Mayınlı bölgede Kıbrıs dersini unutmayın

  • GİRİŞ29.05.2009 18:36
  • GÜNCELLEME29.05.2009 18:36

SURİYE SINIRINDAKİ MAYINLAR 
MAYINLAR, ZİRAAT VE SİYASET

Bugün dünyanın çeşitli ülke ve bölgelerinde tehlikeli mayın yatakları bulunmakta olup, bunlar Afrika’da, Asya’nın çeşitli ülkelerinde, Avrupa’nın ortasında ki Bosna-Hersek ve Kosova gibi ülkelerde hala büyük bir problem teşkil etmekte ve pek çok insanın ölmesine veya sakat kalmasına sebep olmaktadırlar.

BM kararları bunların temizlenmesi ve dünyanın bir an önce mayınlardan arındırılması kararı alınmışsa da bu son derece yavaş işleyen bir uygulamadır. İşlemin kendisi zordur. Mayınların tespit edilip, tek, tek patlatılması, etkisiz hale getirilmesi gerekmektedir. Ne yazık ki mayın döşeme işini sadece birbiri ile problemi olan ülkeler ve devletler değil, çeşitli terör grupları, tedhişçiler ve istikrarsızlık yaratmak isteyen gruplar da kullanmaktadır. Bu sebeple bunların durdurulması ve sonra da temizlenmesi gayet zor bir iştir.

Suriye ile Türkiye arasında uzun yıllar “kapalı sınır politikası” uygulanmış, tel örgüler ve mayın yatakları ile bu yasaklar pekiştirilmiştir. Son yıllarda ki olumlu gelişmeler sonucunda iki ülke arada ki arazinin temizlenmesine ve mayınların kaldırılmasına karar verilmiştir. Ama bu gün daha başka bir problem ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Bu mayın temizleme konusu teknik bir olay olmanın çok ötesinde önemli etkileri olacak bir olaylar dizisinin ilk adımı olarak görülüp, dikkatle izlenmelidir. Muhakkak ki bu konuda daha birçok defa yazılacak ve sizlerin dikkatlerinin bu konuya yoğunlaşması için gayret sarf edilecektir. Bu konuda üzerimize düşen uyarma, aydınlatma, ikaz etme görevlerini yerine getirmeye çalışırken, bu “temizleme işinin” bizatihi kendisinin tam bir gizli mayın yatağı olduğu konusunun da aydınlatılmasına çalışılacaktır.

Olayda ki çelişkiler:

Mayın temizleme konusu:

En az 10-15 yıldır fikri alt yapısı yavaş, yavaş hazırlanan bu olayın eriştiği nokta hem Türkiye ve hem de Orta Doğu açısından tehlikeli bir durum ortaya çıkartmaktadır.

• Mayın temizleme olayına birçok değişik grup sahip çıkmaya veya elde etmeye çalışmaktadır. İşin en garip yanı ise ellerinde bu konuda en son teknolojiye sahip olan ve her türlü imkanı bulunan ve bu mayınların haritalarına da sahip olan Askeriye’nin, bu konu ile ilişkisi kesilmiş bulunmaktadır.

Tekrar ediyorum: elinde teknolojisi ve mevcut mayınların işaretlendiği arazi haritaları bulunduğu halde ve herkesten ve her kurumdan daha ucuza ve daha iyi bir şekilde bu temizleme işini gerçekleştirebilecekleri halde Genel Kurmaya bu görev tevdi edilmemektedir.

* Mayınlı arazinin tüm haritaları Genel Kurmayda bulunmakta ve bu işi 35-36 milyon Dolara halledebileceklerini söylemektedirler. Ama bu da kabul edilmemektedir. Ayrıca, bu işi özelleştirme idaresinin yapmasının önü de hukuken kesilmiştir.

* Tam bu günlerde, TBMM’de bu konuda yeni bir kanun çıkartılmaya çalışılmakta olup, bu kanunla mayın temizleme işi halledilmeye çalışılmaktadır.

Bunun anlamı şudur: kanundaki tarife uyan özel şirketlerin bu işi üstlenme hakları doğacaktır. Adeta “şiparişe uygun şartlarda” hazırlanacak gibi görünen bu kanundan kimlerin yararlanacağı BÜYÜK DİKKATLE İZLENMELİDİR.

Böyle bir durumda herhangi bir paravan şirket olabilir, hatta görünürde TC uyruklu kişiler olabilir ama onların kimlerle ortak olduğu bilinmelidir. Şu anda bu mayın temizleme işine en çok İsrail devleti ilgi göstermektedir. Bu şirketlerin ortaklarının İsrail uyruklu kişiler olması adeta kesin gibi görünmektedir.

Arazi mayından temizlendikten sonra 49 yıllığına da tarım için kiralanmış olacaktır. Burada yapılacak olan tarımdan kazanılacak para çok yüksek bir meblağdır. Bu otomatik olarak, mayını temizleyen kim ise o kimseye gidecek muhteşem bir kar’dır.

Böyle bir “Yabancı İhalenin” Sakıncaları:

   • Kendi topraklarımızın üstünde, başka bir ülkenin fiili kontrol ve hakimiyetini kabul etme durumunun ortaya çıkmış olacaktır.

   • Mayınlı arazi en az 350,000 dönüm olup, buna Ceylanpınar ve diğer devlet çiftlikleri de eklenince söz konusu kiralanacak arazi yaklaşık 650,000 dekar araziye çıkmaktadır. Kimine göre nerede ise iki KKTC toprakları kadar bir yer. Ama , muhakkak ki Aydın ilinin ekili-dikili topraklarının 2 katı kadar yer olacaktır.

• Bu topraklar yarım asırlık bir dönem için ( 49 yıl) başka bir devleti beslemek üzere tarıma açılacaktır. İlaveten içinden (büyük ihtimalle) petrol çıkarsa, bunun da kullanma ve işletme hakları kiralayan devletin veya firmaların olacaktır.

*  Zaten Türk devleti GAP projesi ile buraları suladığı için, kiralayan her kim olursa, onların su getirme zahmeti de olmayacaktır. Yani masraf ve zahmet’in tümünü Türk devleti ve sonuçta Türk halkı karşılamış olduğu halde, faydasını ve kar’ını başkaları kullanacak ve yararlanacaktır.

Gözden kaçan büyük tehlikeler:

• AB 2004 İlerleme Raporuna bakıldığı takdirde Türkiyen’nin GAP sularının belli bir tarihte “uluslarararası bir su yönetim idaresine” yerleştirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Bu husus, hernedense hiçbir zaman TBMM de görüşülüp, tartışılmamıştır. (çok garip bir olay ! ) Yine aynı AB raporu’nun su ile ilgili kısmında adeta bu işlemin gerekçesi gibi yazılan bir diğer husus da, bunun İsrail’in ve komşularının eşit su haklarının korunması olduğu hususudur. (bunu yazan AB devletleridir, kısaca niyetlerini belli etmektedirler).( 2004 İlerleme Raporunun Ingilizce metninde, Meseleler Raporu kısmında, sayfa 10 da original hali ile okunabilir)

• Kıbrıs adası da vaktiyle Ingilizler'e, sadece donanmalarının bakım ve ikmali gayesi ile geçici olarak kiralanmış ama ondan sonra da Ingilizler oradan ayrılmamışlardır. İngilizler halen Kıbrıs’ta askeri üs bulundurmaktadırlar. Bu alınacak büyük bir ders olmalıdır.

• Adı geçen alanlar İsrail veya perde arkasında ki İsrail firmalarına kiralandıktan sonra Israil’in hayali ve ideali olan Dicle-Fırat sularına ulaşmış olacağı da gözden kaçmamalıdır. Acaba hükümet bu hususları göz önünde bulundurmaktamı dır?

•     Manavgat suyunu “pahalı“ diyerek almaktan vazgeçen İsrail’in su derdi de böylece halledilirken ilerki yıllarda beklenen “gıda darlığı” sırasında da “gıda derdi” de halledilmiş olacaktır.

• Dünya’nın yakında ”gıda kıtlığı ve su sıkıntısı ile“ karşı karşıya kalacağı Dünya Çevre Raporlarında çokça anlatılmaktadır. Böyle bir dönemde yurdumuzda, sınırlarımız içinde gelişeceği açıkca görünen böyle bir durum, vahim bir gelişmedir.

• Diğer taraftan, ilişkilerimizi geliştirmeye çalıştığımız Suriye açısından da son derece zor bir durum ortaya çıkacaktır. Suriye’nin Güneydeki Golan tepeleri( yine su kaynakları ile dolu olduğu için) zaten İsrail’in işgali altındadır. Şimdi de mayın temizleme ve tarım yapma bahanesi ile Kuzeyinde ki topraklar da İsrail kontrol’ü altına girerse ortaya kabul edilemez bir durum çıkacaktır. Kıralanacak araziye katılması düşünülen Ceylanpınar yöresinin de yer altı suları çok boldur. Bunun da kullanım ve kontrolu yabancıların eline geçmiş olacaktır.

Bu durumda, Suriye’nin Türkiye’ye güvenmesi zorlaşacaktır. Bunun en vahim sonucunun da Türkiye’nin yalnızlığa itilmesi ve tedricen Müslüman ülkelerden ve Ortadoğu’dan kopmasıdır.
 
Buradan tekrarlıyoruz: bütün bu şartlar altında ihaleyi yabancılara vermenin hiçbir alemi ve ihtiyacı yoktur hatta sakıncalıdır, tehlikeli sonuçlar doğurabilir.

İşimizi, en iyi ve doğru şekilde, kendimiz yapabiliriz.

Oya AKGÖNENÇ / Haber
oyakgonenc@gmail.com

Yorumlar36

  • Muammer Fatih ÖZER 14 yıl önce Şikayet Et
    Palavranın en aptalcası.. şu israille anlaşma yapma meselesi dünyada görülmüş palavraların en aptalcasıdır. hiç bir devletin anlaşma yapıp yapmadığı yorum konusu olamaz. bu işler çocuk oyuncağı değil. hepsinin kaydı var takibatı yapılır. kayıt altına alıp takibatını yapma görevi yasal olaral Devlet Planlama Teşkilatına aittir. Merak eden bilgi edinme hakkını kullanıp dilekce ile refahyol hükümeti döneminde israille anlaşma yapılıp yapılmadığını sorabilir. burlarda yok anlaştı diye iftira atmayla adam olamazsınız...
    Cevapla
  • Haydar Karakuş 14 yıl önce Şikayet Et
    Allah gaflet, Dalalalet ve hıyanetten muhafaza etsin. Umarız hükümet akli muhakemelerini yitirib oldu bittiye gelmezler. Çünkü bu gaflet Ergenekoncuların arayıp da bulamadığı fırsatı vermiş olur. Bile bile lades derlermi ve bunu niçin yaparlar? doğrusu anlaşılır gibi değil…
    Cevapla
  • Haydar Karakuş 14 yıl önce Şikayet Et
    Allah gaflet, Dalalalet ve hıyanetten muhafaza etsin. Mayınına öleceğini bile bile basılırmı? Bunu önümüzdeki günlerde göreceğiz ama, umarız AKP bu gaflete düşmez. Eğer ordu bu işi yapabiliyor ve üzerine olmayan konularda konuşupda, şimdi yapabileceğini söylemiyorsa. Hükümetin işleyeceği suça onlarda ortak olurlar.Yada kanun çıktıktan sonramı konuşmayı bekliyorlar... bu da ciddi soru işaretlerini beraberinde getirir...
    Cevapla
  • yorgun 14 yıl önce Şikayet Et
    sonuna kadar katılıyorum. bu topraklar kanla alındı ancak kanla verilir. ne olursa olsun gerekirse biz o mayınları ölerek temizleriz de israile vermeyiz toprak.
    Cevapla
  • Erdal Toklu 14 yıl önce Şikayet Et
    Şartlı Refleks. Dikkat ettim, son bir haftadır mayın tartışmasıyla alakalı olarak "yandaş-biat medyası" nın hükümeti eleştiren yazıları (A.Taşgetiren,S.Arseven,H.Albayrak,N.Gönültaş) nedense yayınlanmadı.Mevzuyla alakalı SP ve CHP eleştirileri yayınlandı.Bu vesileyle "şartlı refleks" yorumları arka arkaya yayınlanmaya başladı.Tipik H.Karakaya taktiği.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat