millete hizmet edecek hale getirmeyi başardılar. Şimdi, Batı tarafından içine düşürüldüğümüz Saklı Ergenekon’dan bizi çıkarmaya çalışıyorlar.  

Artık bu millet ışığı görmüştür. Çünkü çelikten dağları aştı, bu okullarda yetişen öncüler sayesinde! Ezelden beri hür yaşamış şu milletin, kendisine vurulmuş çılgın zincirleri bir bir kırdığını; kükremiş sel gibi bendeleri aşarak, dağları yırtarak, enginlerden istikbalin yüksek saraylarına doğru taştığını görüyoruz… Millet bin yıl o Ergenekon’da tutmak için darbe düzenleyenler ise şimdi Adalet önünde!

Bu iktidar da sadece bu hizmetiyle, yani bu okulların önün yeniden açmasıyla anılsa hakkıdır. Ve tabii sivilin askerî mahkemelerde yargılanmasına mani olmak da öyle!  

Ahmet Hakan yükünü tutmuş, ilerlemiş, ötekilerin nimeti kursağına girdiği için bu okullara artık tenezzül etmez duruma gelmiş olabilir. Ama Anadolu’da hala bu okullara girmek için bekleyen milyonlar var. Onlar da o okulların tezgâhlarında yetişerek, tıpkı onun gibi belki o tarafta bile mevki tutabilecek ve evc-i alaya doğru uçup gidecekler. 

Selam önden gidenlere ve selam onların ardından hakkın izini sürüp gidenlere…

Mehmet Ali Bulut - Haber 7
mabulut@gmail.com

Yorumlar18

  • Oğuzhan TÜRKOĞLU 14 yıl önce Şikayet Et
    imamhatipler. Bu ülkede sadece imahatipler müslüman okulu diğerleri gavur okulu gibi bir yaklaşım.Yahu düz lisede okuduğum için yanı yazarın babasının deyimiyle gavur okulunda okuduğum ve buna rağmen ELHAMDÜLİLLAH MÜSLÜMAN kaldığım için ben yazara göre takvada daha üstünüm demektir.Hep diyorum ülkemde önüne gelen yazar oldu rıza nur gibi.O nedenle yazarın fikri böl parçala yut taktiğine zemin hazırlamak.akp de avrupa avrupa evrupa deyip duruyor.Neyse havada bulut sen bunu unut.
    Cevapla
  • mustafa yanar 14 yıl önce Şikayet Et
    sağolasınız... hocam ağzınıza sağlık bizim düşüncelerimizi nakşetmişsiniz oraya...
    Cevapla
  • Turan Serendipli 14 yıl önce Şikayet Et
    Oğuz Koçyiğit'e. Sevgili oğuz kardeşim, ben yazarı iyi tanıyorum. Kürtçü mürtçü değil. Milliyetçi olmanın yürek istediği bir zamanda o Ortadoğu Gazetesi'nde yazılar yazıyordu. Sevgili Suat kardeşim, ben takip ediyorum, Mehmet Ali Bult'un tüm yazılarına sürekli menfi yorumlar yazıyorsunuz. Merak ettim. Yazisine daima olumsuz noktalardan bakıyor ve kınıyorsunuz. Acaba aranızda hususi bir mesele mi var. Öyleyse onu baraya taşımak yakışık olmaz sanırım. Sevgiler.
    Cevapla
  • Ahmet Kenan 14 yıl önce Şikayet Et
    helal olsun. sayın m ali bey m kemal le ilgili düşünceleriize ve yazının muhteviytına katılmamak elde değil. çok şükür bvazı gerçekler açığa çıkıyo maskeler düşürülüyo. zamanı gelicek herkes osmanlının torunlarının ne olduğunu görecek.
    Cevapla
  • Sedat Acemoglu 14 yıl önce Şikayet Et
    Batillik Hastaligi. Ataturkten once baslamisti Batilik, gavur padisah diye anilan 2. Mahmut vardi. Muslumanlar ne zaman gercek musluman olursa o zaman belkide Bati eskiden oldugu gibi bizi taklit ederler. Yonetim kademesinin ise Usak makamini cok iyi soyledikleri nakaratlarindan anlasiliyor. Islam yeryuzune elbette hakim olacak ve imtihan bitecek. O zaman herkes oturup atesle yuzlesince hayiflanacak ama beyhude!
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat