Başörtüsü
- GİRİŞ01.09.2013 09:03
- GÜNCELLEME01.09.2013 09:03
Ülkemizde yıllardır başörtüsü tartışması yapılır. Dini veya örfi sebeplerle başörtüsü veya benzeri örtüleri kullanan kadınların nereye girip nereye giremeyecekleri, kamuya açık veya kapalı alanların nerelerinde bulunabilecekleri ve kamu görevlilerinin çalıştıkları yerlerde başörtüsü kullanıp kullanamayacakları sürekli gündemde olmuştur.
Kimisi meseleye dini, kimisi siyasi, kimisi sosyal ve kimisi de laiklik açısından yaklaşmıştır. Bir türlü mesele, kişi hak ve hürriyetleri çerçevesinde dikkate alınıp çözüme kavuşturulamamıştır. Öyle ki, laiklik bile başörtüsüne indirgenmiştir.
Oysa “laiklik” ilkesi; hukuk kurallarının uygulanması konusunda, bir veya birkaç din ve/veya mezhebe bağlı etkilerden uzak kalınması, toplumu oluşturan tüm bireyleri dikkate almak suretiyle hukuk kurallarının düzenlenmesi, uygulanması, hukuk kurallarını düzenleyen ve uygulayanların din ve mezhep ayırımı yapmaksızın herkese eşit mesafede durması anlamına gelir. “Laiklik” ilkesinin, hukuk normlarının din veya mezhep ayırımı yapmaksızın herkese eşit tatbik edilmesinin önemli bir dayanağını oluşturduğu kabul edilir.
Bu nedenle, başörtüsü ve örtünmeyi laiklik tartışmalarına indirgemeden ve konuyu amacından saptırmadan konuşmak, kişi hak ve hürriyetleri kapsamına giren, kimisine göre dilediği gibi giyinme, kimisine göre inanç ve kimisine göre de sosyal zorunluluk olarak kabul edilen başörtüsünün ve benzeri örtünme şekillerinin engellenmemesi isabetli olacaktır. Başörtüsü meselesine; kutuplaşmaya gidilmeden, siyasete konu edilmeden, “laiklik” ilkesinin korunmasının direnç noktası olarak görülmeden, kişi hak ve hürriyetleri çerçevesinde yaklaşılmalıdır.
Elbette birey, bulunduğu yere göre kılık ve kıyafetine dikkat etmelidir. Demokratik hukuk toplumu da olsa, ifade hürriyetinde olduğu gibi kişinin giyinmesi ve örtünmesi konusunda da bazı özel kısıtlamalara gidilebilir. Bu anlamda başörtüsü, bir kıyafet değil, örtünme biçimi olarak kabul edilmelidir. Dolayısıyla başörtüsü, bir kıyafet engeli olarak görülmemelidir.
Birey; evde, işyerinde, spor yapmak için gittiği yerde, okulda, kamuya açık veya kapalı diğer alanlarda, o yere uygun kıyafet giymelidir.
Prensip olarak kimse kimseye, belirli bir şekilde giyinip örtünmesi veya giyinip örtünmemesi konusunda baskı yapmamalıdır. Bu tür davranışları, siyasi veya sosyal hayat alanlarında bir kayıp veya kazanç olarak görmemek gerekir. Bir başka ifadeyle, herkes kendi inanç ve isteğine göre hareket edip, baskı görmeksizin örtünüp örtünmemekte serbest olmalıdır. Başörtüsünü savunan veya bunun karşısında olanlar, bu hususu kişi hak ve hürriyetleri çerçevesinde değerlendirmelidir.
Başörtüsü, diğer örtünme ve giyinme tarzlarının, bireyin bulunduğu yere göre istisnai olarak sınırlanması, bir şekle ve kalıba bağlı tutulması ise, keyfi belirlenmemeli, “eşitlik” ilkesi ile kişi hak ve hürriyetlerinin özlerinin korunması suretiyle karara bağlanmalıdır.
Ancak esas olan, kişinin dilediği gibi giyinip örtünmesinin engellenmemesidir. Başörtüsü ve örtünme, birey hangi düşünce ve inanç yapısına sahip olursa olsun bir kale gibi görülmemeli, insanların yaşam tarzı farklılıklarının çatışmasına dönüştürülmemelidir.
Dini veya sosyal gerekçelerle başörtüsü kullanılabileceğine göre, bu kullanım belirli bir dinle de sınırlı tutulamamalıdır.
Milletvekilinin Meclise başörtülü girmesine hukuki bir engel var mıdır?
"Yasama" başlıklı Anayasa m.75 ile 100'de ve aşağıda metnine yer verdiğimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 56. maddesinde, Mecliste başörtüsü kullanılmasını engelleyen bir düzenleme bulunmamaktadır.
“Kıyafet” başlıklı 56. maddeye göre, “Başkanlık kürsüsünde Başkan, beyaz kelebek kravat ve siyah yelek üstüne siyah frak giyer. Görevli katip üyeler de, koyu renk elbise giyerler.
Genel Kurul salonunda yer alan milletvekilleri, bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Teşkilatı memurları ve diğer kamu personeli ceket giymek ve kravat takmak zorundadırlar. Bayanlar tayyör giyerler.
Görevlilerin kıyafeti Başkanlık Divanınca tespit edilir”.
56. maddede, kadınlar için etek ve bluzdan oluşan tayyör giyme zorunluluğu öngörülmüştür. Erkekler ise, ceket giymek ve kravat takmak zorundadır.
Kadınlar, Mecliste pantolon veya "tayyör" sayılmayan türden kıyafet giyemez. Ancak bayanlar için öngörülen tayyör zorunluluğu, başörtüsünü kapsamamaktadır. Maddede, bayanların başlarını örtemeyeceklerine veya başörtüsü takamayacaklarına dair kanuni bir yasak bulunmamaktadır. “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13'e göre, yasağın olmadığı yerde serbestlik esastır. 56. madde bu şekilde olduğu sürece, erkek ve kadınların Mecliste giyeceği kıyafetleri bu şekilde tanımlamak ve başörtüsünün yasaklanmadığını kabul etmek gerekir.
Ancak başörtüsü veya başörtüsü yerine geçen örtünme veya aksesuar, milletvekili veya çalışanın yüz kimliğinin tespitine engel olmamalıdır. Buradaki örtünme, şapka olarak da görülemez. Kadınların dini veya örfi nedenlerle başlarını örtmesi, Türkiye Cumhuriyeti'nde ve sosyal yaşamda kabul görmüştür. Şapka takan erkeğin bir yere geldiğinde saygı gereğince şapkasını çıkarması, başörtüsü için geçerli değildir. Bu tür bir teamül de Türk Milleti tarafından benimsenmemiştir.
Yorumlar3