''Arsenik materyalizmin ezberini bozdu''

  • GİRİŞ06.12.2010 09:40
  • GÜNCELLEME06.12.2010 09:40

Materyalizme üçüncü büyük darbeyi “arsenik” vurdu diyebiliriz, neden mi…?

NASA’nın yaptığı açıklama anlamlı bir tartışma başlattı. Bir süre sonra bu bilginin karşıtı bilgiler konuyu daha şaşırtacak noktalara götürebilir.

Fakat insanoğlunun gerçeği arama çabalarının yeni bir aşamaya geçtiği kesin. Yaşamın, varoluşun ve yaratılış dilinin tanımı yeniden yazılmak üzere.

Astrobiyolog Felisa Wolfe-Simon California Mono gölü derinliklerinde iki yıl çalışma ile bulduğu güçlü zehir olan arsenik maddesini yapıcı bileşen olarak kullanan bakteriyi keşfetmesidir. Böyle bir keşif Newton’un elmanın düşmesini görerek yerçekimi kanununu bulması kadar önemli olabilir.

Bu arada ABD’lilerin bilim emekçiliğine de hayran olmamak mümkün değil.

Bizi inorganik maddeler yarattı tezi çürüyor mu?

DNA 1952 de keşfedildi. DNA açıldığında bir buçuk metre uzunluğunu bulan ipliksi bir moleküldür. Genetik bilgi taşıyıcımızdır. DNA’da C,O,H,N,P,S olarak bilinen altı inorganik maddenin çeşitli diziliş formlarına göre canlının genetik kodları oluşur.

Yosun DNA’sı %80’e yakın, Şempanze DNA’sı % 98 insan DNA’sının aynısıdır. DNA’da hem kodlanmış bilgi hem de protein özellikleri bilgisi Şempanze-İnsan farkını açıklamaya yetmiyor. DNA’nın en basit canlı olan yosunda mükemmel bir dizilimle var olması evrime uymuyordu. Bu nedenle neo-Darwinistler, Darwin yaşasaydı ve DNA’yı bu haliyle görseydi Evrim teorisini yeniden yazardı. Muhtemelen de bir dış zekayı kabul ederdi diyorlar.

Hatta şimdi ”Makro evrim değil mikro evrim vardır tezi” güçleniyor.

Bu durumda bir bilim emekçisi insan “Beni inorganik maddelerin tesadüfi varoluşu yarattı” demekte artık zorlanıyor.

Fakat bir dış zekayı, bir tasarımcıyı ve yaratıcıyı kabul ettiğinizde bazı etik kaygılar başlıyordu.

Bizi yoktan var eden güce karşı sorumluluğumuz nedir, O’na hesap vermemiz gerekiyor mu? Bu durumda özgürlükler kısıtlanıyordu.

Muhtemelen neo-Darwinistler bunun için “dış gerçeklik var, bir dış güç var buna Tanrı desek bile O yarattıktan sonra bize karışmıyor” ön kabulü ile “Deist” bir akım olmaya başladılar.

Bu durumda “Dış güç evreni neden yarattı, ya bizden hayattan başka istediği bir şey varsa?” sorusuna cevap vermek zorundalar.

Kuantum fizikçileri, atom altı parçacıkların hareketlerini anlamak için Cern’de emisyon enerjisi deneyinde Hadron çarpıştırıcısı ile yeni bazı şeyler buldular ama açıklamıyorlar. Alp dağlarında ve Şikago da deney yapılırken parçacığın yönünün ters tarafta değiştirildiğinde diğer tarafta yani Cern’de kendiliğinden değişmesi Kuantum fizikçilerini şaşırttı. Yani atom altı parçacıklar “Eşzamanlı titreşim” gösteren bir özelliğe mi sahipler? Bu soruya cevap aranıyor.

Materyalizm “Önce madde vardı, anlamlar sonuç olarak ortaya çıkıyorlar ve diyalektiği oluşturuyor her şey maddedir” diyordu. Kuantum fiziği önce bilginin olması gerektiğini akla en yakın seçenek olarak gösterdi.

Aydınlanma çağının dini olan materyalizme ilk darbeyi 1927’de Heisenberg’ce tanımlanan kuantum enerji fiziği vurdu. Kaos düzeni ve belirsizliğinin arkasında mükemmel ve muhteşem bir düzen ve sanatlı ve hayret verici bir ahenk vardı.

Materyalizme ikinci darbeyi DNA’nın bulunması vurdu. DNA inorganik madde zinciri olarak genetik bilgileri taşıma görevini kendiliğinde alamazdı.

Tek başlarına veya bir araya geldiklerinde akıl, hayat, bilinç ve ruhsallık eseri gösteremeyen 6 inorganik madde hangi ilhamla DNA dizinini oluşturacaklardı.

DNA dizini oluşmadan mutasyon oluşamazdı ve şimdi DNA hangi gerekçe ile arseniği yapıtaşı yaptı?

Bu bir mutasyon değildir, canlıların varoluş tezlerinde ezberinin bozulmasıdır. Hayatın tesadüfi evrimle oluşamayacak başka gerçekliklerle ilgili olduğunun işaretidir. Daha yüksek, daha karmaşık ama daha üstün bir bilgi düzeyine ihtiyacımız olduğu ortaya çıkmıştır.

Yani materyalizme üçüncü büyük darbeyi arsenik vurdu diyebiliriz.

Hayatı ve varoluşu açıklayan akla en yakın tez “Deneyüstü gerçeklik” tezidir.

Özetle benim geldiğim nokta, tasarımsal varoluşa, dış iradeye yani tek yaratıcı “Allah” a akıl rehberliğinde inanmak insanı iki dünyada da huzurlu eder.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan - Haber 7
ntarhan@gmail.com

Yorumlar95

  • feride yıldız 13 yıl önce Şikayet Et
    Fosillerbiz evrimle gelmedik, yaratıldık diyorlar. 20. yüzyılın başlarından itibaren hızla gelişen modern bilim ve teknoloji, bilimin evrim teorisini yalanladığını gözler önüne serdi. Mikrobiyoloji, biyomatematik, hücre biyolojisi, biyokimya, genetik, anatomi, fizyoloji, antropoloji ve paleontoloji gibi bilimin konuyla ilgili tüm dalları, evrim teorisini çürüten sayısız delil ortaya koydu. onlardan biri fosiller. Şu ana kadar 100 binlerce fosil bulundu. fakat 1 tane ara form bile bulunamadı.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • feride yıldız 13 yıl önce Şikayet Et
    Ara geçiş açmazı. Evrim teorisinin iddiasına göre, canlı türleri birbirlerinden küçük değişimlerle türemişlerdir. Evrimcilerin bu iddiaları doğru olsaydı, ara geçiş canlılarının fosil kayıtlarında bulunması gerekirdi. Ancak bu tür canlılardan eser yoktur. Evrimciler hayali çizim yapmak yerine bize 1 tane ara form göstersinler. :)
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • veysi topal 13 yıl önce Şikayet Et
    Salla feride. darwin in 150 yıl evvel ortaya attığı fikri o zmanın fenine göre açıklamış, siz hala darwin in o zmanki tezlerini çürütmeye çalışıyorsunuz. bunuda hala kendinizce cevaplanamayan sorularla yapıyorsunuz. demekki darwin şu an hayatta olsa şu anki yani günümüz şartlarına göre sunacağı tezlerini 500 yıl sonra çürütemeye başlardınız.
    Cevapla
  • feride yıldız 13 yıl önce Şikayet Et
    Dawinizm çoktan çöktü. Dawin zamanında bilim gelişmemişken pagan dini olan Darwinizm cehalet ortamında gelişmiş. Fakat 20. yüzyılda genetiğin çıkmasıyla DNAnın keşvedilmesiyle ve bilim ve teknolojinin üst seviyeye ulaşmasıyla darwinizm çürütüldü. Darwinistlerin güya delil olarak kullandıkları bilim bu yüzyılda evrime karşı çıkıp tamamen yalanladı.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • feride yıldız 13 yıl önce Şikayet Et
    Evrim bilime dayanmayan pagan dini. Protein tüm canlıların yapı taşı. bir proteinin meydana gelmesi için en az 60 proteine ihtiyaç var. Öncelikle DNA ve RNA gerekiyor. Yani DNA&8217da bilginin kodlanmış olması gerekiyor. Bir kere hücredeki organellerin eksiksiz olarak var olması gerekiyor. Ancak bu organellerde proteinler oluşuyor, dolayısıyla protein olmadan protein kesinlikle oluşamaz.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat