Marpuçtan Hürriyet Abidesi dikmek
- GİRİŞ29.08.2011 10:12
- GÜNCELLEME29.08.2011 10:12
Sigara yasakları diye gündeme gelen yasakların, aslında tütün ve mamulleri yasağı olduğunu sanıyordum. Ancak ülkemize özgü alaturka bir çözüm geliştirilmiş olmalı. Son yıllarda tütün yasağı haberleri farklı gündeme gelmeye başladı. Efkârlı tahterevallinin bir ucunda bazı esnaf odaları var; tütün yasaklarıyla ilgili şikâyetlerini dile getiriyorlar. Diğer ucunda, tütün yasaklarını bir medeniyet ölçüsü gören siyasal irade ve kitleler var. Kapalı ve yarı kapalı mekânlarda sigara yassah, hemşerim! Ancak nargile serbest.
Sağlık Bakanlığı daha önceleri bir toplantıda, sigara tiryakilerini bilinçlendirmek için soruları tek tek cevapladı. Buna göre, yataklı vagonlar da dahil, demir yolu ve toplu taşıma araçlarında sigara içilemeyecekti. Eskiden sigara içimi için oluşturulan her türlü alanlar kapatılacaktı. Çalışanlar sigarayı ancak iş yerlerinin dışına çıkarak içebilecekti.
Dolayısıyla, yeni bir yasaklama silsilesi ile “demokratik ve çağdaş hayatın” (ne demekse!) üst kademelerine terfi ediyorduk millet olarak. Tütünle muhabbeti iyi olmayanlar buna sevindiler. Tütünle arasında gönül köprüleri kuranlar için ise, bu durum bir sıkıntı teşkil etmeye başladı. Hemen her yerde sigaranın ya da tütün mamulleri içmenin yasaklandığı şu günlerde, sigaraya dair vaktiyle şiir yazmış biri olarak sigaraya dair bir yazı yazmak da gerekli oldu...
Sigaraya bugünlerde bir kısım insanlar sağlık nedenleriyle, kimisi imanlarının ikmaline engel teşkil ettiği ve “haram” kılındığı için, bir kısmı --hükümet bunu yasalaştırdığına göre-- mutlaka bir hikmeti ve hakikati olacağı kanısıyla karşılar. Bir diğer grup da, ikinci el içicilik ve çocuklara kötü örnek teşkil etme türünden haklı kaygılardan dem vurmakta veya “Batı-Avrupa Medeniyeti(BAM)”ne girişe engellerden biri olarak görmekteler.
Avrupa deyince aklına, cebine beleşten kaç avro gireceği veya kokoreç yememin yasak kapmamında olup olmayacağını zıplayarak, bazen de milli bir gurur vesilesi gibi görenler, artık BAM’dan ileri tütün yasakları nedeniyle, BAM’dan öte bir medeniyet kurduğumuzu düşünerek rahatlığa erdiler sanıyorum.
Neymiş efendim, Batı’da (hangi Batı ise hala anlamadım, ya da kaç tane ise!) sigara içenler üçüncü sınıf vatandaş olarak algılanırlarmış! (Burada BAM’da tüketilen alkol ve uyuşturucu hesaplara girmiyor tabii.) O halde, sigara yasaklarıyla ülkemizde sigara içenler, Amerika ve Avrupa’da siyahîler, Latinler ve Müslüman-Araplar bir an evvel tütün alışkanlıklarını bırakırlarsa --yine kısa yoldan-- bu mesele halledilmiş olacaktır. Ege ve Kıbrıs meselesi kadar ehemmiyet arz eden bu durum hallolunca, artık Kuzey Irak meselesi, ekonomi, eğitim ve sağlık işlerine el atılacaktır!
Görünüş böyle, ama işin aslında farklı noktaları da yok değil. İşin özünde ise, özellikle ABD ve Türkiye’de hükümetler tütün tüketimini engelleme bahanesiyle yeni yeni vergiler bindirdiler ve bu işten kazançlı çıkanlar da kaynak üretmek ve kaynakları verimli kullanmak yerine, vergi istihsalini artırma yoluna gittiler. Sağlık ve hayat sigortası ile uğraşan şirketler de en büyük destekçileri oldu. Sigara içme konusunu sigorta primlerini artırmada iyi bir bahane olarak kullanan şirketler, tersi durumlarda aynı derecede atılgan ve hakkaniyetli olmadılar.
Bu tartışmaları yapanlar çoğu zaman, tütünle içen arasındaki muhabbetin derece ve derinliğini anlamamaktadırlar. Tütünle içen arasındaki rabıta, çoğu evli çift arasında yoktur! Hayyam’ın şarapçılara bakarak, “şaşarım sizin halinize! Şarap satıp yerine ne alırsınız!” demesine benzer bir durumdur bu! Hatta tütünle olan rabıta aşıklar arasında, çoğu kul ile Allah arasında yoktur. Laf olsun diye değil, sükse olsun diye değil, sınıf atlamak, toplumsal cinsiyet ve ekonomik sınıf atlamak veya yaşını ispatlamak için değil, tütünü tiryaki olarak ve edebiyle içen insanlar, onu aşk ve muhabbetle içerler. Onlar ciğerlerinden raks ederek havaya karışan tütünle, havada daireler çizerek aşıkla maşuk arasındaki halvet halini günün belli aralıklarına bölerek, ama her halükarda karşılıksız olarak birbirlerini tüketircesine içerler.
Bu açıdan bakılınca, Ramazan ayında ilk lokmadan sonra sigarayı aklına getirenler, hatta sigara ile orucunu açanlar, sahurda Leyla’nın Mecnu’na veda etmesi gibi, sigaraya bir sonraki iftar vaktine kadar veda edenlerin, her sigara yudumunda “bitecek birazdan!” diye vedalaşmanın sıkıntısı açıkça göstermektedir ki sigara, tiryakisi için ekmek-su kadar hatta bazen ondan da önemlidir.
Kazablanka filmindeki Humphrey Bogart ve Yeşilçam filmlerinde Göksel Arsoy’un bıçkın delikanlı rolünde jöleli saçlarıyla ağzında sigarayı aksesuar etmeleri, Ali Şen’in, Mesut Yılmaz’ın, ya da Orson Wells’in içtiği purolar, kovboy geleneğiyle meşhur olan tütün sakızları, eski pastane kültürünün yeni çehreleri olan, yeni sosyalleşme mekanlarında nargileyi daha ilk solumada “öhöö..” diye başlayıp, muhabbet vesilesini etrafı dikizleme aracında dönüştürenler, pipoyla aromalı tütün içenler ve enfiyeciler bu tasnifin biraz dışında kalmaktadırlar.
Sahi, nargileye Osmanlı hatırasından dolayı mı yasak gelmedi? Yoksa Obama Türkiye’ye geldiğinde nargile mi içti?
Geçenlerde bir nargilecide, “organik” nargile serbest abi!” dedi garson. Sonra da kulağıma eğilip, “abi organik olanın tadı iyi değil, ben sana gerçek nargile getirdim!” diye ikram eyledi bana.
Üstü açık bir eski medresede sigara yasak, ama nargile serbestti…
Ya Rab! Ya sak!
Metin Bosnak - Haber 7
mbosnak@metinbosnak.org
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol