Karanlığın 7 atlısı ve dindar nesil tartışmaları

  • GİRİŞ06.02.2012 08:48
  • GÜNCELLEME06.02.2012 08:48

Tanzimat Zihin Yapısı’nın toplum ruhuna zerk ettiği olumsuz duyguların günümüze yansıyan hastalıkları siyasetin dindar nesil isteme talebi karşısında tekrar depreşti.

Bazı duygular konulara şaşı bakılmasına neden olur. Karanlığın 7 atlısı denilen Kin, Korku, Öfke, Nefret, Düşmanlık, Hırs, Kıskançlık’  bu duygulardandır.

Mevlana’nın basiret gözü şaşı olanların halini anlatmak için örnek verdiği bir hikâyesi vardır.

Bir şaşıya efendisi emretmiş “içeriye gir de şişeyi al getir”

Şaşı eve girmiş tek şişeyi iki görüp dönmüş efendisine sormuştu;

“İçeride iki şişe var hangisini getireyim?”

Efendi ısrar eder “Şişe birdir sen şaşı olduğun için öyle görüyorsun.”

Şaşı ısrar eder “ Efendim bana kızmayın şişeler gerçekten bir değil ikidir”

Efendi yardımcısını ikna etmek için “O halde iki şişeden birini kır kalanı getir” demiş.
Yardımcı gitmiş birini kırarken ikincisinin yok olduğunu görmüş ama olan şişeye olmuş.

 ‘İyi insan yetiştirme’ idealinin özellikle modern bilimle doğrulandığı günümüzde ziyan edilmesinden endişe ediyorum.

Günümüzde bu konunun dindarlığa siyasi anlam yüklenerek tartışılması çok tehlikeli ve zarar vericidir.

Türkiye’nin en sağduyulu kalemleri bile bu konuya maalesef şaşı bakıyorlar.

Bu memlekette ebeveynlerin çocuklara dinini öğretme çabasının ne kadar yasaklandığı, tehlikeli görüldüğü, hatta suç sayıldığı dönemleri hepimiz biliyoruz.

Akıl gözü şaşı olanlar karanlığın yedi atlısından birinin etkisindedirler ve bu kişilerde ‘Kognitif Distorsiyon’ denilen realiteyi görememe ve çarpıtma ortaya çıkar.

Korku veya öfkenin etkisi ile yanlış niyet okuyarak cebinden bir şey çıkarıp vermek isteyene silahını boşaltır.

Kin ve nefretinin etkisi ile dost ve düşmanını karıştırır dostlarını uzaklaştırır ve yalnız kalır.

Karanlık duyguların etkisi ile gerçeği tam göremez, varsayımlarla zihnindeki eksiği tamamlamaya çalışır. Yanlış varsayımla dindar insanın tehlikeli insan olduğu şaşı bakışına yönelir.

Değerler erozyonunun yaşandığı günümüzde insani değerlerin yüceltilmesi gerektiği bilim çevrelerince destekleniyor.

Çoklu Zeka kavramını geliştiren Howard  Gardner’ın ‘Çoklu Zeka’ya son yaptığı ilave ‘Ahlaki Zeka’ kavramı oldu. Bazı araştırmacılar Vicdani Zeka olarak da tanımlıyorlar.

Karakter eğitimi amaçlı kavram eğitiminde bazı insani değerlerin kavramsal olarak çocuklara öğretilmesi istenmektedir. Bu kavramlarla ilgiliAhlakın Nörobiyolojisibilimsel çalışmaları referans oldu. Aşağıdaki değerlerin hangisinin toplumda yaygınlaşmasına karşı çıkarız.

 BAZI VİCDANİ ZEKA DEĞERLERİ

-İç sesi dinleyebilmek,
-İç disiplin ve iç sorumluluk  geliştirmek,
-Hesap verebilirlik,
-Ahlaki akıl yürütmeyi kullanmak,
-Aşkın güce karşı sorumluluk hissetmek,
-Etik değerlere sahip olmak,
-Bilgeliği amaçlamak,
-Alçak gönüllülükle birlikte doğruluk için de cesur olmak,
-Dürüst ve ilkeli olmayı yöntem olarak benimsemek…

Eğer bu değerleri dini gerekçelerle savunanlar varsa onların da bunu savunma özgürlükleri vardır. Zorla dayatmadıkları müddetçe siyasi anlam yüklemek akıl gözü şaşılığıdır.

Eğitimin genel kabul gören tarifi  ‘Bireyin davranışında, kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istenilen yönde değişmeler meydana getirme süreci’ şeklindedir.

Bireyin davranışında olumlu değişmeler meydana getirme devletin sorumluluğunda değil mi?

İtiraz neden bir yazar çıkıyor “Kemalizm yerine dindarlık dayatılıyor” diye akıl gözü şaşılığı ile hareket ediyor, diğer bir yazar çıkıyor  “Oğlumun muhafazar olmasını istemem” diyor, bir başkası ise “Ben ateist olmak istiyorum “ diyor. Sanki bazı kişileri muhafazakar olmaya, dindar olmaya zorlayanlar var gibi… Bazı kişiler “Bu sunni İslam dayatmasıdır” diyorlar. Dini kimlikle karekter eğitiminde dinin rolünü karıştıran cahilliklerinin diz boyu olduğunu görüyoruz.

Bütün sorun alıngan ve vehimli bakışın ‘algıları olgu sanma’ şaşılığı, başka bir şey değil. Tabi kötü niyet yoksa.

Tıpkı akıl gözünün şaşı olması nedeniyle başörtülü birini görünce “Bana din propagandası yapılıyor” diyen algı yönetimi kusurlu kişide  olduğu gibi.

Eğitim konularını tartışırken şişeleri kırmamaya özen göstermek herkesin sorumluluğudur.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan - Haber 7
ntarhan@uskudar.edu.tr

Yorumlar19

  • Bildiğim KADARIYLA 12 yıl önce Şikayet Et
    DEVAMI. Ey biçareler! Bu dünya bir misafirhanedir. Her günde otuz bin şahit, cenazeleriyle "El-mevtü Hakkun" hükmünü imza ediyorlar ve o dâvâya şehadet ediyorlar. Ölümü öldürebilir misiniz? Bu şahitleri tekzip edebilir misiniz? Madem edemiyorsunuz; mevt Allah Allah dedirtir. Sekeratta Allah Allah yerine hangi topunuz, hangi tüfeğiniz, zulümat-ı ebedîyi o sekerattakinin önünde ışıklandırır, ye's-i mutlakını ümid-i mutlaka çevirebilir? Madem ölüm var, kabre girilecek, bu hayat gidiyor, bâki bir hayat geliyor. Bir defa top tüfek denilse, bin defa Allah Allah demek lâzım gelir. Hem Allah yolunda olsa, tüfek de Allah der, top da Allahu ekber diye bağırır, Allah ile iftar eder, imsak eder.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Bildiğim KADARIYLA 12 yıl önce Şikayet Et
    DEVAMI. Acaba, bu ehl-i bid'a ve doğrusu ehl-i ilhad, bu dinsizlikte hangi menfaati buluyorlar? Eğer idare ve âsâyişi düşünüyorlarsa, Allah'ı bilmeyen dinsiz on serserinin idaresi ve şerlerini def etmesi, bin ehl-i diyanetin idaresinden daha müşküldür. Eğer terakkiyi düşünüyorlarsa, öyle dinsizler idare-i hükümete muzır oldukları gibi, terakkiye dahi mânidirler; terakki ve ticaretin esası olan emniyet ve âsâyişi kırıyorlar. Doğrusu, onlar meslekçe tahribatçıdırlar. Dünyada en büyük ahmak odur ki, böyle dinsiz serserilerden terakki ve saadet-i hayatiyeyi beklesin. Böyle ahmaklardan mühim bir mevkii işgal eden birisi demiş ki: "Biz Allah Allah diye diye geri kaldık; Avrupa top tüfek diye diye ileri gitti." "Cevâbü'l-ahmaki's-sükût(AHMAĞA VERİLECEK CEVAP, SUSMAKTIR)" kaidesince, böylelere karşı cevap sükûttur. Fakat bazı ahmakların arkasında bedbaht âkıllar bulunduğundan deriz ki: Ey biçareler! Bu dünya bir misafirhanedir.......
    Cevapla
  • Bildiğim KADARIYLA 12 yıl önce Şikayet Et
    Ehl-i bid'a diyorlar ki:. "Bu taassub-u dinî bizi geri bıraktı. Bu asırda yaşamak, taassubu bırakmakla olur. Avrupa taassubu bıraktıktan sonra terakki etti." Elcevap: Yanlışsınız ve aldanmışsınız! Veya aldatıyorsunuz. Çünkü Avrupa, dinine mutaassıptır. Hattâ bir âdi Bulgar'a veya bir nefer-i İngiliz'e veya bir serseri Fransız'a, "Sarık sar. Sarmazsan hapse atılacaksın" denilse, taassupları muktezasınca diyecek: "Hapse değil, öldürseniz bile dinime ve milliyetime bu hakareti yapmayacağım." Hem tarih şahittir ki, ehl-i İslâm ne vakit dinine tam temessük etmişse, o zamana nispeten terakki etmiş; ne vakit salâbeti terk etmişse, tedennî etmiş. Hıristiyanlık ise bilâkistir...
    Cevapla
  • Bildiğim KADARIYLA 12 yıl önce Şikayet Et
    Said-i Nursi'nin 1908'li yıllarda ŞAM'da verdiği hutbeden. "...Rusu mağlûp eden Japon başkumandanının İslamiyetin hakkaniyetine şehadeti de şudur ki: "Hakîkat-i İslamiyetin kuvveti nisbetinde, Müslümanlar o kuvvete göre hareket etmeleri derecesinde ehl-i İslam temeddün edip terakkî ettiğini tarih gösteriyor. Ve ehl-i İslamın hakîkat-i İslamiyede zaafiyeti derecesinde tevahhuş ettiklerini, vahşete ve tedennîye düştüklerini ve herc ü merc içinde belalara, mağlûbiyetlere düştüklerini tarih gösteriyor. Sair dinler ise bilakistir...' Eğer biz ahlak-ı İslamiyenin ve hakaik-ı îmaniyenin kemalatını ef'alimizle izhar etsek, sair dinlerin tabîleri elbette cemaatlerle İslamiyete girecekler; belki küre-i arzın bazı kıt'aları ve devletleri de İslamiyete dehalet edecekler..."
    Cevapla
  • FGNSÇSYRMYD 12 yıl önce Şikayet Et
    İSLAM ZATEN BUNLARI EMREDİYOR. SAYIN Nevzat hocam bunları zaten islam emrediyor. İslamı yaşayanlar bunları yapar
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat