Bu çağda insanı hasta eden şeyler

  • GİRİŞ22.02.2012 09:30
  • GÜNCELLEME22.02.2012 09:30

Mehtap’ın seyir defteri: Yıl 2012… Aylardan Şubat. Yaşadığımız ülke (coğrafi olarak) ve iklim şartları fena sayılmaz. Milletçe ite kaka yaşıyoruz. Trafikti, kirli havaydı, stres faktörlerindeki artıştı, enflasyondu, geçim derdiydi derken yarı geçinir yarı geçinemez halde yuvarlanıp gidiyoruz.

Son zamanlarda yeyip içtiğimize daha dikkat eder olduk. Bilinçli tüketici olma yolunda ilerledik. Elimizden teknolojinin son harikası telefonlar, bilgisayarlar düşmez oldu. Ama bizim tansiyonlarımız çıkmaya, bazen gereksiz yere düşmeye başladı. Kalp krizi, beyin kanaması ve özellikle kanserin türlü çeşidi yakamıza yapıştı. İnsanımızın gözlerinin içi daha az gülüyor artık. Gerginlik, sıkıntı, panik atak, gitmek bilmeyen ağrılar, tükenmeyen bedensel yakınmalar çoğaldı.

Sevgili günlük… bu çağda insanımız niye hasta olup duruyor? Hastalığımızın dinamiklerine dinamit mi yerleştirsek? Ne yapsak dersin? Belki hepimiz rahatlarız!

Şaka bir yana pek çoğunuz merak ediyor biliyorum, neden daha çok hasta olmaya başladığımızı. Öyle çok soru geliyor ki bu konuda. Kendisindeki rahatsızlıktan bahseden herkes, yaşadıklarının neden başına geldiği soruyor mutlaka. Gelin bir göz atalım hastalıklarımızın altında yatan dinamiklere. Hastalanmamıza vesile olan dinamikleri tanırsak, onlarla mücadele etmemiz de kolaylaşır diye ümit ediyorum.

İnsan canlısının yaşantısı, birbiri içine geçmiş, birbiriyle sürekli etkileşim halinde olan farklı yönlerden oluşmaktadır. Yani genetik özellikleri, psikolojik özellikleri ve sosyal bir varlık olarak sosyolojik özelliklerini bir arada bulundurur. Bunlardan herhangi birisine tamamen dayalı olmadığı gibi, herhangi birisinden tamamen bağımsız olması asla ama asla mümkün değildir. Yazılanlardan anlaşılacağı üzere hem iç etkenlerden hem de kendisi dışındaki etkenlerden etkilenerek yaşamını sürdürmektedir. Bu üç öge, yani genetiği, psikolojisi ve içinde bulunduğu toplumun davranışsal özelliklerini karşılayan kendi davranışları hep bir denge içinde bulunmak durumundadır. Sağlıklı olduğunda bu ilke değişmez. Bünye, denge halini korumaya devam eder.

Hastalık denilen şey, bu denge halinin bozulmasıdır aslında. Çünkü sağlıkta, insanın fiziksel ve ruhsal yönleri bütün olarak işlevselliğini sürdürürken, hastalık durumunda bu işleyiş bozulur. Özellikle stres durumu, iç ve dış dengenin bozulmasına inanılmaz katkı sağlar.

İnsan biyo-psiko-sosyal bir varlıktır diyoruz kısaca. Nedir bu biyo-psiko-sosyal biliyor musunuz peki? Hemen söyleyeyim; ilkece her insanda bulunan ama her insanda kişisine göre farklılık gösteren bir yapılanmadır. Yani hepimiz biyolojik olarak kendi anne babalarımızın genetik özelliğini alırız. Ben, anne babamın genetik özelliğini alırken, Konya’dan Hasan Bey’in genetik yapısıyla bir ilgim olmaz. Veya Japonya’daki Choi ile, gibi.

Hastalıklar söz konusu olunca her insan için değişken olan şu faktörler harekete geçer:

Biyolojik yapılanma anlamında; 1. Kalıtsal/yapısal etkenler  2. Temel fizyolojik süreçler  3. Gerçek işlev kaybı  4. Hastalığın niteliği ve şiddeti  5. Kişinin yaşı, cinsiyeti ve yaşam evresi, etkendir.

Psikolojik yapılanma anlamında; 1. Kişinin olayları algılayışı  2. Kişilik yapısı ve kullandığı savunma mekanizmaları  3. Stresle başetme gücü ve biçimi  4. Kişiler arası ilişkileri  5. Yaşama verdiği anlam ve yaşam idealleri  6. Daha önceki psikolojik öyküsü, etkendir.

Sosyal yapılanma anlamında; 1. Kişinin medeni durumu 2. Aile içi ilişkileri  3. Kültürel yapısı  4. Değer yargıları  5. Aile ve toplumdaki statüsü  6. Ailenin ve toplumun ona karşı tutumu  7. Mesleki doyumu ve günlük hayatını oturttuğu işlevler

Hastalıklar bu çağda niye arttı diye merak ediyorduk hatırlarsanız. Pekçok hastalık yoğun stres, kişilerin günlük yaşam sorunlarıyla yeterince baş edememesi, gereksiz yere yaşanan öfkeler, problem çözme yeteneklerinin zamanla tıkanması, kişisel gelişime zaman harcamak yerine kendilerini üzen durumları düşünmeye daha fazla zaman harcama gibi nedenle ortaya çıkmaya başlamıştır. Hatta günümüzde kanser hastalığının artışındaki en büyük etkenin “stres” olduğu bilinmektedir.  

Demek ki hastalıkların ortaya çıkmasının altında bu dinamikler yatmaktadır. Kişinin içinde bulunduğu bireysel yapılanması, başına gelenleri nasıl karşılayacağıyla yakından ilgilidir.

Örnekle açıklamam gerekirse, Ayşe ve Fatma’nın aynı anda benzer dış etkenlere maruz kaldığını düşünelim. Diyelim ki ikisi de son zamanlarda zor günler yaşıyor. İkisi de işyerinde ve özel hayatında sorunlarla karşılaştı. İkisi de hafta sonu fena halde üşüttü. İkisi de moral olarak kendilerini çökertecek bir olayla karşılaştılar.

Ayşe, biyolojik yapılanma anlamında güçlü bir aile geçmişine sahip değil. Ailede kalp, tansiyon, şeker hastası fazlasıyla var. Zihinsel olarak olaylarla başetme gücü gelişmiş değil. Psikolojik yapılanma anlamında, olayları hep olumsuz tarafından değerlendiriyor. Stresle başedemiyor, ağlıyor, sızlıyor. Sorunlarını paylaşıp anlatabileceği arkadaşları yok. Kimseye güvenmiyor. Yaşamı anlamsız görüyor. Gelecek idealleri yok, yaşadığı son olayla yıkılmış. Daha önceki hayatı da depresyon öyküleriyle ve düşünce takıntılarıyla dolu. Herşeyde üzülecek bir nokta bulmayı başarıyor. Ve son olarak sosyal yapılanma anlamında, aile içi ilişkileri çok kötü. Kendisini geliştirecek hiçbir şey yapmıyor. İnsanlar tarafından saygı görmüyor ve saygı göreceği işler yapmıyor. Günlük hayatı amaçsızca izlenen saçma TV programlarıyla geçiyor. İşine, sevmediği halde laf olsun diye gidip geliyor.

Fatma, Ayşe’nin tersi bir kişi olsun. Biyolojik yapılanma anlamında, sağlıklı bir aileden geliyor. Veya sağlıklı değillerse bile, benzer etkileri kendisinden uzaklaştırmanın yolunu buluyor. Sağlıklı besleniyor ve spora önem veriyor. Psikolojik yapılanma anlamda, olaylara hep olumlu tarafından bakıyor. Olan sorunları çözmeye çalışıyor, çözemediklerinde bir hayır olduğunu düşünüyor, imtihan dünyası diyor geçiyor. Hak eden insanlara güveniyor, arkadaşlarıyla zaman geçiyor. Yaşamın anlamını keşfetmiş. İdealleri var, kendisi ve diğer insanlar için çalışıyor. Geçmişinde depresif duygular yok. Çünkü hayatın problemler içerebileceğini, bunlarla başederse herşeyin düzeleceğini biliyor. Sosyal yapılanma anlamında, ailesiyle arası çok iyi. Onları seviyor, onlardan güç alıyor. Başına gelen her şey için etrafındakileri suçlamıyor. Kendisine saygı duyuyor ve başka insanlar da ona saygı duyuyor. Günlük hayatını işlevsel olarak kullanıyor, saçma şeylere yer vermiyor.

…Ve esas soru: Ayşe ve Fatma… Her ikisi de dün lenf kanseri olduğunu öğrendi. Sizce hangisi bu durumla daha kolay başedebilir? Hangisi daha kolay atlatıp yoluna devam edebilir? Hangisi imtihan olduğunu kabul edip birkaç gün içinde toparlanarak teslimiyet noktasında daha başarılı davranabilir? Hangisi?

İşte başlığımızın nesnesi olan insan! Ve o insanın ana problemi olan hastalıklar. Hatta sadece biyolojik hastalıklar değil, ruhsal hastalıklar ve onların ortaya çıkmasına neden olan dinamikler.

İnsan neden çok hastalanıyor? Çünkü insan kendisine yatırım yapmıyor. Manevi değerlerini unutmaya başlamış durumda. Dünya hayatının imtihan olduğunu unutmuş! Sanki hiç ayrılmayacakmış gibi bu dünya için çabalayıp duruyor. Yapmaya çalıştığı maddi servetin, duygu dünyasında kocaman açlıklar oluşturduğunu görmüyor. Günümüz dünyasının içi boşaltılmış değerlerini(!) öylesine önemsemiş ki; onlara ulaşmak için aslında çok daha kıymetli değerlerini ayaklarının altına aldığının farkına bile varmıyor! Miras bırakmak için servet biriktirmeye gayret ettiği evladına sarılıp öpmek aklına bile gelmiyor. Koşturuyor… koşturuyor… koşturuyor… ipi göğüsleyebilecek mi? Kim bilir!

Hastalıklarımızın altındaki dinamikler anlaşılırsa, dinamit koymaya gerek kalmaz diye düşünüyorum sevgili okurlar! Çünkü insanın kendisini tanıması, insanda neler bulunduğunu ve bunlardan neler çıktığını bilmesi her durumda işimizi kolaylaştırır. Özetle söylemek gerekirse; elimizden gelmeyen durumlar için, elimizden gelen durumları harekete geçirebilirsek hem fiziksel sağlığımızı hem de ruhsal sağlığımızı korumuş oluruz.

Bir taşla iki kuş misali…

Sevgiler…

Not 1: Radyo dinlemeyi sevenler için hatırlatma. Her Salı saat: 14.00-15.00 arası Moral FM’de “YÜZLEŞME” ile sizlerleyiz. Mehtap ve Sefer Kayaoğlu kardeşleri dinlemek isterseniz bekleriz.

Not 2: 22 Şubat 2012 Çarşamba günü Saat: 14.00-16.00 arası Zeytinburnu Belediyesi’nin düzenlediği “Mutlu Düşün Mutlu Ol” isimli konferansımız var. Gelmek isteyenleri bekleriz. Tanışır sohbet ederiz. (Adres: AKDEM Konferans Salonu, Beştelsiz Mah. Muammer Aksoy Cd. (Olivium Yanı), Zeytinburnu Telf: 0212 416 95 95)

Not 3: 26 Şubat 2012 Pazar günü saat: 13.00-15.00’da Konya Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği “Konya Halkıyla Canlı Yüzleşme” programı yapacağız. Konya halkından gelen soruları canlı canlı yanıtlayacağız. Kardeşim Sefer Kayaoğlu ile birlikte sizlerle tanışıp keyifli zaman geçirmeyi ümit ediyoruz. (Adres: Mevlana Kültür Merkezi, Konya)   

Psikolojik Danışman&Psikoterapist Mehtap Kayaoğlu
mehtapkayaoglu@gmail.com
http://www.facebook.com/psk.mehtapkayaoglu /

 http://twitter.com/mehtapkayaoglu

www.yuzlesme.tv - mehtap.kayaoglu@yuzlesme.tv

Yorumlar3

  • hami kuyucu 12 yıl önce Şikayet Et
    Milenyum.... 15 yıl önce evde telefon yoktu. Arkadaşımı aramak için 10 dakika yol yürür,bakkaldan jeton alır ve yandaki kulübeden telefon eder,filan saatte buluşalım diye randevulaşırdık.Ve ben daha mutluydum.Şimdi ise aradığınız kişiye ulaşılamıyor olması bile panik olmak için yeterli.Banyoya bile beraber götürüyoruz çoğumuz telefonu. İnsanların çoğu pank atak hastalığına yakalanmış durumda.İşyerinde bilgisayar başına kilitlenip kalmışız.Bu teknoloji çağında psikolojik yönden güçlü olabilmek için çocuklarımıza çok iyi dini eğitim verebilmeli,din,vatan sevgisi,tüm canlılara karşı merhamet aşılamalıyız.İslam'da bir gönül yıkmanın Kabe'yi yıkmaktan daha büyük günah olduğunu öğretmeliyiz onlara.Aksi takdirde bu toplum,bu teknoloji çağında bunalımlar içinde boğulur.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Esad Kılıç 12 yıl önce Şikayet Et
    hipokrat kanseri bulalı 2000 sene oldu ve kanser stresle alakalı değildir. kanserin stresle alakalı olması mümkün değil bu kanıtlandı ve birçok makale yayınlandı ama herşeyin iyileşmesinde umut ve diğer etkenlerin mutluluğun önemi var.. bugün sabah ölüyordum misal. stresten bu yazı karşıma çıktı. çok güzel bir yazı ama kanseri artık stresle değil insanın belki küfür edişiyle, şükürsüzlüğü ile, suyu bulandıran tür şeylerle bağdaştırılırsa mantık olabilir. veya gene mantıksız olabilir.
    Cevapla
  • faran 12 yıl önce Şikayet Et
    mehtap hanım. kardeş,bir zaman önce bir rahatsızlıktan mütevellit bi takıp testler-sanırım patoloji için- yaptıracağınızı yazdığınızı hatırlıyorum..merak ettim,sihhattesiniz inş!
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat