Marine Le Pen ve babası...

  • GİRİŞ28.05.2014 09:52
  • GÜNCELLEME28.05.2014 09:52

Esip gürlüyor Fransız haber kanalında...

Arkasında "Brüksel'e Hayır, Fransa'ya Evet" gibisinden popülist bir slogan eşliğinde konuşuyor...

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ni kesin veto edeceklerini söylüyor...

Fransa'nın Avrupa Parlamentosu seçimlerinde patlama yapıyor Marine Le Pen...

Tıpkı İngiltere'deki aşırı sağcılar gibi...

***

Bu hanımın babası da 1986 yılında Fransa'yı kasıp kavuruyordu...

Jean Le Pen o yıllarda yüzde 35'ler civarında oy almış, Fransa'da yabancı düşmanlığı tavan yapmıştı...

Paris'te Cite Univercitaire'de kalıyordum...

Yılbaşında kız arkadaşımla, Portekiz'deki bir arkadaşımıza gidecektik...

Le Pen'in tetiklemeleri, Fransa'daki yabancı düşmanlığının yaptığı tavan sonucu, Charles De Gaulle havaalanında, polis "vizemin sahte olduğunu iddia ederek" beni tecrit odasına götürmeye kalkmıştı...

***

Gösterdiğim tepkinin boyutunu, sesimin havaalanında yaptığı yankıdan anlamıştım...

O kadar büyük bir tepki göstermiştim ki; "Jean Le Pen ve yabancı düşmanlığıyla şırıngalanan pasaport polisleri, bir nebze de olsa kuşkuya düşmüşlerdi...

-"Ya yaptığımız yanlışsa..." diye...

Oysa Paris, 20 yaşından beri caddelerinde sabahlara kadar zaman geçirdiğim, sokak sokak ezbere bildiğim, gençliğimin ve hayatımın şehriydi...

O şehrin havaalanında sırf Türk pasaportumdan dolayı bana yapılan muameleyi, içime hiç sindirememiştim...

İçeri girip, Fransız hapishanelerinde bir süre kalıp, onları yazılarla rezil etmeyi düşünmüştüm...

Kız arkadaşımla Lizbon'da yılbaşı geçirmeyecek olsam, muhtemelen pasaport polisiyle gerilimi artıracak ve bunu yapacaktım...

O derece tepki duymuştum, havaalanının ortasında, bir suçlu gibi, kapıların yüzüme kapanıp, bir odaya sokulmama...

***

Şimdi kızı Marine Le Pen'i televizyonda izliyorum...

Deli dolu tavrı, Alman saldırısında hayatını kaybetmiş bir dedenin, Fransa'da aşırı sağcı kimlikle, ünlenen ve kimlik kazanan bir babanın kızı o...

Fransız orta sınıfına has şovenlik ve tutuculuk, yabancıları ötekileştirme ve bir miktar tradisyonel küstahlıkla sosladığı tavrıyla, sözde Fransa'daki yabancılardan ve Türk'leri snobize ediyor ve Fransa'da bulunmalarının intikamını alıyor...

***

Paris'teki üçüncü dünya ülkelerinin gençlerinin durumları geliyor gözlerimin önüne...

Marine Le Pen'in yakaladığı popülarite, eski mekanım Cite Univercitaire'de kimbilir ne hüzünlere sebep oluyor...

Zor bela Fransa'daki oturma müsadelerini uzatmaya çalışan, üniversite gençliği kim bilir, ne korku dolu ve üzüntülü günler geceler geçiriyor...

Fransız orta sınıfının didaktik eğitimlerinin yarattığı, hayatı aşamayan komplekslerle bezenmiş, tradisyonel küstahlığıyla karşılaştığımda, nedense hep gözümün önüne bir Suriye'li genç öğrenci gelir...

Sorbonne'de okuyan...

Birkaç gece, Paris'in güneyinde kiraladığı bekar evinde oturup onunla sohbet etmiştim...

Beraberimde Fransızlar, Yunanlılar ve başka Suriye'li üniversite öğrencileri vardı...

Hep korkuyordu...

Süresinin uzatılmamasından ve Paris'ten atılmasından...

O yıllarda baba Esad iktidardaydı ve o GENÇ, ülkesinde kendisini ölümün beklediğine inanıyordu...

Ne zaman bir orta sınıf Fransız politikacının şovenlikle harmanlanmış yabancı düşmanlığından kaynaklı küstahlığıyla karşılaşsam, o Suriye'li genç gözlerimin önüne gelir...

Böyle anlarda içimden hep şöyle geçer;

-"Ne iyi ettim de yavrularımı Fransız mektebine vermedim..."

Gözümün önüne, Amerika'nın insanları ötekileştirmeyen, göçmeni bol, kültürü rengarenk kozmopolit yapısı geliyor...

Oradaki sinerjiyi fark ederken, Avrupa'nın yeniden "hortlayan faşizminden" yayılan kakafoniye bakıyorum ...

Omuz silkmek bile gereksiz; bu berbat kakafoni için...

Yazının tamamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat