Türkiye’nin geleceği: “Ölüm” yerine “Uyarı”

  • GİRİŞ06.12.2025 09:10
  • GÜNCELLEME06.12.2025 09:10

İbn Haldun’un devletlerin yaklaşık 120 yıllık bir ömre sahip olduğu ve bu ömrün dört nesillik bir döngü üzerinden şekillendiği yaklaşımı var. “Terörsüz Türkiye” sürecinin “riskleri” temelinde Türkiye’nin geleceğini düşünürken bu yaklaşımın dikkate alınması faydalı olacaktır.

Bu yaklaşım, sadece devletlerin nasıl kurulduğunu ve yükseldiğini değil, hangi zayıflıklar nedeniyle gerilediğini ve yıkılabildiğini de açık bir şekilde göstermekte. Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana 100 yılı aşmışken, İbn Haldun’un teorisi/yaklaşımı doğal olarak şu soruyu gündeme getirmekte: 

Biz bugün hangi nesildeyiz ve geleceğe hangi istikamette gidiyoruz?

Nesil derken, ilgili dönemin neslinin içinden çıkan ve devlet kademlerinde üst yönetici konumlarda olan “elit kesim” diye not etmek lazım. 

İbn Haldun’a göre birinci nesil, “kurucu nesildir”; bahadırlık, atılganlık, şeref ve ululukla devleti kurarlar. 

Birinci Dünya Savaşı, Milli Mücadele ve yüzbinlerce şehit denkleminde kurucu nesil var. Bu neslin içinden çıkan elit kesim, devleti ayakta tutacak çeşitli hamleleri ortaya koydular ve aralarında belli bir asabiyet kurdular.

İbn Haldun’a göre ikinci nesilse kurucuları taklit eder; onların bıraktığı güç ve kurumlarla refaha erişmişlerdir. 

Cumhuriyet’in ikinci yarım yüzyılı, modernleşme projelerinin yerleştiği, devlet kapasitesinin artırılmaya çalışıldığı, ancak aynı zamanda (İbn Haldun’un uyardığı gibi) asabiyetin bir miktar gevşediği bir evredir. Bu gevşemenin farkında olunmuş ki, kurucu figürleri yüceltme ve koruma devreye sokulmuştur. Bu nedenle, bu dönemde devletin gücü toplumun tamamına sirayet etmek yerine, daha seçkinci/elitist bir karakter taşımıştır. Yine de kurucu neslin hatıralarının belli hamlelerle gündemde tutulmaya çalışılması, nispi oranda devleti koruma refleksinin tamamen kaybolmasına engel olmuştur.

Üçüncü nesil, İbn Haldun’un deyimiyle “hakir yaşamayı tabiat hâline getiren”, asabiyeti neredeyse tamamen kaybetmiş nesildir. Bu aşamada devletin kurucu karakteri unutulmaya başlanır; direnç zayıflar, kimlikler çözülmeye başlar, dış unsurlarla güç devşirme arayışı artar. 

Türkiye’nin 1980 sonrası döneminde, küreselleşme dalgası, ekonomik kırılganlıklar ve toplumsal kutuplaşma gibi faktörlerin etkisiyle zaman zaman bu aşamaya yaklaşılmıştır. Dış etkilere/manipülasyonlara açık hale gelen siyasal zemin, iç uyumu zayıflatan ve neredeyse asabiyeti devre dışı bırakan yeni gerilimler doğurmuştur.

İbn Haldun’un dördüncü nesli ise ihtiyarlık dönemidir. Asalet ve şerefin tüketildiği, devletin kendini yenileyemez hâle geldiği safhadır. 

Bugün Türkiye bu aşamada değil; fakat bu aşamaya sürüklenme riskleri görünmez de değil. Ekonomik kırılganlıklar, siyasetin zaman zaman “düşmanlık” eksenine sıkışması, kurumsal erozyon, toplumsal güven kaybı ve liyakat tartışmaları, dördüncü nesle giden patikanın işaretleri olabilir, Allah muhafaza.

Fakat İbn Haldun’un yaklaşımını mutlak bir şema gibi okumak yanlış olur. Devletler yıkılabilir, yıkılmıştır da; ama kendini yenileyebilen devlet/ler bu “ölüm” döngüsünü kırabilir. Osmanlı döneminde “yenile(n)me” işlemi “devşirmeler” yoluyla mümkün olmuştur. Devşirmelerin de (karanlık yapılar tarafından) devşirilmesi ise, Osmanlı’nın ölümü olmuştu ama!

Hal böyle olunca, bugün Türkiye’nin önündeki en kritik hamle, İbn Haldun’un devletlerin çöküş sebepleri arasında saydığı asabiyet kaybını “tersine çevirecek bir yenilenme iradesi”ni ortaya koymak. 

Adalet mekanizmasının güçlendirilmesi, kurumların güven tazelemesi, ekonomik istikrarın sağlanması ve toplumsal kutuplaşmanın azaltılması, dördüncü nesle sapmadan “yeniden kurucu bir nesil” yaratmanın yoludur. Tabii olarak, “yeni(lenmiş) kurucu nesil” demek aynı zamanda “yeni kurucu lider” demek.

Eğer Türkiye bu yenilenmeyi başarırsa, İbn Haldun’un döngüsü bizim için “ölüm” değil, “uyarı” olarak kalır. Gelecek ise yeni/den bir kuruluş iradesiyle şekillenir. İşte “Terörsüz Türkiye” süreci, bu hususta belirleyici olacaktır.

Prof. Dr. Faruk TAŞCI / Haber7

Yorumlar6

  • Mehmet Kırımlı 1 saat önce Şikayet Et
    Ibni Haldunu. Eserlerinden istifade eden biri olarak aynı konuyu düşünüp duran biri olarak tesbitlerinize katılıyorum.Sizi bu yazınızdan dolayı tebrik ediyorum.Ancak Allah'ın izniyle Reisimiz sayesinde devletimiz cumhur ittifakı sayesinde yıkılmayacak.Rabbim Reise ve Bahçeliye ömürler versin.
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • Sami 1 saat önce Şikayet Et
    Gel de bunu bizim millete anlat.Çok güzel bir yazı kaleme almışsınız, tebrikler.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Musa 1 saat önce Şikayet Et
    Nesiller gelir geçer. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilelebet payidar kalacaktır.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • İbni Haldun 1 saat önce Şikayet Et
    Cumhuriyetleri bilmem ama Patagonya krallıklarında Süfyan ve Deccal rejimlerinin de 4 safhası vardır. Deccal ve süfyan rejimleri dünyada ömrü genel de 100 yıldır. Yüz yıllık sürecinin başlangıcı doğumumu ölümümü onu bilmiyoruz . Ama genel de son evreye girerken kendilerini korumaya muhafazaya çalışırlar. Teba değişim derken onlar yüzyıllık hükümdarlığın ilkelerini korumaya çalışırlar!!!
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Hakan 2 saat önce Şikayet Et
    Hocam güzel bir yazı olmuş Benim merak ettiğim Amerika bu yazının tespitlerinin neresinde ve hangi aşamada . Avrupa çöküş içerisinde bunun farkındayız Rusya malum,Çin zirvede, Türkiye bu yenilenme sürecini hızla tamamlıyor. Afrika 50 yıl geriden geliyor. Dünya bu süreci 3. savaşı yaşamadan anlatırsa Türkiye 21.yuzyilin lider ülkelerinden biri olur.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat