Peygamberimizin mezarı taşınıyor mu?

  • GİRİŞ08.09.2014 10:49
  • GÜNCELLEME08.09.2014 10:49

İkisi de muhteva olarak birbirinden daha korkunç  iki büyük fitne.  İkisi de Müslümanların geleceğini fiziki ve metafiziki düzeyde ilgilendiriyor.  Bunlardan birisi IŞİD denilen canavar veya hortlağın Kur’an-ı Kerim’i değiştireceği iddiasıdır.  Kur’an eski kitaplar gibi olmayıp Allah’ın hıfzı himayesinde bulunduğundan dolayı  kimse Kur’an’a ilişemez. ‘Paklardan başkası ona dokunamaz’ ayetinin zımnin de bu da var.  Kötü eller ona işlemez. IŞİD’in gerçekten de böyle bir planı var mıdır?

Kendisini İslam’a nispet eden birisinin böyle bir tasavvuru olamaz.  Bu insanın Allah yerine kendisini geçirmesi olur. Beşerin böyle dalalatı olsa da bir Müslümanın  Kur’an hakkında böyle bir tasavvuru olamaz. Olursa zaten onun İslam dairesiyle bir ilişiği kalamaz.  Lakin bu sözün kaynağına baktığınızda sabıkalı ve arızalı olduğunu göreceksiniz.  Özellikle bu haberin ‘bir elde yalan bir elde Kur’an’ deyimine uygun düşen bir elden çıktığını göreceksiniz.  Bu haber sitesi İran’a yakınlığıyla bilinen Abna Haber Ajansı/Sitesidir. Bunların doğru diye bir kaygıları yoktur. Önemli olan onlar için doğrusu ve eğrisiyle vurucu silah olmasıdır.  

Onlar sebebe değil sonuca bakarlar. Bundan dolayı IŞİD’i kötüleyeyim derken Kur’an-ı Kerim’in harim-i ismetine ve mahremine girmişlerdir.   Üstelik bunlar geçmişte Kur’an-ı Kerim’in Sünniler tarafından değiştirildiğini ve aslının Mehdi ile ortaya çıkacağını söyleyen  iflah olmaz güruhtur.  Burada eski ezberlerini tekrarlamış oluyorlar.  Geçmişte bu tahrifatı Sünniler yaptığına ve asılları kendilerinde olduğuna göre ‘bir kez daha bunu IŞİD de tekrar edebilir’ demek istiyorlar. Lafı oraya getiriyorlar. Zaman aman Şiilerde, Nuseyriler de zait ayetler veya surelere rastlanabiliyor. Bunu açıktan yapmasalar bile atıf suretiyle yapabiliyorlar.  

Kur’an-ı Kerim’in tahrifatına dair kitaplar yazmışlar ve neşretmişlerdir. Şii müfessirlerden Tabersi, ‘Faslu’l-Hitâb Fî İsbâti Tahrifi Kitâbi Rab-bi’l-Erbâb’ kitabında tahrif iddiasını işlemiş, bu iddiaya destek ve dayanak olmuştur. Günümüzde  de Şii Ayetullah Murtaza El Kazvini: Kur’anı Kerim Sahabeler tarafından değiştirildi!(http://www.youtube.com/watch?v=mg5X3nIq6rw ) başlıklı sohbetinde açıkça indi ilavelerini dile getirmektedir.  Burada ya da ötede bir gün Kur’an-ı Kerim’in hışmına uğrayacak ve çarpılacaklardır. Allah imhal eder ama ihmal etmez.

İkinci iddia ise Suudilerin  Peygamberimizin kabrini ve mezarını başka yere nakledecekleri iddiasıdır. Bu da Şiilerden değil İngilizlerden sadır olmuş ve velveleye neden olmuştur,  Suudi Arabistan cumhuru ulemanın hilafına kurulmuş bir devlettir. Maalesef İbni Teymiye Peygamberimizin kabrinin ziyareti konusundaki  şaz yaklaşımı ile kabirlerin yükseltilmesi konusundaki ameli bidatı akaidin birinci meselesi haline getirmesiyle  veya taraftarlarının öyle yapmasıyla; fiilen bir haricileşme çağırı baş göstermiştir.

 Haricileşme eğilimine basamak olmuştur.  Abdulaziz Kehil’in yazdığı gibi, Suudi Arabistan dinen çarpık bir devlettir. Aynen İran gibi.  Birisi ifrat diğeri tefrittir.  Günahlarla insanları kolayca tekfire giderken öbür taraftan  devlet ricali ne yaparsa yapsın ilişmiyorlar. Devleti fiilen masum makamına yerleştiriyorlar.   Suud rejimi halka karşı Harici yöneticilerine karşı Mürcii bir anlayışı temsil ediyor.  İran yöntem olarak İsrail’le aynı kulvarda seyrederken Suud da siyasi olarak aynı kulvarda koşuşturmaktadır. Siyasi ikizler haline gelmiştir.  Bizim deyimimizle; ‘altı kaval üstü şeşhane’ bir yapıdır! Siyasi eğilimlerinden dolayı Suudi Arabistan son dönemlerde salihler yerine tağutların buluşma noktasına dönmüştür. Sözgelimi Bin Ali gibi devrik liderleri barındırmaktadır. Onun ötesinde Sisi’nin siyasi ve mali kıblesi ve sponsorudur.  

Evet Suudi Arabistan  Vehhabi anlayışını uygulayarak İslam alemine yabancılaşmıştır.  İbni Teymiye çok görünümlü (hammalü evcüh) bir şahsiyettir.  Onu tek merci kabul etmek İslam alemine yabancılaşmaktır. 20 ve 21’inciyüzyılın en önemli dini hastalıklarından birisi Raşid Gannuşi’nin de temas ettiği gibi,  İbni Teymiye’ye gereğinden fazla itibar etmektir. Ondan yararlanmak başka onu tek referans kaynağı edinmek daha başkadır. Halbuki işin doğrusu İmam  Busiri’nin söylediği gibidir: Ve küllühüm min Resûlillahi mültemisün/ Gürfen mine’l-bâhri ev reşfen mine’d-diyemi. Hepsi kendi nasip ve istidadınca Hazreti peygambere varis olurlar. Tek veya baskın varis olarak İbni Teymiye’yi saymak, tanımak çağımızın çarpıklıklarından birisidir. Cumhuru ulemaya muhalefet ettiği meselelerin içtimai ve siyasi tezahürlerinde büyük sıkıntılar baş göstermiştir.  Ziyaret meselesi de bunlardan birisidir.

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat