Türk futbolunda ahlaki çürüme ve bahis skandalı

  • GİRİŞ03.11.2025 08:46
  • GÜNCELLEME03.11.2025 09:50

Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun açıkladığı “bahis skandalı”, Türk futbolunun yapısal sorunlarını yeniden gündeme taşımıştır.

Açıklamaya göre 571 aktif hakemden 371’inin bahis hesabı bulunmaktadır; 152’si aktif olarak bahis oynamakta, bir hakem ise 18.227 işlem gerçekleştirmiştir.

Bu veriler, münferit etik ihlalden ziyade, futbolun kurumsal yapısında kökleşmiş bir değer erozyonuna işaret etmektedir.

Sorun, teknik veya idari değil; daha temelde, ahlak krizidir.

Hakemlerin bahis faaliyetleri, yasadışıdır; ancak bu eylemlerin asıl anlamı, mesleki kimliğin çözülmesi ve etik özdenetimin ortadan kalkmasıdır. Hakemlik, adaletin sahadaki somut yansımasıdır. Bu yansımanın yozlaşması, futbolda güven ilişkisini bütünüyle sarsar. Çünkü oyunun meşruiyeti kuralların olmasında, uygulanmasında ama en çok da o kurallara inançta yatar.

Ahlakın dayanağı, dışsal yaptırım değil, içsel tutarlılıktır. Yasalar, davranışı düzenler; fakat ahlak, o davranışın anlamını kurar. Dolayısıyla hukuki çerçevenin varlığı, tek başına etik bir alan yaratmaz. Futbol da, kurallarla oynanan bir oyundur; kuralların etik bağlamı çöktüğünde, oyun kalmaz.

Modern spor, tarihsel kökeninde bedensel ve ruhsal disiplini birleştiren bir etkinlikti. Antik Yunan’da arete /erdem kavramı, atletin gücünü de, ölçülülüğünü de tanımlardı. Günümüzde spor, piyasa ekonomisinin bir uzantısına dönüşmüştür. Performans, karakterin değil, verimliliğin ölçütü haline gelmiştir. Bu dönüşüm, sporu anlamından koparmış; kazanmanın etik değer üzerindeki belirleyiciliğini ortadan kaldırmıştır.

Bahis sistemi, bu dönüşümün en belirgin yansımasıdır. Sporun doğasında yer alan belirsizlik, piyasada ticari bir fırsata dönüştürülmüştür. Hakemlerin bu sisteme dahil olması, bireysel bir çıkar arayışı ile birlikte sporu piyasa mantığının nesnesi haline getiren kültürel dönüşümün ürünüdür. Burada “oyun”, özgürleştirici alan olmaktan çıkmış; hesaplanabilir bir kazanç düzenine indirgenmiştir.

Durkheim’ın “anomi” kavramı, bu durumu açıklamak için elverişlidir. Toplumda normlar hâlâ varlığını sürdürür, ancak varlıklarına rağmen artık birey davranışlarını yönlendirme gücünü kaybetmiştir. Türk futbolundaki mevcut tablo da benzer bir normatif çözülme göstermektedir. Hakemler yasaları, disiplin talimatlarını bilmekte ancak kendilerini bunlarla bağlı görmemektedirler. Yani “kural” var ama kurala “bağlılık” yoktur.

Bu boşluk, kurumsal denetim mekanizmalarının da yetersizliğiyle birleşince, futbol alanında bir “etik gevşeme”  hatta “çürüme” ortaya çıkmıştır. Suiistimaller görmezden gelinmiş, kolektif suskunluk kurumsal duruşa dönüşüştür. Böylece futbol, kendi içinde meşrulaşan bir ahlaki boşlukta yaşamaya başlamıştır. Bu durum, hakemlerin, yöneticilerin, futbolcuların ve taraftarların davranış kodlarını da dönüştürmüştür.

Türkiye’de futbol alanını düzenleyen 6222 sayılı yasa ve Futbol Disiplin Talimatnamesi cezai mekanizmaları tanımlar; ancak etik düzeni tesis edemez. Bir toplumda yasa ile ahlak arasındaki mesafe büyüdükçe, düzenin görünürdeki işleyişi ile vicdanî meşruiyet arasındaki fark da derinleşir. Bu fark, uzun vadede kurumsal çöküşü kaçınılmaz hale getirir.

Türk futbolu özelinde, yasalar ihlalleri cezalandırabilir; fakat erdemi teşvik etmiyor. Oysa bir mesleğin onuru, cezadan korkuyla değil, değerle özdeşleşmeyle korunur. Hakemlik gibi adalet gerektiren bir alanda bu özdeşleşme kaybolduğunda, disiplin süreçleri işlevsiz hale gelir.

Bu şartlar altında, Türk futbolunun hem kurumsal hem de kültürel bir yeniden yapılanmaya ihtiyacı bulunmaktadır.

Federasyonun görev alanı sportif düzeni korumakla sınırlı olmamalı; aynı zamanda değer üretme kapasitesine de yönelmelidir. Bu kapsamda, spor etiği, sosyoloji ve psikoloji alanlarından uzmanların yer aldığı kalıcı ve sahici yani fonksiyonel bir Etik Konsey oluşturulmalıdır.

Böyle bir yapı, yalnızca ihlalleri soruşturmak için değil, futbolun tüm aktörleri arasında ortak bir değer bilinci geliştirmek için çalışmalıdır. Eğitim programları, hakemlik formasyonuna etik boyutu dahil etmeli; genç hakemler, kural bilgisiyle de vicdani sorumluluk bilinciyle de yetiştirilmelidir.

Son dönemde gündeme gelen “yabancı hakem” önerileri, sorunu kimlik düzeyinde tartışmaya indirger. Oysa etik kriz, milli kimliğin değil, zihinsel kültürün ürünüdür.

Adalet ithal edilemez; çünkü adalet, kişisel içselleştirme süreçleriyle inşa edilir.

Yabancı hakem sistem açısından geçici çözümler üretebilir, fakat kurumsal vicdanı yeniden tesis edemez. Kalıcı onarım, kendi etik geleneğini güçlendiren bir zihniyet değişimiyle mümkündür.

Bahis skandalı, Türk futbolu için bir çöküşün göstergesidir ama doğru okunursa, bir yenilenme fırsatıdır.  Etik güvenilirliğini yitirmiş bir alan, toplumsal meşruiyetini kaybeder.

Spor, toplumun adalet duygusunu yeniden üretme kapasitesine sahiptir; bu kapasite tahrip edildiğinde, oyun bir eğlence değil, bir çıkar düzenine dönüşür.

Gerçek reform, kuralları sıkılaştırmakla değil, değer bilincini yeniden kurmakla sağlanabilir.

İtibar kaybı, bu bütünlüğün yüzeydeki sonucudur; asıl kayıp, öz saygının yitirilmesidir. Bahis krizi, bu saygının nasıl erozyona uğradığını göstermektedir. Kalıcı bir iyileşme, ancak etik bilincin toplumsal düzeyde yeniden güçlenmesiyle mümkün olacaktır.

Bir toplumun olgunluğu, kuralların sayısıyla değil, o kurallara duyulan inançla ölçülür. Türk futbolunun geleceği, sahadaki sonuçlardan çok, vicdanî tutarlılığın yeniden inşa edilmesine bağlıdır.

Bu nedenle bahis skandalı, bir son değil, kendi değer sistemini yeniden düşünmek için tarihsel bir imkân olarak görülmelidir.

Yorumlar7

  • İsmail Erol 3 saat önce Şikayet Et
    Makaleler sesli okunsa çok faydalı olur
    Cevapla
  • ahlak 11 saat önce Şikayet Et
    Fenerbahçe'nin eski yöneticisi yaptığı usulsüzlüğü itiraf etti. Kerem Aktürkoğlu'nun transfer ücretini yüklenmeseydim transfer limitimiz dolacak ve Asensio'yu alamayacaktık dedi. Bu futbolcu BJK maçında gol attı ve galibiyette pay sahibi oldu. Ahlaksızlık futbolun her yerinde var. TFF bu durumdan haberdar değil mi? Hacıosmanoğlu'nun belli ki gücü yetmiyor. Yolsuzluğa ortak oluyor.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Doğruya doğru 12 saat önce Şikayet Et
    Ahlaki çürüme yalnız futbolda değil ki, maalesef genelde, çok acı !..
    Cevapla
  • B.Ali 13 saat önce Şikayet Et
    Mesele kesinlikle ahlakidir ama sadece futbolla sınırlı değildir maalesef çürümüşlük bir çok yerde bu işlerin önünü ancak güzel ahlaka sahip vicdanlı hak hukuk nedir bilen temiz nesiller yetiştirerek alabiliriz.
    Cevapla
  • Ercan 14 saat önce Şikayet Et
    Mhk nin komple değişmesi gerekiyor,mhk bu hakemlerin çoğunu araştırmadan soruşturmadan getirdi kendi düzenini kurdu onun için mhk ve onun avanesinin hepsi gitmeli,hakemler bahis oynuyorsa onların başındaki de oynuyordur veya göz yumuyordur veya biliyordur oraya oturan tarafsız ve adaletli olması gerekiyor
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • missafirr 13 saat önce Şikayet Et
    ligin isim sponsoru bahis şirketi ..
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat