Dizilerdeki Üç Tehlike: Masa, Kasa, Nisa

  • GİRİŞ19.03.2012 08:29
  • GÜNCELLEME19.03.2012 08:29

Türkiye maalesef ‘midesi geniş’ insanların çoğaldığı aile kültürünü besliyor ve ihraç ediyor.

Azerbaycan ve Orta Asya’dan çeşitli dostlar edindikçe kadın misafirlerin İstanbul Türkçesini rahat kullandıklarını gördüm. Bunun izlenen Türk dizilerine bağlı olduğunu anladıktan sonra bazı sorulara cevap bulmaya başladım.

Aileler neden daha kolay parçalanıyor, çocuklar neden mutsuz, uyuşturucu neden yaygınlaşmış, şiddet neden artıyor soruları zihnimde karşılık bulmaya başladı.

Eskilerin “şöhret, servet, şehvet” şeklinde ifade ettiği üç cazibeli psikolojik tuzak diziler sayesinde sosyal virüs gibi yayılıyor. Bu dizilerin Ortadoğu ve Balkanlarda da talep görmesi sosyal hastalıkların geleceği konusunda toplum bilimcileri ve ruh bilimcileri düşündürüyor.

İnsanın kalıcı belleğine işittikleri, yaptıkları, söyledikleri değil hissettikleri yazılıyor ve bu unutulmuyor. Bu nedenle hayat yolunda ilerlerken his dünyamızı nasıl yönettiğimiz bizi biz yapan ölçüdür.

Sıradan insanlar gücünü kollarından alırlar, ortalama insanlar akıllarından alırlar, yüksek insanlar ise kalplerinden alırlar. O halde sevgi piramidimizin en tepesinde ne varsa biz ‘O’yuz.

Duygusal yatırımımızı neye yaptığımız, bizi ve hayatımızı dolayısıyla çocuklarımızın hayatının tamamını etkileyecek öneme sahiptir.

Dizilere şöyle bir göz attığımızda

Sabah Gazetesi TV yazarı Yüksel Altuğ dizilerdeki çarpık aile ilişkilerine ve aşkların aile içinde yaşanması örneklerine dikkati çeken bir okuyucu mektubu yayınladı. “Lale Devri filminde ölmüş ablasının eşinden çocuk sahibi olma, Yer Gök Aşk filminde yengesinin babası ile aşk yaşama, Bir Çocuk Sevdim dizisinde kardeşinin kayınpederi ile aşk yaşama, İffet dizisinde üvey annesinin eski sevgilisi ile aşk yaşama, Aşk-ı Memnu’da amcasının genç eşi ile aşk…” gibi ancak midesi geniş insanların rahat seyredeceği diziler çokça seyrediliyor.

Aile kültürüne ve bütünlüğüne bu dizilerin neden zarar verdiği ABD’de ciddi araştırma konusu oldu. Sonuçta aile değerlerinin ve sosyal duyguların güçlendirilmesi gerektiği noktasına gelindi.

Artık şöhret, servet, aşk, eğlence ve makam sevgisinin sadece bireysel egolara yönelik olduğu biliniyor. Bunlar somut zevklerdir ve somut zevk tutkulularının yalnızlaştığı ve mutsuz olduğu anlaşıldı.

Eğer bu duygulara karşı insan harekete geçmezse, bu duygular insana karşı harekete geçiyor, o kişiyi büyülüyor ve esir alıyor. Bu zevklerin hiçbiri uzun vadeli, kalıcı ve tatmin edici değil.

Somut zevkler anlık mutluluk veriyor. Gerçek mutluluk toplam mutluluktur. Yani bütün hayatında yaşadığı “iyi hissettiği günlerin daha çok olduğu” yaşam biçimi gerçek mutluluktur.

Bu duyguların büyüsüne kapılmadan doğru durabilmek modern yaşamda çok zorlaştı. “Nasıl yaşarsam mutlu olurum” sorusuna kolay bir cevap yok.

İnsan eğer yüksek ideallere sahipse, somut zevklerin insanı test eden ve sınayan engeller ve tuzaklar olduğunu görebilir.

Zevk olarak soyut zevkleri keşfetmek gerekiyordu. En iyi ve en güzel şeylerin en yakınımızdaki şeyler olduğu ve bunları doya doya yaşamanı zevkini almayı çoğu kez kaçırdığımızı artık keşfetmeliydik.

Soluduğumuz hava,

gözlerimizdeki ışık,

doğru yaşamanın iç huzuru,

sahip olduğumuz küçük şeylerden zevk alabilmek,

hayal gücümüzü çalıştırarak zihnimizi eğiterek yüksek amacımız için çalışmak,

sıradan ve rutin işleri zevkle yapabilmek,

eş ve yakınlarımızla mutlu olmanın yollarını bulmak, en önemli konular olmalıydı. 

Ancak biz bütün sıradan zevkleri değersizleştirip, sahte ve geçici ancak cazip zevklerle kendimizi kolaycılığa kaptırıyorduk.

Hayatın derin anlamlarını anlamak için ölümle, krizle karşılaşmak da gerekebilir. Çoğu zaman insan en dibe vurduğunda kişiliğinin en güçlü yönü ile karşılaşır. Aksilikler içinde görünmeyen lütufları görerek bedeni acı çekerken ruhu keyif alabilir. O halde hayatımızdaki olaylar bizi değil, biz olayları kontrol etmeliyiz.

Bunun için zevk tuzaklarına hazırlıklı olmalıyız. Hayatta dibe vurmadan önce “masa, kasa, nisa   (karşı cins)” zevklerinin doruklarına çıkabilir sonra da tepe aşağı gidebiliriz.

İçimizdeki vahşi şöhret, servet, şehvet atlarını ehlileştiremezsek ömrümüzün sonunda mezar taşımıza iyi şeyler yazdıramadan geçip gideriz. Eğer insan akıllı ise yaptığı işin sonunu düşünür.

Kişisel ve aile kültürümüzü etkileyen sevgi ve değerlilik hiyerarşimizi bozan bu dizilere rağbet etmemek birey olarak görevimiz. Fakat bu dizilerin alternatifi diziler yapmak da yöneticilerimizin, sanatçılarımızın sorumluluğudur.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan - Haber 7
ntarhan@gmail.com

Yorumlar18

  • yasin 12 yıl önce Şikayet Et
    Dizi izlemek yerine, daha faydalı işler yapın. Dizi izleyipte ekran başına kitlenmek, aklımızı bozuk şeylerle doldurmak ve ahlaksızlaşmak yerine daha faydalı şeyler yapabiliriz. Kitap okumak, bir sanat dalıyla ilgilenmek, ailelerimizle sohbet etmek, çocuklarımızla oyun oynamak, vatana millete faydalı olacak işler yapmak, ibadet etmek, sohbet dinlemek vs. gibi şeyler yapabiliriz. Çünkü üzüm üzüme baka baka kararır. Dizilerimiz bize bir şey vermiyor ki. Ondan sonra neslimiz bozuluyor. İlla da izleyeceksek faydalı şeyler izleyelim (Belgesel gibi). İnsan gezmek için bir şehre, bir ülkeye gidecek olsa o şehir veya ülke hakkında araştırma yapar. Ancak bizim için kesin olan ahiret için ölüm ve sonrası için araştırma ve hazırlık yapıyor muyuz?
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • futuvvet 12 yıl önce Şikayet Et
    VATAN HAİNİ. Böyle dizileri yapanların, yayınlıyanların vatan hainliğinden yargılanacağı günlerde İNŞAALLAH GELECEK. ALLAH2IM NE OLUR BİZE O GÜNLERİ GÖSTER.Göstermeden canımızı alma. Bakalamı kaç kişi (BEĞENEREK) amin diyecek.
    Cevapla Toplam 23 beğeni
  • nazim manav 12 yıl önce Şikayet Et
    Savas sadece topla tufekle yapilmiyor.. zihinlere acilmis olan savaslarda var,bunlar medya,tv,radyo,turizim.Turizim butun sahil bolgelerimizi etkisi altina aldi coktan,yani ejderhayi kafadan koparmaya calisiyorlar,avrupa olsun,rusya olsun seyehat sirketleriyle bir tasta iki kus vuruyorlar yani hem para kazaniyorlar hem yobaz yetistiriyorlar.Buda entehlikelisi,bari diziler fantazide gerceklesiyor,siz soyle bir turizim bolgelerimizi mercege alsaniz sok olursunuz,gecenin karanliklarinda neler donuyor,neler.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • Hamza Tataroğlu 12 yıl önce Şikayet Et
    İşin Kolayına Kaçmak. Toplumdaki manevi ve ahlaki çöküşü dizilere bağlamak sığ ve yanlış bir değerlendirmedir. Bir toplum önce ekonomik, sonra siyasi, sonra da ahlaki olarak çöker. Bunun için önce gelir dağılımınızdaki dengeye sonra da eğitim sisteminize bakmanız gerekir.
    Cevapla Toplam 10 beğeni
  • Ahmet Özbir 12 yıl önce Şikayet Et
    ANA TEMA BELLİ; SEKS, PARA, ŞÖHRET, KISKANÇLIK, DÜNYAYA TAPMAK!... Maneviyat dizilerde sıfır kilometre, ancak maddiyat ve alavera dalavera SONSÜRAT!.. RTÜK ise çoook gerilerden izliyor, milleti buhrana sürükleyen DİZİLERE NE ZAMAN DUR DİYECEK diye büyük bir ümitle bekliyor!..
    Cevapla Toplam 11 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat