Diploma ve cehalet!

  • GİRİŞ03.09.2012 09:23
  • GÜNCELLEME03.09.2012 09:23

Biliyorum iki sözcük yan yana hoş durmuyor. 

Aralarında bir tenasüp yok, mütenasip olmayan bu iki kavram çok farklı

şeyleri çağrıştırıyor. Tanzimat’tan bu yana Maarif Nazırlığı veya Eğitim Bakanlığı bütün çalışmalarında, hedeflerinde “maddi ve manevi yönden kendini geliştirmiş, ahlaken olgunlaşmış, vatansever, aklı- selim bireyler” yetiştirmeyi ilke edinmişse de ne yazık ki hedef çeşitli nedenlerle, sebeplerle tutmamış, tutturulamamıştır.

Ve her yıl sayısı gittikçe artan diplomalı, eğitimli birey toplumun arasına katıştı, karıştı ve toplumu yönlendirmeye başladı. 

Ama hayalini kurduğumuz günler bir türlü gelmedi.

Toplumda kötülük, çirkinlik ve rezillik kumaşının gün be gün fiyatı arttı!

Diplomalarımızın sayısı artmıştı artmasına lakin cehalet gittikçe artmış, tabiri caizse diplomalı cahiller katlanmıştı!

Peki, cehalet diploma ile giderilmiyor muydu? Aralarında neden sağlam bir köprü kurulamamıştı acaba? 

Cehalet eğitim köprüsünden aklanarak geçememiş ve karasını belki de cilalamıştı. Ve zaman bize öğretti ki cehalet diploma ile değil, gerçek anlamda ilim, mana, tefekkür, irfan ve insanın kendini bilmesiyle giderilebiliyormuş!

Aynı zamanda bir tek diploması olmayan ne ARİF’ler gördü muhayyilemiz. 

Geçen gün okuduğum kitapta Hüccetü’l İslam lakabıyla tanınan büyük İslam mütefekkiri İmam Gazali’nin bir cümlesi beni uzun uzun düşündürdü. Büyük Selçuklu Döneminde Ünlü Vezir Nizamülk’ün ünlü Nizamiye Medreselerine bugünkü tanımla “Baş Rektör” (YÖK başkanına tekabül ediyor) getirilen ve hayatı boyunca tam (500) beş yüz kitap yazan bu büyük insan şöyle diyordu: 

Cahillerle tartışmaya girmeyin zira ben hiç yenemedim!” 

Cehalet zifir gece gibidir, güneş doğup yakmadıkça ortalığı aydınlatamazsınız, geceyi güne dönüştüremezsiniz. Cahil insanın fikri, zikri, özü, sözü, oturup kalkması, konuşması gülmesi, yemesi içmesi, uyuması kalkması başkadır! Cehalet etrafı sert granitlerle çevrili bir kaledir, ancak aynı kimyaya sahip olanlar bu keskin geçidi geçebilir! 

Cehalet azgın bir su gibidir. Önüne ne gelirse alır götürür, tevazu bilmez, terazisi yoktur cehlin, adaleti yoktur, hakkaniyeti hiç yoktur.

Cehalet sevgi, şefkat ve his yoksunudur.

Cehalet kibir, azamet ve şanın delisidir! Cahilin dünyada anladığı tek bir dil vardır: “Muktedir olmak!” Bu dünya sadece kendisi için yaratılmış, kendisi için donatılmış ve kendisine sunulmuştur! Kendisini seçilmişlerden olduğuna inandırmıştır! 

Cahilin yüzü karadır!

Nitekim öylesine kul hakkına girmiş, öylesine kandırmış, öylesine çalmış, öylesine hak hukuk yemiş, semizlemiştir ki “Hakk’ın” ne olduğunu bilmez bile. Cahilin kalbi katıdır! Öylesine kalp kırmış, öylesine ağlatmış, öylesine ihanet edip kandırmıştır ki hüzünlü ve kederli bir yüreğin nasıl kan ağladığını, nasıl karalar bağladığını duymaz, işitmez, hissetmez! 

Cahilin vefası yoktur!

Hiç büyümez. Makamı büyür, mevkisi büyür, sanı büyür ama kendisi hep Küçük’tür! Öyle kalır çünkü yazgısında küçük kalmak ve küçük düşünmek vardır.  Cahil bu dünyanın nimetleriyle kendisini avutur, albenili kılar, düşlerini ve rüyalarını bu dünyanın nimetleriyle süsler! Cahilin hatırı yoktur, hatırlısı yoktur, arkanızı döndünüz mü en kiksin hançerini saplar sırtınıza… 

Cahilin eli de, dili de, beli de kirlidir!

Kesretin kirli eli cahili sımsıkı sarmıştır, sarmalamıştır!

Cahilin dini de imanı da sorunludur!

Zira bütün ahlak ve erdem pınarını zehirlemiş, moral değerlerin içini boşaltmış, kula kul olmuş, eğilip bükülmüş, insanlığın sırçasından düşmüştür!

Eşrefoğlu Rumi de ne güzel söylemiş cahilin hal-i pür melali için: 

         “Cahil ermez bu hikmete

         Cahili koyma sohbete

         Yiye de mışlaya yata

         Ahır dolu saman gerek! 

Peygamberler tarihine baktığımızda baştanbaşa “Cahillerden muzdarip” bir olaylar silsilesi önünüze çıkar. Cehalet başka bambaşka bir tehlikenin adıdır. Cehalet bazen kırılması zor bir önyargıdır.

Cehalet kimi zaman çok önemli diplomaların toplamıdır!

Cehalet belki de bir yazgıdır kimilerine biçilen.

Ama ne olursa olsun en kötüsü de cehaletin kibir ve zulümle sarmaş dolaş olma halidir ki en çok zararlı olan da budur! 

Yunus Emre cahillerden hem de diplomalı cahillerden söz ederken özellikle ilmin, okumanın, kendini bilmenin ne kadar önemli olduğunu yüzyıllar öncesinden bilip haykırırken bizlerin hala bu hususları çözemeyişimiz insanda ciddi bir yürek burkuntusu meydana getiriyor:

         “İlim ilim bilmektir

         İlim kendin bilmektir

         Sen kendini bilmezsin

         Bu nice okumaktır.

         Okumaktan mana ne?

         Kişi hakkı bilmektir,

         Çün okudun bilmezsin

         Ha bir kuru emektir! 

Cehalet ve diploma ne yazık ki bu ülkede kader arkadaşlığı yapmış durumdadır!

Bir şey var, bir türlü farkında olmadığımız, olamadığımız ve görmekten korktuğumuz! Bir şey var çözemediğimiz! Bir şey var göz ardı ettiğimiz! 

Emaneti ehline vermiyoruz.

Hiçbir alanda, hiçbir yerde gerçek anlamda âlim ve cahili ayırt eden kriterlerimiz yok! Diplomanın bu anlamda yetersiz kaldığı ortada, başka bir şeyler lazım, başka bir şeylerin farkına varmamız, onları baş tacı etmemiz lazım! 

Bunlar ne mi?

Bunlar:

 Dürüstlük, fazilet, erdem, vefa, kadirşinaslık, değergamlık, hakkaniyet, adalet, izzet, merhamet, sevgi, şefkat, doğruluk, emin olma, sözünde duran ve sözüne güvenilen, aşk ve İNANÇ!

Sizce?

Muhabbetle Kalınız…

 

Meryem Aybike Sinan/ Haber7

meryemaybike@gmail.com

Yorumlar3

  • Bab-ı esrar 11 yıl önce Şikayet Et
    aybike hanım, yine bu sabah beni düşüncelere sürüklediniz.... sizi allah için çok seviyorum, çünkü unuttuğumuz, farkındalığını yitirdiğimiz pek çok şeyi önümüze yeni baştan koyma hünerini gösterip bizi tefekküre zorluyorsunuz. münevver bir yazarın varlığını duyuyoruz. sitede yüzsünüz gibi yazılarınız da ışıl ışıl. sizi kutlarım, canı gönülden kutlarım kardeşim. allah razı olsun, hiç birimizi cahillerin tezgahına düşürmesin.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • imran 11 yıl önce Şikayet Et
    cehaletin kırılması ve destekçileri. bir kere sistem değişmedikçe cehalet dediğiniz şey kalkmaz.paralı eğitim başlı başına bir sorun, niyetleri sadece diploma almak ve vermek.devlet kurumlarının da değişmesi ve şartlarının daha şeffaf olması gerekiyor. performans sistemi gelmeli ve adam kayırmalar kalkmalı. bu şekilde üniversiteler ve liseler kalite ve eğitim yuvası olabilir. işe almaların cahil olup olmamasına değilde diplomaya bakılması durumu daha da vahim hale getirmektedir. kaliteli insan gücü türkiyeden neden kaçıyor sorusu cevaplanması gereken en önemli sorudur....
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • kelimat 11 yıl önce Şikayet Et
    cehalet. meryem hanım güzel bir konuya değinmişsiniz. bugün cehalet ve cahil kelimesinin hakiki manasında kullanılmadığı aşikar. okuyup yazanın parmakla sayılı olduğu asr-ı saadet döneminde okuma yazma bilmesine rağmen amr bin hişam ebu cehil ismiyle nam salmıştır. ve yine isimlerinin başlarında prof.doç.dr. vs olup da veya düzinelerce roman kitap makale vs. yazıp da paçalarından cehalet akan insanlar mevcut bu memlekette. bir nevi kitap yüklü merkepler. ve şu da var ki cehalet mektep tahsiliyle aşılabilecek bir konu değildir.
    Cevapla Toplam 6 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat