Hz. Âmine Validemize bir armağan
- GİRİŞ18.05.2012 09:26
- GÜNCELLEME18.05.2012 09:26
Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım" diyen Yüce Rabbimizin nurunu ona teslim edişi ve kâinatın en değerli annesi oluşu.
"Dürr ve Sadef" adlı romandan söz ediyorum.
Nesil Yayınlarından çıkan dumanı üzerinde tüten bir yepyeni bir eser. Müellifi edebiyatçı bir ablamız olan Emine Fikriye Beledli. Emine Hanım edebiyatı akademik anlamda olsun sanat anlamında olsun her yönüyle yaşayan ve hayatına aksettiren bir isim.
Son yıllarda İslam kültür ve medeniyetine dair edebi eserlerde ciddi bir artış oldu. Özellikle yıllarca sadece didaktik eserlerde anlatılan önemli isimlerin roman diliyle anlatımı çok büyük ilgi görmeye başladı zira roman dili en etkili, en kalıcı, en ruha hoş gelen dildir. Bu biyografik eserler çok önemli bir hizmette bulunuyorlar nitekim yeni nesil didaktik eserleri sıkıcı ve eğlenceli bulmadığı için maalesef okunmuyorlar.
Bu durumu fark eden yazarlar ve yayınevleri bu tür didaktik eserlerle gerçekten de çok ciddi çalışmalara imza attılar. Sibel Eraslan ve eserleriyle başlayan bu tür Nuriye Çeleğen'in geçtiğimiz aylarda Nesil Yayınlarından çıkan ve Hz. İbrahim ve sevgili eşleri Hz. Hacer ve Sare'yi anlattığı "Aşk-ı Sükûn" adlı romanla yepyeni bir boyut kazandı. Zira "Aşk-ı Sükûn" 70 bin baskıyla ciddi bir ilgiyle karşılandı. Bu eserin son yıllarda yazılmış en muhteşem eser olduğunu söylemek lazım.
"Dürr ve Sadef" adlı eser Emine Fikriye Hanımın ilk eseri. Türkoloji mezunu ve uzun yıllar edebiyat öğretmenliği yapmış. Bu eserin ciddi bir emeğin ürünü olduğunu kitabın daha ilk cümlelerinde anlıyorsunuz. Sevgili Peygamberimizin aile efradı bütünüyle romanda yer alıyor.
Hz. Amine'nin doğumu çok duygulu bir dille anlatılıyor. Annesi Berre'nin yine kız doğurmaktan dolayı korkuları çok içli bir dille anlatılıyor ki o dönemde kız çocuklarına olan bakış açısı yürek burkuyor. Hz. Amine'nin böyle bir dönemin kız çocuğu olarak hayata başladığını bilerek, hissederek ve içiniz yanarak romana başlıyorsunuz.
Allah'ın nuru onunla yaşam buluyor.
Türk Edebiyatında bu meseleler bugüne kadar Siyer-i Nebi, Naat, Mesnevi gibi türlerde ele alınmıştı. İslam coğrafyasında roman türünün çok geç ortaya çıkması ve bu konuların roman diliyle yeni yeni anlatılması şanssızlık olsa da ortaya çıkan eserlerin ciddi ve ehil kalemlerin üslubundan ortaya çıkması bir o kadar sevindirici.
Sıradan diyaloglarla ve sokak ağzıyla roman yazdığını sanıp edebiyat kulvarında at koşturan onca insana inat hatırı sayılacak önemli bir yazar kitlesi birbirinden muhteşem eserlerle öne çıkıyorlar.
Bu ülkede yeniden "İslam Edebiyatı" ayağa kalkıyor.
Yıllarca yoksulluk, köy, işçi ve ideolojik romanlar yazarak romancı geçinen bir takım insanlar sermayeyi tüketince şimdilerde birbirini andıran ve tekrardan öteye geçmeyen yapay aşk romanları yazmaya ve gençliği gündelik basit aşklarla kirletmeye ve algılarını bozmaya çalışsalar da artık o maya tutmaz!
Edebiyat kulvarında artık ehl-i kalem, birikimli, ciddi bir edebiyat öğrenimi görmüş, kimlik problemi olmayan, geçmiş ve gelecek arasında köprüler kurmaya meyilli çok değerli yazarlar adeta yıldızlaşıyorlar.
Edebiyat baronları elleri böğürlerinde bu gidişata kem gözlerle bakınsalar da bu gidiş güzelliğe doğru, nura doğru bir gidiş. "Dürr ve Sadef" Sevgili Peygamberimizin Sevgili annelerini yüreklerimize misafir eden ve bizleri düşünceden düşünceye, gözyaşları içinde bir yürek seferberliğine çıkarıyor.
Kâinat nurunu beklerken biz bu romanda o nurun doğuş serüvenini yeni baştan yaşıyor, içselleştiriyor, hissediyoruz. Okumak, bilmek başka, hissetmek, empati yapmak, orada bulunurcasına içselleştirmek ve romanın içeriğiyle sürüklenmek başkadır.
Dev isimlerin yazar kadrosunda bulunduğu Nesil Yayınları bu mecrada daha birçok sürprize hazırlanıyor. Bu güzel eseri her anlamda, kapağıyla, sunumuyla, içeriğiyle mükemmel bir şekilde piyasaya arz eden Nesil Yayınlarını ve kitabın yazarı Emine Fikriye Beledli Hanımefendiyi kutluyorum.
Öyle ya:
"O inci tanesiydi, annesi sadef.
Kâinatın en değerlisiydi onlar.
Rahman'ın nazarı üzerlerindeydi...
Hiçbir oğul annesini onun kadar sevmedi.
Ve hiçbir anne, Âmine Hatun kadar, hayat yolunu kalpteki ateşten taşlara basarak yürümedi..." (Dürr ve Sadef'ten)
Muhabbetle kalınız.
Meryem Aybike Sinan- Haber7
meryemaybike@gmail.com
http://twitter.com/maybikesinan
Yorumlar6