'Üç de yiğit askeri savcı gerek'

  • GİRİŞ28.07.2008 07:33
  • GÜNCELLEME28.07.2008 07:33
Sayın Cumhurbaşkanı'na açık mektubumdur...
Bilgeler “Yarını iyileştirmenin tek yolu bugün neyi yanlış yaptığını bilmektir” derler.
Bu söz bireyler için geçerli olduğu gibi olaylar, toplumlar, felsefeler, dinler ve devlet yönetimi için de geçerlidir.
 
İnsan psikolojisi ile uğraşanların çok önem verdikleri bir kavram da  “Önce anlamaya çalış, daha sonra anlaşılmaya çalış” kuralıdır.
 
Türkiye ciddi bir sürecden geçiyor devlet içinde çürümüş dokulara temas edildi. Temas edilmese hastalık vücudu sarmak üzereydi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan hukuki süreç evrensel hukuk standartlarında giderse ameliyat başarılı ama yetersiz olacak.
 
Çünkü üç savcı görevini gelecek nesillerin alkışını alacak biçimde yapıyorlar. Şimdi üç yiğit askeri savcıya ihtiyaç var. Bunu ancak Genelkurmay Başkanlığı yapar soruşturma izni verir. Genelkurmay Harekât Başkanlığı'nda mevcut arşivler çok soruya cevap verebilir niteliktedir. Böylece kamuoyu ikna olur.
 
Eğer böyle bir müdahale çok agresif bir müdahale olacak bünye bunu kaldıramayacak diye düşünülüyorsa, ikinci bir yöntem söz konusudur. Gayr-i Nizami Harb yani Asimetrik Savaş ilkelerini yeniden düzenlemek bir çözümdür. TSK'nın asli görevine dönmesi, yani dış güvenliğe odaklanması ve Jandarma Teşkilatı'nın bütün dünyada olduğu gibi İçişleri Bakanlığı'na bağlanması için yeniden yapılanma seçeneği başlatılabilir. Bunun için Sayın Cumhurbaşkanı’nın konuya el atması gerekir. Böyle bir yapılanma için hem TSK'nın içinde hem de TSK'nın dışında psikolojik zemin hazırdır.
 
Askerlik biliminin verileri de böyle bir yapı değişikliğini zaten öngörüyordu. Harp Akademileri'nde oluşturulacak bilimsel çalışma komitesi ve Sayın Cumhurbaşkanını'nın seçeceği farklı açıdan konuları değerlendirebilen Özel Harp Dairesi'nin kuruluşunda "konsept subaylığı" yapmış emekli subayların danışmanlığında gerekli yasal düzenlenmeler başlatılabilir. Böyle bir girişim hem toplumu hem de askeri topluluğu çok rahatlatır.
 
Emekli general arkadaşlarımızın  ‘Peki laiklik ne olacak? İrtica tehdidi yok mu oldu?  dediklerini duyar gibiyim. Onlara cevabım şu olacaktır.
 
Birincisi: Kurmay subaylar bilir, basit bir yönerge veya yönetmelik hazırlarken giriş maddeleri tanımlamalar kısmıdır. Anayasa daha önemsiz bir metin mi? Önce bu iki terimi tanımlayalım toplumsal mutabakat sağlayacak sağlamlığa oturtalım.
 
İkinci cevabım. Yukarda saydığım tanımlamalar  iki değişik türde yorumlanıyor.
 
Otodoks laiklik yorumu. Bugün bu yorumu ana muhalefet partisi savunuyor. Konvansiyonel yorum olup sekülarizmle karıştırılır. Hukuki anlamda sadece dinin devlete karışmamasını öngörür. Devletin dine karışmasını doğal kabul eder. Roma, Osmanlı ve Tek Parti Cumhuriyeti'nin laiklik anlayışı bu yoruma daha yakındır. Sosyal anlamda devletin belirlediği özel alanlarda dinin bütün tezahürlerinin yasaklanması. Devletin dinler veya mezheplerin bazılarını koruma altına alabilmesi, devletin dinde reform yapabilmesi, resmi din anlayışı dışındaki din anlayışlarının koruma görmemesi, yargıçların devletin ideolojik tercihleri paralelinde davranması, devlette tartışması caiz olmayan bürokratik alanların olmasını savunur. Bireysel anlamda resmi ideolojiye uygun düşünmeyen bireyler tehdit olarak görülür. Laiklik yönetim biçimi değil yaşam biçimi tezini savunur. Din duygusu Tanrı ile kul arasındadır dışa yansıtılmamalı diyerek totaliter bir tanım yapar. Yani sekülarizmi savunur. Dünyeviliği kutsallaştırır. Ölümden sonraki yaşamı bilimsel bir olgu olarak bile düşünmez. Laikliği din karşıtlığı olarak düşünmese bile öyle dar bir elbise tanımlar ki insanlar hep laiklik suçu işliyor duygusu yaşarlar.
  
Demokrat laiklik yorumu. Bugün bu yorumu Avrupa Birliği öngörmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin tanımlamasıdır.
Hukuki anlamda en mütekâmil protestan kültürü ülkelerinde uygulanmaktadır. Kilise ve cemaatlerle devlet ayrı özerk alanlardır. Devletin resmi dini yoktur fakat toplumun dini değerlerine karşı eşit mesafeli  bir yönetim anlayışı vardır. Hukuki anlamda Laiklik dini otorite ile siyasi otoritenin yani din ve devlet işlerinin bir birinden ayrılması. Dinin devlete müdahalesi olmadığı gibi devletin de dine müdahalesinin olmadığı bir düzen kurulmasıdır. Sosyal anlamda laiklik insanların yaşam tarzlarında birbirlerine müdahale etmemeleri ve devletin burdaki tarafsız duruşunun sağlanmasıdır. Devlet bazı din ve yaşam tarzı anlayışlarına felsefi koruma uygulayamaz. Kamu düzenini bozacak bir uygulama olmadıkça hertürlü dini yaşantı serbesttir. Bireysel anlamda Laiklik insanların inanma veya inanmama biçiminde olan her türlü özgür tercihlerinde serbest olmalarıdır. Müslüman kültürün hâkim olduğu bölgelerde uygulamaya en yatkın laiklik anlayışı olarak genel kabul görmektedir.
 
Demokrat Laiklik anlayışında Laiklik devletin, özgürlük bireyin hakkıdır.
  
İrtica tanımlamasına gelince... Klasik anlamda geçmişi savunmak, gelenekçi olmak, faydalı yeni şeye karşı çıkmaktır yani gericiliktir. İki tür irtica vardır dini görünümlü irtica ve modern görünümlü irtica. Dini görünümlü irticanın en canlı örneği Afganistandaki Taliban hareketidir. Dinin kelime anlamları dışında anlamı kabul etmeyen kendisi gibi olmayana kâfir diyen anlayış yani dini taassubu tek din yorumu olarak görmektir. İrtica olarak sadece İslam öncesi dönemi kabul eder. İrtica ile mücadele dendiğinde putperestlikle mücadeleyi anlar. Haricilikle ilgili mücadeleyi anlamaz.
 
Modern görünümlü İrticaya gelince biçimsel bir modernlik vardır fakat düşünceleri ve görüşleri çok dardır. İrtica ile mücadeleyi dinle mücadele olarak algılar, her türlü dini tezahürü irtica olarak kabul eder. Muhalefeti ve eleştiriyi ihanet olarak kabul eder, kendisine benzemeyeni düşman olarak görür ve nefret eder. Özel yaşantısında bile fikirlerini zorla kabul ettirmeyi hakkı gibi görür. Bilim adamlığı ile bilimciliği, askerlikle askerci olmayı, devleti sevmekle devlet fetişisti olmayı karıştırır. Doğrularını sorgulamaz, resmi ideolojisini tartışmaz, yani dogmalaştırmıştır.
 
Bireyin özgürlüğü ve devletin rolü arasında yapmaya çalıştığım tanımlamaların insan psikolojisi ile uğraşan ve asker kökenli bir kişi olarak önemi olacağını düşündüm. Yarını iyileştirmede mevcut yanlışlardan sonuç çıkarmaya çalıştım. Gittikçe toplumun daha çok sevmeye başladığı Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül burdaki düşüncelerimi dikkate alır mı bilmiyorum?
 
Nevzat TARHAN

Yorumlar12

  • Mümin Müminoğlu 15 yıl önce Şikayet Et
    Gerçek Mürteciler. Yolunu izlediği zalim tipik bir pozitivist idi.. Kendi de burada "cahil akademisyen" olarak takılıyor.. Devrim az kanlı olmuşmuş! Bir kere buna devrim değil, yönetimi ele geçirme, Milli Mücadele'yi kendi maksatları için kullanma denir. Fransız/Rus/Çin/İran/Romanya/Gürcistan vs devrimleri 11 senede mi oldu??? Devrimler zamana yayıldı, hepsi birden yapılamazdı, halkla savaşılamazdı, aksi takdirde halkının dörtte birini katleden Kamboçyalı polpot gibi malum kişi de "Karatürk" diye anılırdı ancak!..
    Cevapla
  • Metin Yazar 15 yıl önce Şikayet Et
    Hocamdan bir istirham daha. Sayın hocam;Bazı insanların tanımadıkları insanlara diş bilemeleri,kin gütmeleri ve intikam alma isteklerinin altında yatan sebepler nelerdir? Bir insanın sürekli idam sehpasından,cellatlardan,kök kazımaktan,etnik ve dinsel temizlikten bahsetmesi sağlıklı bir durum mudur? Bu şekilde düşünen ve yazanların insanlara,hayvanlara ve çevreye fiili zarar verme ihtimali yüksek midir? Eğer yüksekse bunların şerrinden nasıl kendimizi koruyabiliriz? Euzü besmele çeksek faydası olur mu?
    Cevapla
  • Metin Yazar 15 yıl önce Şikayet Et
    Sayın Hocam. Gözüme tuhaf tuhaf tipler çarpıyor.Kimi Komiser,kimi Kel Ali,kimi Napolyon, kimi Hitler,kimi Atatürk,kimi de Akademisyen olduğunu iddia ediyor.Bendenizi soracak olursanız göbeğini kaşıyan bidon kafalı cahilin tekiymişim.Yukarıda bahsettiğim kişiler öyle diyorlar.Bu kadar ilminizle sadece okuduğunuz yorumlardan bile kimin ne olduğunu anlayabilecek yetkinliktesiniz.Ben mi hastayım bunlar mı?
    Cevapla
  • Burcin Toprak 15 yıl önce Şikayet Et
    Insanin biraz vicdani sizlar senin gibi birini dahi prof albay yapan kurum hakkinda atip tutarken!. Adi ne olursa olsun ama ortodox ama militan laiklik,islamafaso altinda inleyen musluman ulkeler icin tek yontem vardir;Kemalizm,nedir:Yobazlarin asla sizamayacaklari bir ordu,kalkistikca acimdan kafalarina TOKMAK,ne zamana kadar;diz cokup el aman dileyene kadar!Evet Kemalizm basarisiz olmustur,ama niye,cevabi tarafsiz tarihcimiz Ilber ORTAYLI'dan,dunya tarihinin en kansiz devrimi oldugu icin.Maval okumayin yok istiklal mahkemeleri,Kilic Ali vs diye.Yeterince asmis olsalar yobazlik 10 yilda bir hortlamazdi!
    Cevapla
  • Burcin Toprak 15 yıl önce Şikayet Et
    Senin Cumhurbaskanin mesgul bu aralar,Anayasa Mahkemesi bugun yarin seriatci olduguna karar verecek. Sonra ne yaparim derdinde.Ayrica TSK Cumhurbaskani'ni kerhen,ayip olmasin diye taniyor,devlete saygisi nedeniyle zorunlu haller haric tanimiyor.Sonra TSK'de tespihli savci yoktur,Fethullah ancak %5 civari o da alt kademelerine sizabildi yarginin,ilk tokadi Van'da yedi savcisi,simdi dama oynuyormus kahvelerde,sira Ergenekon fasa fisosu savcisinda.Bir de akademisyen gecinirsin,okudunmu kac tane muvazzaf/emekli generalin adi bilincli olarak alinmis iddianameye,ne yapmislar;bayramlarda V.Kucukle konusmuslar
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat